Muhasebe Şuuru
Allah'ın her zaman, her yerde seni gözettiğini, sana şah damarından daha yakın olduğunu düşün; Allah huzurunda seni utandıracak günahlardan sıyrılmaya çalış, çalış ki kalbinin nurunu kirleten seyyiattan kurtulasın.
Her bahar açan çiçekler gibi gül insanlara! Koşuşsunlar etrafında. Bir güneş gibi nur saç, aydınlansın bütün karanlıklar. Bir anne gibi, şefkat ve sevgiyle dol; koşup gelsinler insanlar.
Zillet ve sefalet içinde kıvranan insanlara, gayz kin ve nefret ile dolu insanlara, bulutlar gibi ağla, ağla ki dirilsin, şefkate, sevgiye muhtaç ölü ruhlar.
Asırlar var ki, yakılıp yıkılmış şehirler, köyler, kasabalar; viraneye dönmüş bağ ve bahçeler; harap olmuş yollar, köprüler... Bütün bunlar seni Peygamber yolu olan İslâm'dan, insan-ı kâmil çizgisinden ayırmamalı; seni hoyratlığa, kabalığa sevk etmemeli. Her zaman, her yerde toprak gibi tevazu içinde oturaklaşmış, olgunlaşmış, duygu ve düşüncede gökler gibi yüksek, kalbî hayat itibariyle deryalar gibi derin, dağlar gibi heybetli, potada eriyip özünü bulmuş altın gibi olmalısın.
Vicdanında bütün insanların derdini duymalı, ağlayanların gözyaşlarını silmeli, ıstıraptan ciğeri kebap olmuş muzdariplerin yüreğine su serpmelisin.
İnsan, varlıkların en şereflisi, zıtların kendisinde birleştiği, safa ve kederi tabiatında cem eden, yerde ve gökte Allah'ın halifesi unvanını, şerefini taşıyan bir varlıktır.
Öyleyse iradenin hakkını verip, hislerin sesini kesip, gönlünde herkesi misafir edecek kadar şefkat ve merhamet sahibi olmalısın. İrtikâp ettiğin günahlar, tövbe ve nedamet duygusuyla Allah'a yaklaşmana vesile olmalı, başkalarının günah muhasebecisi asla olmamalısın.
Dünyanın her yerinde senin kokun, senin nefesin aranmalı, geçtiğin yollar gül bahçelerinden geçer gibi burcu burcu gül kokmalıdır.
Bu güzellikler, bu fedakârlıklar, seni gurura, kibire, şahsî çıkarlarına sevk etmemeli. Hakk'ın sana lütfettiği nimetleri, lütufları iftihar vesilesi yapmamalı, yağmur gibi tepemizden dökülen nimetleri Allah'ın peşin ikramları kabul edip, hicap duymalı ve iki büklüm olmalısın.
Allah'ın her zaman, her yerde seni gözettiğini, sana şah damarından daha yakın olduğunu düşün; Allah huzurunda seni utandıracak günahlardan sıyrılmaya çalış, çalış ki kalbinin nurunu kirleten seyyiattan kurtulasın.
Allah yolunda attığın her adım, alıp verdiğin her nefes, yaptığın her hizmet, çektiğin çile ve ıstıraplar, toprağa saçılan tuhum gibi başağa duracak, mevsimi gelince de bire yedi yüzlere kadar meyve verecektir.
Helâket ve felâketlerin; insanları, zillet ve sefaletlere, korkunç küfür ve dalâlete sevk ettiği bir devirde, Allah'ın sonsuz lütuflarını çok iyi değerlendirip, kucak aç, şefkatle bağrına bas herkesi, bas ki; kin ve nefretler erisin, her türlü düşmanlıklar sona ersin.
Hizmette her türlü zahmete katlanarak önde koş, mükâfat ve ücret tevziinde, makam ve şöhret taksiminde saklan, gizlen, en gerilerde olmaya çalış.
Seni Hakk'a ulaştıracak iyilikler, güzellikler peşinde koş, arılar gibi petek petek bal takdim et insanlara. Ne zaman geleceği belli olmayan Azrail Aleyhisselâm, seni bu yolda koşarken bulsun.
Davaya karşı vefa ve sadakat duygusu, insanların güven ve huzurunu artırmalı. Duruşumuzdaki kararlılık, söz ve davranışlarımız aldatıcı olmamalı, yeryüzünde Hakk'ın şahitleri olduğumuz unutulmamalı.
"Medenilere galebe ikna iledir." prensibinden anlaşılacağı üzere, kaba kuvvetle, fitne fesat çıkarmakla hiçbir zaman neticeye gidilemeyeceği bilinmelidir. Kişi ikna olduğu takdirde, doğru ve gerçek bilinen bir dava uğruna, insanların canını bile verebileceği unutulmamalıdır.
Dünyaya kalben meyil etmeden, makam mansıba, şan ve şöhrete takılmadan, Allah'ın rızası esas alınarak, içe dönük bir muhasebe şuuruyla, insanlığın yeniden dirilişi yolunda koşulmalı; engeller meşru ve hukukî yollarla aşılmalı ve neticeye ulaşılmaya çalışılmalıdır.