Kadir Gecesi ve Aşr-i Evahir
Kalp ve ruhumuzu güncelin esaretinden kurtaramaz, ibadetlerimizde gündelik problemlerle zihnimizi meşgul edersek yapılan ibadetlerden hakkıyla istifade edemeyeceğimiz aşikardır.
Kadir gecesi fırsatlarla dolu, bin aydan yani 83 yıllık bir ömürden daha hayırlı bir gecedir. Bu geceyi hakkıyla değerlendirebilen bir kimse 83 yıl ibadet eden bir kimsenin işlediği hayırlara nâil olabilir. Zira Kadir gecesi, padişahların hazinesinden insanlara bol bol bahşişlerin verildiği bir gece gibidir. Başka bir ifadeyle bu gece, Sultan-ı Ezel ve Ebed’in kendine inanan kullarına ulûfe dağıttığı mübarek bir zaman dilimidir. Bu gecede, Cenâb-ı Hak, mü’minlere Sultan-ı Kâinat olarak; mücrimlerin, günahkarların, dilencilerin, muhtaçların ruh perişaniyetine bakmaz, Kendi büyüklüğüne göre, rahmetinin enginliğiyle ekstra lütuflarda bulunur.
Bediüzzaman’ın bu geceyi hakkıyla değerlendirebilen kimse için “ömrüne bin ömür katar, dakikası bir gündür, saati iki ay, günü birkaç sene hükmünde bir ömre çevirebilir.” Der. (Barla Lahikası, 223. Mektup) Kur’ân’ın dünya semasına nâzil olduğu bu gece, ümmet-i Muhammed’in hayatında çok bereketli bir zaman dilimidir. Dolayısıyla insan böyle kutlu bir gecede bir ömre sığacak ibadete muvaffak olabilir.
Cenâb-ı Hak, Kur’ân-ı Kerim’de Kadir gecesinin yüceliğini şu ifadelerle bildirir:
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
﴿إِنَّا أَنْزَلْنَاهُ فِي لَيْلَةِ الْقَدْرِ﴾ (القَدْرِ: 1)
﴿وَمَا أَدْرَاكَ مَا لَيْلَةُ الْقَدْرِ﴾ (القَدْرِ: 2)
﴿لَيْلَةُ الْقَدْرِ خَيْرٌ مِنْ أَلْفِ شَهْرٍ﴾ (القَدْرِ: 3)
﴿تَنَزَّلُ الْمَلاَئِكَةُ وَالرُّوحُ فِيهَا بِإِذْنِ رَبِّهِمْ مِنْ كُلِّ أَمْرٍ﴾ (القَدْرِ: 4)
﴿سَلاَمٌ هِيَ حَتَّى مَطْلَعِ الْفَجْرِ﴾ (القَدْرِ: 5)
Biz Kur’ân’ı indirdik Kadir gecesi.
Bilir misin nedir o Kadir gecesi?
Bin aydan daha hayırlıdır Kadir gecesi!
O gece Rabbilerinin izniyle Rûh ve melekler,
hususî misyonlarıyla fevç fevç inerler…
Artık o gece bir esenliktir ki süregider…
Tâ tan yeri ağarıncaya kadar… (Kadir sûresi, 97/1-5)
Kadir Gecesi ne zamandır?
Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) Kadir Gecesi’nin Ramazan’da ve Ramazan’ın özellikle son on gününde, son on gün içinde de tekli gecelerinde yani 21, 23, 25, 27 ve 29. gecelerinde aranmasını tavsiye buyurmuştur. (Buhârî, Fadlu Leyleti’l-Ḳadr 2-3; Müslim, Sıyâm 205-220) Bazı rivayetlerde ise bu gecenin, Ramazan’ın son 7 gecesi, 23 ya da 27. gecesi olduğu ifade edilmiştir. (Buhârî, Salatu’t-Teravih 4) Her ne kadar sahabeden nakledilen rivayetlerde Kadir gecesinin Ramazan’ın 27. gecesi olduğu öne çıksa da (Müslim, Salâtü’l-müsâfirîn 179-180, Sıyâm 220-221; Ebû Dâvûd, Şehru Ramazan 2, 6; Tirmizî, Savm 72) diğer hadislerle birlikte değerlendirildiğinde bu hadisi diğerlerine tercih ettirecek bir sebep görülmemektedir. Dolayısıyla Kadir gecesinin diğer gecelerde olma ihtimali en az 27. gecede olma ihtimali kadar kuvvetlidir. Ayrıca Kadir gecesinin sabahında güneşin dolunay gibi zayıf ve mat ışıklı doğması, yağmur yağması (Müslim, Salâtu’l-Musafirîn 25) o gecenin ne çok sıcak ne çok soğuk olması (İbn Huzeyme, 3/330) gibi bazı alametlerinin olduğu da rivayetler arasındadır.
Aslında Kadir gecesinin vakti Fahr-i Kâinat Efendimiz’e bildirilmiştir. Fakat haber vermek için çıktığında iki kişinin münakaşa ettiğini görür. Bunun üzerine “Kadir gecesini haber verecektim ama münakaşa edenlerle meşgul olurken Kadir Gecesi bana unutturuldu.” buyurur. (Buhârî, Leyletu’l-Kadr 4) Bu sözüyle O (sallallâhu aleyhi ve sellem) hem mü’minler arasındaki en ufak bir ihtilaf ve tartışmanın kendisini nasıl derinden yaraladığına hem de bereket kapılarını kapattığına işaret etmiştir.
Her ne kadar ulemadan bazısı bu gecenin bereketine nail olabilmek için daha başka tayin yöntemleri ve alametler zikretmiş olsalar da Kur’an ve Sünnet-i Seniyye’nin düsturları bizim için esastır. Hadislerde farklı günlerin rivayet edilmesi, bu şekilde müphem bırakılması bir yönüyle bizlere her geceyi Kadir Gecesi olarak değerlendirme fırsatı sunmaktadır. Zaten bu şekilde bütün geceleri Kadir olarak değerlendirme gayreti içerisinde olan bir kimse bu gecenin bereketinden tam olarak istifade edecektir.
Evet, Hz. Cibril’in, meleklerle birlikte sabaha kadar yeryüzünü şenlendirdiği böyle bir geceyi yakalayabilmek için sadece 27. geceyi ihya etmek meseleyi çok daraltmak demektir. Dolayısıyla Efendimiz’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) tavsiyelerinden de anlaşılacağı üzere Ramazan’ın her gününü özellikle son on günü Kadir gecesi gibi değerlendirmeli. Bu geceleri dünyaya bütün bütün kapanarak ahiret yamaçlarına kendimizi salmalı ve Kadir gecesini arayanlar kervanına katılmalıyız.
Kadir Gecesini Nasıl değerlendirmeliyiz?
Ramazan’ın son on günü (aşr-ı evâhir) Efendimiz’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) bütün bütün ibadete yöneldiği nadide bir zaman dilimidir. Hz. Aişe validemiz, Efendimiz’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) bu mübarek geceleri ihya ettiğini, aile fertlerini de gece ibadetine teşvik edip gece uyandırdığını, tamamen ibadet ve kalp hayatına yönelerek işi çok ciddi tuttuğunu ifade etmiştir. (Buhârî, Fadl’u Leyleti’l-Kadr, 5; İ’tikâf, 1; Müslim, İ’tikâf 1-5) Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) bu bereketli zaman dilimini bir taraftan dünyevî meşguliyetlerden uzaklaşarak diğer taraftan uhrevî amellere kilitlenmek suretiyle değerlendirmiştir. Ayrıca O (sallallâhu aleyhi ve sellem) hayat-ı seniyyeleri boyunca böyle bereketli bir zaman diliminde itikafı hiç terk etmemiştir.
Efendimiz’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) özellikle ailesini de uyandırması, bu gecelerde aile fertlerine dayanabilecekleri ölçüde bu ibadet atmosferini yaşama fırsatının verilmesi gerektiğini göstermektedir. Bu gecelerde bazı tatil günlerinde çeşitli sürprizlerle onları ayakta tutarak aile içerisinde manevi bir atmosfer oluşturulabilir. Nitekim çocukların ruhî gelişimleri adına böyle altından zaman dilimlerinden istifade etmeleri çok önem arz etmektedir.
Bu bereketli günler bizler için günlük koşuşturmalarımızı azaltarak bir kenara çekilmenin, kalp ve gönül dünyasına yönelmenin ve uhrevîleşmenin tam zamanıdır. Gönlümüzü ve zihnimizi meşgul edecek şeylerden bu müddet içerisinde biraz daha uzak durmak, zihnimize de oruç tutturmak gerekmektedir. Kalp ve ruhumuzu güncelin esaretinden kurtaramaz, ibadetlerimizde gündelik problemlerle zihnimizi meşgul edersek yapılan ibadetlerden hakkıyla istifade edemeyeceğimiz aşikardır. Dolayısıyla geceleri konsantrasyonumuzu etkileyebilecek faaliyetleri azaltmak ve hem zihnen hem bedenen hazırlık yapmak bu geceleri ihya adına çok önemlidir.
Kadir gecesini değerlendirme adına yapılabilecek bazı amelleri zikretmeden geçemeyeceğiz.
1- Gece ibadeti: Bu geceyi sabaha kadar ibadet-ü taatle özellikle namaz kılarak değerlendirmek çok önemlidir. Nitekim, Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem): “Kim kadir gecesini namaz kılarak ihya ederse geçmiş bütün günahları affolunur” buyurmaktadır. (Buhârî, Fadlu leyleti’l-kadr 1; Müslim, Salâtü’l-müsâfirîn 175-176)
2- İ’tikaf: Kadir gecesi için pusuya yatmak olarak da isimlendirebileceğimiz i’tikaf; bazı günler, bütün dünyevî meşgalelerini bir kenara bırakarak, dünya işlerini Allah’a teslim edip O’nun (celle celâluhu) kapısında kah el pençe divan durarak, kâh rükû vaziyetinde, kâh başını secdeye koyarak, dualarla, zikirlerle, Kur’an tilaveti ve tefekkürle, işlemiş olduğu günahların ağırlığını atmak ve yeni bir hayata sıçramayı istemektir. Bu şekilde inanan bir gönül elini, dilini, gözünü, kulağını dünyevi meşguliyetlerden uzak tuttuğu gibi, hayalini de dünyevi hırs ve cazibelerden azade kılarak, bütün âzâ, duygu ve düşünceleriyle kendini Allah’a verir. İ’tikaf, Efendimiz’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) hiç terk etmediği bir sünnetidir. Hz. Âişe, Efendimiz’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) ramazanın son on gününde i’tikafa girdiğini, bunu vefatına kadar devam ettirdiğini rivayet etmiştir. Ayrıca O’nun ardından hanımları son on gün i’tikaf adetini devam ettirmiştir. (Buhârî, İ’tikâf 1; Müslim, İ’tikâf 5) Dolayısıyla bu süre içerisinde yapılan i’tikaf Kadir gecesini karşılama adına çok ehemmiyet arz eden bir sünnettir.
3- Kuran Okuma: Kadir gecesi Kur’ân’ın Levh–i Mahfuz’dan dünya semâsına toptan indirildiği ya da Kuran’ın nazil olmaya başladığı gecedir. (Suyutî, Celaleddin, el-İtkan, s.156) Bu gecede Kur’an’ın her harfinin sevabı katlanarak verilir. Bu gece yapılacak en önemli ibadetlerden birisi de sadece dille değil kalple ve gönülle duyarak, hissederek gözyaşlarıyla Kur’an okumaktır.
4- Tövbe: Eğer üzerimizde kul hakkı varsa bu günler helalleşmenin, kırgınlık ve dargınlıkları gidermenin, gönül almanın tam zamanıdır. Bu zaman dilimlerinde yapılması çok önem arz eden amellerden birisi de tevbe ve istiğfardır. Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) bu gece yapılacak en önemli duanın istiğfar olduğunu ifade buyurmuştur. Nitekim Hz. Aişe (radiyallâhu anha): “Kadir gecesinin hangi gece olduğunu anlarsam nasıl dua edeyim?” diye sorar. Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem):
اللَّهُمَّ إِنَّكَ عَفُوٌّ كَرِيمٌ تُحِبُّ الْعَفْوَ فَاعْفُ عَنِّي
“Allahım sen afv u keremi bol olansın, affı seversin, ne olur beni affeyle!” şeklinde dua etmesini tavsiye buyurur. (Tirmizî, Daavât 84; İbn Mâce, Duâ 5)
5- Dua: Bu geceyi değerlendirmenin en önemli vesilelerinden biri de duadır. Dualarımızda özellikle mağdur ve mazlum kardeşlerimiz başta olmak üzere, yeryüzünde hizmet etmeye kendini adamış hakikat erlerini ve dünyanın dört bir yanında bulunan muhtaç ve mazlum mümin kardeşlerimizi unutmamalıyız. Dünyanın farklı coğrafyalarında yaşanan zulmün bitmesi için dua dua yalvarmalıyız. Şunu hiç aklımızdan çıkarmamalıyız; Allah Teâlâ belki bu sıkıntıların hepsini gönülden yapılan bir dua ile bertaraf edecektir. Dolayısıyla dualarımızı müstağni bir tavırla değil bütün varlığımızı ortaya koyarak, gönülden süzülen, inilti ve göz yaşları içerisinde yapmalıyız.
6- İnfak, İhtiyaç Sahiplerinin Yardımına Koşma, Muavenet:
Ramazan’da özellikle Kadir gecesinde amellerin karşılığı katlanarak verileceği için özellikle ihtiyaç sahiplerinin ihtiyacını giderme, infakta bulunma, insanların gönlünü alma.. gibi Cenab-ı Hakk’ın merhametini celb edecek her çeşit salih ameli yerine getirmeye çalışmalıdır.
Özellikle ülkelerinde zulüm gören mazlum ve mağdurların sıkıntılarını giderme, onların gönlünü alma, çocuklarını sevindirme bu dönemde çok önem arz eden bir salih amel kapısıdır. Ve böyle büyük sevaplara vesile olan bir kapıya bir mü’minin sırt dönmesi büyük mahrumiyetler yaşamasına sebebiyet verir.
Bir gün Hz. İbn Abbas (r.a.) Mescid-i Nebevî’de itikaf yapmaktadır. Derken yanına birisi gelir, selam verip yanına oturur. Her halinden sıkıntılı ve dertli olduğu anlaşılan bu kimseye İbn-i Abbas:
“Seni çok üzgün ve dertli gördüm, ne oldu?” der. Adam:
“Vallahi, Allah Resûlü’nün amcasının oğlu! Ödemem gereken bir borç var o sebeple çok üzülüyorum.” der. Hz. İbn-i Abbas:
“Gidip alacaklılarla konuşmamı ister misin?” der. O da:
“Arzu edersen, nasıl uygun görürsen.” der. Hz. İbn Abbas hemen hazırlanıp çıkar. O’nun mescidden çıktığını gören adam çok şaşırarak
“Neden çıktın? Yoksa i’tikafta olduğunu unuttun mu?” der. İbn-i Abbas, Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) yakın vakitte vefat ettiği için göz yaşları içerisinde:
“Şu kabrin sahibinden şunları işittim der: “Kim bir kardeşinin ihtiyacını gidermek için bir yere gider ve o işi çözerse 10 sene itikaf sevabı kazanır. Kim sadece rızayı ilahiyi hedefleyerek itikafa girerse Cenab-ı Hak onunla cehennem arasına üç hendek koyar. Bu hendeklerin her birisi doğu ile batı arası kadar genişliktedir...” (Beyhakî, Şuabu’l-İman, 424-425)
Nasıl ki kampanyalar düzenleyen mağazalardan alışveriş yapabilmek için insanlar var gücüyle yarışıyor. Belki çok erken vakitlerde o mağazaların önlerinde toplanıp bekliyor, mağazalar açılır açılmaz bütün kuvvetlerini kullanarak içeriye giriyorlar. O kalabalıklar içerisinde belki hayatlarını tehlikeye atarak almak istedikleri şeyleri alıyorlar. Bizler de uhrevî hayatımız adına onlar kadar belki onlardan daha fazla gayret göstermeliyiz. Hadiste ifade edildiği gibi: “Bu gecenin hayrından nasipsiz olan kimse bütün hayırlardan mahrum olur. Böyle bereketle tüllenen bir gecenin hayırlarından ise ancak bedbaht kimsenin nasibi yoktur.” (İbn Mâce, Hadis no: 1644)