Allah Nazarında En Değerli İnsan





Author: Wise Institute - min read. - Post Date: 01/29/2023
Clap

Bazen korkuya takva, takvaya korku tabir edilir. Şeriatta iki manada kullanılır: Birisi geniş olan âmm manasınadır ki, sonunda ahirette zararlı olandan sakınıp korunmak demektir. Bunun fazlayı ve eksiği kabul eden geniş bir sahası vardır ki, en aşağısı cehennemde ebedi kalmayı neticelendiren şirkten sakınmaktır...

 اِنَّ اَكْرَمَكُمْ عِنْدَ اللهِ اَتْقيٰكُمْMuhakkak ki Allah indinde en itibarlınız, en takvalınızdır.” Nefislerin olgunlaşmasının ve şahısların mertebe ve derecelerinin bütün medarı takvadır. Şu veya bu kimsenin nesebinden veya filan kavmin soyundan olmak değildir.

 فَاِذَا نُفِخَ فِى الصُّورِ فَلاۤ اَنْسَابَ بَيْنَهُمْ Sûra üflendiği zaman, o gün artık aralarındaki akraba tutkunluğu bir fayda vermez.” (Mü’minun, 23/101) Allah yanında yüksek derecelere ulaşmak isteyenler takvaya sarılmalıdırlar.

Etkâ, takvadan ism-i tafdil'dir. Yukarılarda da geçtiği üzere takva lügatte vikâyedendir. Vikâye gayet iyi korunup sakınmaktır. Aslı, vakyâdır.  “Vav” harfi “tüklan” ve “tücah” gibi, “tâ” harfine, “ya” harfi de “bakva” gibi “vav” harfine kalbedilmiştir ki, nefsi korkulacak şeylerden muhafazaya koyup korumak, diğer bir ifade ile sipere girip korunmak demektir. Lügatte hakikati budur.

Sonra bazen korkuya takva, takvaya korku tabir edilir. Şeriatta iki manada kullanılır: Birisi geniş olan âmm manasınadır ki, sonunda ahirette zararlı olandan sakınıp korunmak demektir. Bunun fazlayı ve eksiği kabul eden geniş bir sahası vardır ki, en aşağısı cehennemde ebedi kalmayı neticelendiren şirkten sakınmaktır. En yükseği de sırrını haktan alıkoyabilecek her husustan temiz tutarak bütün varlığı ile Hakk’a dönüştür. Bütün manasıyla Allah'ın korumasına girmektir ki,  اِتَّقُوا اللهَ حَقَّ تُقَاتِه۪ Allah’a karşı gelmekten nasıl sakınmak gerekirse öylece sakının!” (Al-i İmran 3/102) ayetinde kastedilen hakiki takva budur. Bir de şeriatta bilinen özel manası vardır ki, mutlak olarak takva denildiği ve karine bulunmadığı zaman maksat bu olur; nefsi günaha layık kılacak gerek fiil ve gerek terk, herhangi bir günahtan korumaktır.

 اَلَّذ۪ينَ يَجْتَنِبُونَ كَبَآئِرَ اْلاِثْمِ وَالْفَوَاحِشَ اِلاَّ اللَّمَمَO iyiler, ufak kusur ve günahlardan olmasa da, büyük günahlardan, aşikâr hayasızlıklardan kaçınırlar.” (Necm, 53/32) ayeti gereğince bunda büyük günahlardan kaçınmak ittifakla gereklidir. Küçük günahlar hakkında söz edilmiştir. Tirmizî ve diğerlerinin rivayet ettiği bir hadis-i şerifte:

لاَ يَبْلُغُ الْعَبْدُ اَنْ يَكُونَ مِنَ الْمُتَّق۪ينَ حَتّٰى يَدَعَ مَالاَ بَاْسَ بِهِ حَذَرًا عَمَّا بِه۪ بَاْسٌ

Kul, sakıncalı şeylere girme endişesiyle bir kısım sakıncası olmayan şeyleri de terk etmedikçe gerçek takvaya ulaşamaz.” (Tirmizî, Kıyamet 19; İbn Mâce, Zühd 24) buyurulmuş olması sebebiyle haram şüphesi olan helallerden, yani tahrimen mekruh olanlardan da kaçınmak gerekir. Rağıb der ki: Şeriatın tarifinde takva; nefsi günahtan korumaktır. Bu ise haramı terk ile olur. Bu da işlenmesi mübah olan şeyleri terk ile tamamlanır. Çünkü rivayet olunan اَلْحَلاَلُ بَيِّنٌ وَالْحَرَامُ بَيِّنٌ وَبَيْنَهُمَا مُشْتَبِهَاتٌ Helal belli, haram da bellidir, aralarında şüpheli şeyler vardır...” hadisi gereğince korunun kenarında otlayan içine düşebilir. Buhari, Müslim ve diğerlerinde rivayet olunduğuna göre Resulullah (s.a.s.) buyurmuştur ki: “Helal belli haram da bellidir, yani şer’an açıklanmıştır. Fakat bu ikisi arasında, her ikisine de benzeyebilen şüpheli şeyler vardır ki, insanların çoğu onları bilmez. Bundan dolayı şüpheli şeylerden korunan kimse dinini ve ırzını temiz tutmuş olur. Şüpheli şeylere düşen ise harama düşer, nitekim koru kenarında (koyun) güden çobanın koruya düşmesi pek mümkündür. Haberiniz olsun ki her padişahın bir korusu vardır. Allah'ın korusu da yasak kıldığı şeylerdir. Haberiniz olsun ki cesette bir et parçası vardır, o iyi olursa cesedin hepsi iyi olur. O bozuk olursa cesedin hepsi bozuk olur. Biliniz ki o kalptir.” (Buhari, Büyu' 2, İman 39; Müslim, Müsakat 107; Ebu Davud, Büyu' 3)

Birgivî bu hadisi naklettikten sonra der ki: Sözlük manası, şeriatta mümkün olduğu kadar geçerlidir. Aşırı korunma manası ise küçük günahlardan ve şüpheli şeylerden bile korunmayı gerektirir. Fakat bu zamanda şüpheli şeylerin hepsinden korunmak mümkün değildir. Onun için harama yakın olan şüphelerden başkası hariç olur. İbadet ve itaat, güç yetirilebilen miktar ve ölçüdedir. O halde takvanın meydana gelmesinde her bir haramdan, bir de harama yakın bir kerahetle mekruh olanlardan kaçınmak gereği ortaya çıkmış olur. Bu açıklamada takvanın yukarılarda zikredilmiş olan üç derecesine de işaret edilmiş oldu. Bunlar gösteriyor ki, takvalı olabilmek için korunulması gereken günahları, tehlikeleri bilmek gerekecek; ilim olmadan takva olamayacaktır. Bu ise  اِنَّمَا يَخْشَى اللهَ مِنْ عِبَادِهِ الْعُلَمَآءُKulları içinde ancak âlimler, Allah’ı gerektiği tarzda tazim ederler.” (Fatır, 35/28) ayetine işaret olur. Bundan dolayı takva gereği olan korku ve korunma ile tefsir edilecek olursa, en takvalı demek, Allah'tan en çok korkan manasını da ifade eder. Bu şekilde bu ayet, yani bu ayette işbu  اِنَّ اَكْرمَكُمْ عِنْدَ اللهِ اَتْقيٰكُمْAllah’ın nazarında en değerli, en üstün olanınız, takvâda (Allah’ı sayıp haramlardan sakınmada) en ileri olandır.” düsturunun bu surenin, bir gayesi olarak düşünülmesi gerekecektir. Başta  وَاتَّقُوا اللهَAllah'tan korkunuz” ve  اُولٰۤئِكَ الَّذ۪ينَ امْتَحَنَ اللهُ قُلُوبَهُمْ لِلتَّقْوٰىİşte bu kimseler Allah'ın, kalplerini takva ile imtihan ettiği kimselerdir.” (Hucurat, 49/3) buyurulması da bunu anlatır. Bir hadis-i şerifte buyurulmuştur ki:

مَنْ سَرَّهُ اَنْ يَكُونَ اَكْرَمَ النَّاسَ فَلْيَتَّقِ اللهَ

Her kimi insanların en şereflisi olmak sevindirirse, Allah'a takvalı olsun.” (Kurtubi, Tefsir, XVI, 345) Diğer bir hadis-i şerifte de Peygamber (s.a.s.) buyurmuştur ki:

Ey insanlar! İnsanlar iki kişiden ibarettir: Biri mü’min, müttaki, Allah yanında şerefli; biri de fâcir, kötü, Allah yanında değersiz.”

İbn Abbas'tan da şöyle rivayet olunmuştur:

Dünyanın şerefi zenginlik, ahiretin şerefi takvadır.”

 اِنَّ اللهَ عَل۪يمٌ خَب۪يرٌ Şüphe yok ki Allah, her şeyi bilir ve her şeyden haberdardır. Sizi ve her yaptığınızı bilir ve hallerinizin iç yüzünden de haberdardır.  هُوَ اَعْلَمُ بِمَنِ اتَّقىٰKimin Allah’ı daha çok sayıp O’na karşı gelmekten sakındığını O pek iyi bilmektedir.” (Necm, 53/32)

 

* “Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, Hucurat sûresi, 13. âyetin tefsirinden)

Author: Wise Institute - min read. - Post Date: 01/29/2023