Kur’ân’la Yakından Tanışma Ayı Ramazan
İslam dünyasının çoğu yerinde Kur’ân’ın metnine saygı yerindedir. “İndirilmiş” bir kitap olan Kur’ân, saygıdan dolayı bazı evlerde özel mahfazalar içinde “yükseltilir”, yüksek yerlere konur. Kur’ân’a asıl saygı, onun bütün insanlık için ortaya koyduğu evrensel insani değerleri hayata taşımakla, hayatımıza indirmekle mümkün olur.
“Ramazan, Kur’ân ayıdır” ifadesini çok duyar, tekrar ederiz. Gerçeği ifade eden bu cümle aslında ne anlatır?
Mehmet Akif Müslümanların, Kur’ân’ın asıl mesajına ilgisiz tavrından rahatsızdır. Bunu biraz da şair hissiyatıyla, maksadı aşabilecek bir şekilde dile getirir:
Ya açar Nazm-ı Celîl’in, bakarız yaprağına;Yâhud üfler geçeriz bir ölünün toprağına.İnmemiştir hele Kur’ân, bunu hakkıyla bilin,Ne mezarlıkta okunmak, ne de fal bakmak için!
Kur’ân; okunsun, anlaşılsın ve içindeki hakikatler hayata taşınsın diye indirilmiştir. İlk muhatapları Kur’ân’ın dilini çok iyi biliyorlardı, ama yine de aşina olmadıkları bir dünyadan, bir hayat tarzından bahsediyordu Kur’ân. Bazen bilmedikleri bir kelime, ifade oluyor; doğrudan Allah Resûlü’ne soruyorlardı. Evet, ilk nesiller, Kur’ân’ı ibadet maksadıyla okurken bile kendilerine sunulan mesajın farkındaydılar.
Kur’ân’dan bahsedilirken “23 senede”, “Kadir gecesinde”, “Cebrail tarafından..” gibi cümlelerle hep “indirilmek” kelimesine vurgu yapılır.. Kur’ân yüce bir makamdan, yücelerin yücesinden insanlık dünyasına, insanlar onunla yükselsinler diye indirilmiştir. O, İlahi hitaptır. İndirilmesi, insanın, seviyesini yükselterek İlahi hitaba mazhar olup Allah ile konuşması içindir. Konuşmanın temeli, muhataplar arasındaki ortak dildir. İlahi hitap insanın anlayış seviyesine “indirilmiştir” ki, insan, Rabbine muhatap olabilsin.
Metne saygı, manaya ihtimam..
İslam dünyasının çoğu yerinde Kur’ân’ın metnine saygı yerindedir. “İndirilmiş” bir kitap olan Kur’ân, saygıdan dolayı bazı evlerde özel mahfazalar içinde “yükseltilir”, yüksek yerlere konur. Kur’ân’a asıl saygı, onun bütün insanlık için ortaya koyduğu evrensel insani değerleri hayata taşımakla, hayatımıza indirmekle mümkün olur.
Müslümanın, Kur’ân mesajına her zaman ihtiyacı vardır ama, Ramazan maneviyatı ile Kur’ân’dan daha fazla istifade etmek için en uygun “Kur'ân mevsimi”dir.
Ramazan ayında indirilmeye başlanan Kur’ân’da Allah bizimle konuşuyor. Bize yol gösteriyor, bizden bazı şeyler istiyor. Ne istediğini bizzat dili öğrenerek anlamak mümkün değilse mealler ve tefsirlerden yardım almak, Müslüman olarak vazifemizdir.
Mukâbele, İslam’ın ilk asırlarından beri devam eden, temeli “sünnet” olan bir gelenektir. Kur’ân’ı yüzünden okumada zorluk çekenler mukâbelelerden istifade edebilirler. Mukâbelede de, başka zamanlarda da, Kur’ân’ı, sanki Peygamber Efendimiz (as) bize okuyor gibi.. Cebrail, Efendimiz’e okuyor, biz de misafir olarak huzurda bulunuyormuşuz gibi –anlayarak- dinlemek gerekir. Hatta Kur’ân’ın sahibi Cenâb-ı Hak’tan bizzat dinliyor gibi bir manevi ruh haletine girmek lazım zaman zaman. Okurken de aynı şekilde, -Abdullah b. Mesud gibi- bizzat Efendimiz’in huzurunda, O’na okuyor gibi okumalı. Daha fazlasını de düşünmek mümkün…
Gelin bu sene bir yenilik yapalım!
Bu Ramazanda mukabeleye bir şey ekleyebiliriz: Okunan her cüz, yani 20 sayfanın anlamı, açıklamalı bir mealden takip edilebilir. Bu takip, bir sayfa okunduktan sonra, o sayfanın meali ve ayetlerin kısa açıklamaları okunarak yapılabileceği gibi, her bir ayetten sonra ayetin manası üzerinde durularak da yapılabilir. Anlaşılamayan, daha fazla açıklama ihtiyacı duyulan yerlerin olması normaldir. Bunun için, imkân varsa meal okurken bilen birine sorulabileceği gibi, bir tefsire de bakılabilir. O an bakma imkânı yoksa veya daha geniş malumat alınmak isteniyorsa, bir deftere üzerinde durulması gereken yerler not alınıp daha geniş bir zamanda tefsirlere bakılabileceği gibi, bilen birine de sorulabilir. Mealin yanına soru işaretleri, sorular ve kısa açıklamalar da -daha sonra bakmak amacıyla- konulabilir…
Asıl mana ve muhtevasının “hayat rehberi” olduğu unutulmadan, Kur’ân mezarlıkta da okunur, ‘Rabbimin bana özel hitabı nedir?’ diye tefe’ül de yapılır.
Arapça olarak yapılan Hatim dualarında dediğimiz gibi, “Allah, Kur'ân'ı gözlerimizin nûru, gönüllerimizin sürûru ve baharı, hüzünlerimizin gidericisi, karanlık gecelerimizin sabahı yapsın.”