Regâib Gecesi Etrafında
Üç ayların başlangıcı, kamer birkaç gün önce zuhur etse de, rağbetlere açık inayetle tüllenen bir perşembe akşamı “merhaba” der ve bir mızrap gibi gönüllerimize iner. Ulu günlere ve daha bir ulu güne akort olmaya teşne duygularımızı ilk defa uyarıp coşturan “Regâib” bir ses ve enstrüman denemesi gibidir.
Regâib gecesi ile beraber Üç Aylar girdi. Recep Şaban ve Ramazan aylarını kapsayan bu zaman dilimi ümmetin genel kabulü çerçevesinde mübarek olarak değerlendirilen ‘Kutlu Bir Zaman Dilimi’dir. Receb’in ilk Cuma gecesine Regâib Gecesi denir.
‘Regâib’ kelime olarak sözlükte “kendisine rağbet edilen şey, bol ve değerli bağış” anlamındaki ragîbenin çoğulu olarak kullanılmaktadır. Regâib kelimesi farklı kalıplarda hadis ve fıkıh literatüründe de geçmektedir. Mesela hadis literatüründe ‘Terhib ve Terğib’ hadisleri vardır. Buradaki ‘Terğib, rağbet edilmesi, arzulanması gereken (ameller)’ manasında kullanılmaktadır. Buna göre göre rağbet, regâib, denildiği zaman ‘bol sevap ve mükâfat, faziletli amel’ manaları kastedilmektedir.
1- Kur’an’da Regâib Gecesi
Regâib Gecesi hakkında Kur’an’da herhangi bir nas yoktur. Yalnız Regâib gecesinin içinde bulunduğu Recep ayı ‘Kuran da ‘haram aylar’ yani ‘saygı duyulması gereken olarak aylar’ olarak bilinen zaman diliminde yer almaktadır. İlgili ayette
إِنَّ عِدَّةَ الشُّهُورِ عِنْدَ اللهِ اثْنَا عَشَرَ شَهْرًا فِي كِتَابِ اللهِ يَوْمَ خَلَقَ السَّمَوَاتِ وَالأَرْضَ مِنْهَا أَرْبَعَةٌ حُرُمٌ ذَلِكَ الدِّينُ الْقَيِّمُ فَلا تَظْلِمُوا فِيهِنَّ أَنْفُسَكُمْ وَقَاتِلُوا الْمُشْرِكِينَ كَافَّةً كَمَا يُقَاتِلُونَكُمْ كَافَّةً وَاعْلَمُوا أَنَّ اللهَ مَعَ الْمُتَّقِينَ
“Doğrusu Allah’a göre ayların sayısı, Allah’ın gökleri ve yeri yarattığı günkü yazısına uygun olarak on ikidir; bunlardan dördü haram aylardır. İşte doğru olan hesap budur. O aylarda kendinize zulmetmeyin, müşrikler sizinle topyekün savaştıkları gibi siz de onlarla topyekün savaşın. Bilin ki Allah buyruklarına karşı gelmekten sakınanlarla beraberdir.” (Tevbe sûresi, 36) buyrulmaktadır.
Bu dört ay Peygamber Efendimiz (as) tarafından veda haccında verdiği veda hutbesinin bir kısmında “…Ey insanlar! Ayların yerini değiştirerek geri bırakmak küfürdür(inkârda aşırı gitmektir.) Kafirler böyle yapmakla doğru yoldan saptılar. Allah'ın haram kıldığı ayların sayısını uygun yapmak için, bir yıl haram ayını helal, diğer yıl onu haram sayarlar. Böylece Allah'ın haram kıldığını helal kabul ederler. Zaman, Allah'ın gökleri ve yeri yarattığı gün gibi aynı duruma döndü. Allah'ın katında ayların sayısı on ikidir. Bunların dördü mukaddes (haram) aylardır ki üçü arka arkaya gelen Zilkade, Zilhicce ve Muharrem, dördüncüsü de Cemaziyelahir ile Şaban'ın arasındaki Recep’tir.” ifadeleriyle anlatılır.
Netice olarak Kur’an’da içinde bulunduğu ‘Recep ayı’nın işareti dışında ‘Regâib Gecesi’ hakkında bir bahis yoktur.
2-Hadislerde Regâib Gecesi
Hadis-i Şeriflerde de bizzat ‘Regâib Gecesi’ adında bir geceden bahsedildiğini görmek imkanı yoktur. Fakat Recep ayının faziletine aynı zamanda Peygamber Efendimiz (s.a.s.) Recep ayındaki ibadetlerine dair rivayetlere bakıldığı zaman Recep ayının müminler açısından önem verilmesi gereken bir ay olduğu görülmektedir.
a- Peygamberimiz’in (as) Recep Ayı Hakkında Duası:
Öncelikle Peygamber (as) bir dualarında
كَانَ النَّبِيُّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِذَا دَخَلَ رَجَبٌ، قَالَ: اللهُمَّ بَارِكْ لَنَا فِي رَجَبٍ، وَشَعْبَانَ، وَبَلِّغْنَا رَمَضَان
“Allah'ım! Receb'i ve Şâban'ı hakkımızda hayırlı ve mübarek kıl, bizi Ramazan'a ulaştır.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/259) buyurmak suretiyle Recep ayının Müslümanlar hakkında hayır bereket, lütuf, ihsan, af ve mağfiret getirmesi duasında bulunmuştur.
b- Recep Allah’ın Ayı
Üç Aylar ve Recep ayının faziletine dair Aclûni’de geçen bir rivayette;
“Recep ayı Allah’ın ayı, Şaban benim ayım, Ramazan da ümmetimin ayıdır.” (Aclûnî, Keşfu’l-Hafâ, 1/423) Recep Ayı ‘Allah(cc) ayı’ olarak zikredilmiştir. Böyle bir taksimden maksadın ise o aylardaki fazilete, Allah katındaki değerine dikkat çekmek olduğu zikredilmiştir.
c- Peygamberimiz’in (s.a.s.) Recep Ayında İbadetlerini Artırması:
Regâib Gecesi gibi mübarek gün, gece ve zaman dilimlerinde ibadetin her çeşidini artırmak dinen faziletli ve Allah’ın hoşnut olacağı bir davranıştır. Peygamber (as) bu aylardaki ibadet hayatına dair rivayetler bakıldığında daha çok oruç ön plana çıkıyor gibi görünse de bu günler dışında yaptığı diğer ibadetlerde nazara alınacak olursa O (s.a.s.) nafile oruç ibadetinin mevcut devam eden ibadetlerine bir ilave olduğu anlaşılacaktır. Dolayısıyla müminler bu ve emsali günlerin arefe ve şerefesinde aşağıdaki ibadetlerini artırmak suretiyle değerlendirebilirler.
- Oruç
İbn-i Abbas -radıyallâhu anh- Hazretleri: “Resulullah -sallallâhu aleyhi ve sellem- Recep ayında bazen o kadar çok oruç tutardı ki, biz O’nu hiç iftar etmeyecek zannederdik. Bazen de o kadar çok iftar ederdi ki, biz O’nu hiç oruç tutmayacak zannederdik.” buyurmuştur.
Yine Ebû Davud’ta geçen bir hadiste, hiç ara vermeden devamlı surette oruç tutan bir zâta Peygamberimiz aleyhissalâtü vesselamın bazı tavsiyelerden sonra şöyle buyurduğu rivayet edilir:
“Haram aylarından bazısını tut, bazısını bırak, haram aylarda tut ve bırak, haram aylarda tut ve bırak.” Hadisin devamında ravî olan sahabi şöyle demektedir:
“Resulullah 'tut' dedikçe, üç parmağını yumdu, 'bırak' deyince de üç parmağını bıraktı.” Böylece Peygamberimizin o zata, “Üç gün tut, üç gün ara ver” dediği anlaşılıyordu. (Ebu Davud, Savm 54)
Bu rivayetlere göre Ramazan-ı şerifte olduğu gibi üst üste devamlı oruç tutmak doğru olmasa da Recep ayında bazı günleri oruçlu geçirerek Ramazan ayı orucuna hazırlık yapmak, bedeni vücudu alıştırmanın yararlı ve faziletli bir amel olacağı anlaşılmaktadır.
- Namaz
Recep ayına dair rivayetlerde ibadet olarak daha çok oruçtan bahsedilmektedir. Fakat bilinen bir gerçek var ki Peygamber Efendimiz’in (as) normal zamanlarda da zaten yoğun bir ibadet hayatı vardı. Onun farz namazlar dışında gündüz kıldığı ‘İşrak, Evvabin’ gibi nafile ibadetleri olduğu gibi gecesin bazen üçte birinde bazen de yarısında de de yaklaşık olarak ‘teheccüd ve gece namazı’ ile meşguldü. Yani O’nun (s.a.s.) her günü Ramazan gibi idi.
Allah Resûlü (s.a.s.) ümmetinden farklı olarak farz ve nafileler dışında teheccüd namazı ile emrolunmuştu. “Sana mahsus olmak üzere gecenin bir kısmında kalkıp Kur'ân oku, teheccüd namazı kıl. Böylece Rabbinin seni makam-ı mahmûda eriştireceğini umabilirsin.” (İsra sûresi, 79)
Gecenin üçte biri istirahatten sonra kalan zamanı ibadet ve istiğfarla değerlendiriyordu. “Duruma göre gecenin yarısında veya bundan biraz daha azında veya fazlasında ibadet etmen de yeterlidir. Kur'ân'ı tertîl ile, düşünerek oku..” (Müzzemmil sûresi, 3-4)
Hatta bazen ona bu gece ibadetinde müminlerde iştirak ediyorlardı. “(Resûlüm!) Senin, gecenin üçte ikisine yakın kısmını, (bazen) yarısını, (bazen de) üçte birini yatmadan (ibadetle) geçirdiğini ve beraberinde bulunanlardan bir topluluğun da (böyle yaptığını) Rabbin elbette biliyor. Gece ve gündüzü (içinde olup bitenleri iyiden iyiye) ölçüp biçen ancak Allah'tır. O sizin, bunu sayamayacağınızı bildiği için, sizi bağışladı. Artık, Kur'an'dan kolayınıza geleni okuyun. Allah bilmektedir ki, içinizde hastalar bulunacak, bir kısmınız Allah'ın lütfundan (rızık) aramak üzere yeryüzünde yol tepecekler, diğer bir kısmınız da Allah yolunda çarpışacaklardır. O halde Kur'an'dan kolayınıza geleni okuyun. Namazı kılın, zekatı verin, Allah'a gönül hoşluğuyla ödünç verin. Kendiniz için önden (dünyada iken) ne iyilik hazırlarsanız Allah katında onu bulursunuz; hem de daha üstün ve mükafatça daha büyük olmak üzere. Allah'tan mağfiret dileyin, şüphesiz Allah çok bağışlayıcı, çok esirgeyicidir.” (Müzzemmil sûresi, 1-3 ve 20)
- İstiğfar ve Tövbe
Müminler her zaman Allah’ın koyduğu haram helal sınırlarına riayet ederek Allah (cc) ile muhalefet içine düşmemeye çalışmalıdırlar. Fakat insan tabiatının hata, unutma ve kusurdan hali olamayacağı dolayısıyla da bir kısım günahlara girebileceği de naslarda zikredilen bir husustur. Bu açıdan rahmet-i ilahiyenin daha bir başka tecelli ettiği görüşlerine itimaden bu ve emsali gecelerde Efendimiz (as)yaptığı gibi ‘İstiğfar etmek’ affa mazhar olma adına yararlı olacaktır. Kuran abid zahit müminlerden bahsederken onları sena edercesine ‘Geceleri az uyurlardı. Seher vakitleri istiğfar ederlerdi.’ (Zariyat sûresi, 17-18) buyurmakta ve onların bu hallerini diğer müminlere nazara vermektedir.
Efendimiz (as)gelmiş geçmiş günahları affolmuş olmasına rağmen (Fetih sûresi, 2) çokça istiğfarda bulunurdu. “Vallahi ben Allah'a günde yetmiş defadan çok istiğfar ediyorum” buyurmuştur. Başka bazı hadislerde Hz. Peygamberin günde yüz defa istiğfar ettiği belirtilir (bk. Müslim, Zikr, 41; Ebû Dâvud, Vitr, 26; Tirmizî, Sûre, 47/1)
Dolayısıyla müminler bu günler vesilesi ile namaz ve ibadetlerde derinleşebilir, günahlara karşı daha dikkatli hareket edebilir, geçmiş günahları için tövbe istiğfar edebilirler.
- Dua
Bu mübarek gecede yapılacak olan duaların reddedilmeyeceğine dair rivayetlerde vardır.
“Şu beş gecede yapılan dua geri çevrilmez: Cuma Gecesi, Regaib Gecesi, Berat Gecesi, Ramazan Bayramı Gecesi ve Kurban Bayramı Gecesi.” (Beyhakî, Şu’ab’ul-Îman, Hadis No: 3558)
3- Müslüman Geleneğinde Regâib Geceleri
a- İslam Tarihinde
Aksi bazı görüşlerin yanında ,bir kısım âlimler ise genel anlamda fazileti âyet ve hadislerde belirtilen Recep ayının bir gecesi olması dolayısıyla Regâib’in de faziletli gecelerden sayılacağını, namazın en üstün ibadet olup akşamla yatsı arasında nâfile namaz kılmanın fazileti hakkında -zayıf da olsa- hadisler, sahâbî ve tâbiî sözleri (Tirmizî, salât 204; İbn Mâce, İkâmetü’s-salât”, 185; Taberî, XV, 69; XXI, 100) bulunduğunu, müslüman toplumlarda özel zaman dilimleri olduğuna inanılan, dinî duyguların yoğun biçimde yaşandığı bu geceleri vesile ederek kazâ ve nâfile namaz kılmanın, Kur’an okumanın, çeşitli hayırlar yaparak Allah’a yaklaşmaya çalışmanın dinen bir sakıncası olmayacağını ifade etmişlerdir.
Regâib gecesiyle ilgili özel ibadet ve kutlamalar IV. (X.) yüzyılda ortaya çıkmış olup bu gecenin ilk defa kandil olarak kutlanmasına Kudüs’te 448 (1056), Bağdat’ta 480 (1087) yılında başlanmış, Gazzâlî de bütün Kudüs halkının bu geceyi ihya ettiğini söylemiştir (İhya, 1/203).
b- Üstad Bediüzzaman (ra)
Üstad Bediüzzaman(ra) geleneğe tabi olarak, bu emsali geceleri talebeleri ve tüm Müslümanlar nezdinde tebrik ederek kutlamış ve bütün müminleri bu mübarek gece hürmetine duaya, ibadete teşvik etmiştir.
“Her hasenenin (ibadetin) sevabı başka vakitte on ise, Receb-i Şerifte yüzden geçer, Şâban-ı Muazzamada üç yüzden ziyade ve Ramazan-ı Mübarekte bine çıkar ve cuma gecelerinde binlere ve Leyle-i Kadirde (Kadir Gecesinde) otuz bine çıkar.” (Şualar, s. 416)
c- Fethullah Gülen Hocaefendi’de Üç Aylar ve Regâib Gecesi
Fethullah Gülen Hocaefendi pek çok yazısında ‘Üç Aylar ve Ramazan’ vesilesi ile bu gün gece ve zamanları ‘Kutlu zaman dilimleri’ olarak niteleyerek ,o günlerin manevi, fusünlu atmosferini, müminin o günlerden mutlaka istifade etmesi gerektiğini vurgulayarak nazara vermektedir.
‘Hakk’a yakın olmanın o kendine mahsus huzur ve itminan dolu lezzetli, sımsıcak mavi dakikaları bizim olur. Günde beş, haftada lâakal otuz beş defa, âdeta bir nurdan helezon çevresinde dolaşır, gönüllerimizde miraç fırsatlarına erer ve hep insan-ı kâmil olmanın rüyalarıyla yaşarız.
Üç ayların başlangıcı, kamer birkaç gün önce zuhur etse de, rağbetlere açık inayetle tüllenen bir perşembe akşamı “merhaba” der ve bir mızrap gibi gönüllerimize iner. Ulu günlere ve daha bir ulu güne akort olmaya teşne duygularımızı ilk defa uyarıp coşturan “Regâib” bir ses ve enstrüman denemesi gibidir. Yirmi küsur gün sonra gelecek olan “Miraç” tam hazırlanmış ve gerilime geçmiş ruhlar için âdeta, semavî düşüncelerle, gök kapılarının gıcırtılarıyla ve uhrevîlik esintileriyle gelir. “Beraat” bu tembihlerle uyanmış ve tetikte bekleyen sinelere kurtuluş muştularıyla seslenir. “Kadir Gecesi” ise, bu kadirşinas insanları, tasavvurlar üstü ve ancak bin aylık bir cehd ile elde edilebilecek feyiz ve bereketle kucaklar, onları afv u mağfiret meltemleriyle sarar.
Üç ayların bu olabildiğince tatlı ve imrendiren sıcaklığı, imanlı gönüller için gece-gündüz demeden devam eder. Her gün, bütün parlaklık ve canlılığıyla bereketlerini başımıza boşalttıktan sonra gidip ufka kapanınca, arkadan yepyeni, âsûde ve buğu buğu güzellikleriyle bir başka sabah tulû’ eder.. gönüllerimizi dolduran, iç âlemlerimizde gizli gizli bir şeyler örgüleyen, hüşyar gönüller için oldukça hülyalı bir sabah..
Receb ayının girmesiyle Rahmeti Sonsuz’a karşı dua, niyaz, hamd u senâ ve tam bir teyakkuzla hazırlığa geçen ruhlar, ayın sonuna doğru ötelere uyanmış gibi tam bir temâşâ zevkine ererler.. ererler de hemen herkesin dili, edası, üslûbu değişir ve çehrelerini bir heybet, bir haşyet ve bir ümit sevinci bürür. Herkes daha ziyade kalb diliyle konuşmaya başlar.. beşerî sertlikler daha bir yumuşar.. ve bunlar arasında bir hayli insan, miraç yapacakmışçasına bütün dünyevî ağırlıklarını atar da âdeta ruh hiffetine ulaşır. Derken Hakk’a yönelmiş bu insanların gönüllerinden taşan nuraniyet ve simalarındaki rengârenk incelik en katı kalbleri dahi yumuşatacak ve rikkate getirecek ölçülere ulaşır.
Receb ayının girmesiyle, her zaman ayrı bir derinlikle tüllenen geceler, daha bir büyülü hal alır ve herkese ne dâhiyâne düşünceler ilham ederler. Hele, ondaki bu gecelerin ötelere açık menfezleri sayılan kutlu zaman parçaları, her zaman bize, gönüllerimize benzeyen emeller ve Cennet duygularıyla coşan hülyalar aşılarlar.. aşılarlar da, sonsuzluk arzularımızı kucaklar ve ruhlarımıza yeni yeni rüyaların kapılarını aralarlar. Hemen her gece benliğimizde uyukluyor gibi sessiz sessiz duran hislerimizi uyarır ve bize dünyadakinden daha derin saadet düşünceleri ilham eder.
Kitaplarda “Şehrullâhi’l-Muazzam” diye geçen Şaban ayını, bütün varlığa ve benliğimize sinmiş bir lezzet gibi duyar ve gönüllerimizin ümide, beklentiye, uhrevî güzelliklere kaydığını hisseder gibi oluruz. O, gecesiyle-gündüzüyle, insana Ramazan besteli büyülü bir mûsıkî gibi tesir eder.. kendisine sığınanları semavî kollarıyla sarar.. bir anne şefkatiyle kucaklar ve onları rahmetin enginliklerinde dolaştırır. Onu kendi ruhuyla idrak edenler için, sanki zaman delinmiş de, duygularımıza zaman üstü âlemlerden bir şeyler akıyormuş gibi olur. Öyle ki, herkes onun aydınlık dakikalarında ve onu duymanın enginliklerinde bir adım daha atsa, kendini, bir sihirli merdivene binip ötelere yürüyecekmiş gibi sanır. Hemen her gün, her gece, her saat ve her dakika fıtratlarımızdaki gizli sonsuzluk arzusu ve ebediyet düşüncesiyle kim bilir kaç defa ötelere ihtiyacımızı hisseder ve bu Allah ayının araladığı menfezlerle emellerimizi temâşâya koşarız.
Derken sımsıcak, olabildiğince yumuşak ve hummalı dakikalarıyla Ramazan ufukta belirir.. vicdanlar teyakkuza geçer, bütün gönüller uyanır, bütün duygular coşar.. ve insanlar oluk oluk mâbede akar; oradan da Rabbine yürür. Ramazan’ın gelmesiyle ruhun rabıtaları daha bir güçlenir.. uhrevî arzu ve emeller daha bir köpürür; köpürür ve duygular üzerine bir mızrap gibi inip kalkan bir Ramazan mülâhazası, inanmış sineleri aşkla, şevkle coşturur; onların ruhlarında âdeta yangınlar meydana getirir. Denebilir ki, Ramazan senenin en nurlu, en içli, en tesirli, en lezzetli günleri ve ledünnî hayatımızın da en önemli bir iç dinamizmi olarak bütün benliğimize siner ve bize en uhrevî hazlar yaşatır. Çarşı-pazar ve sokakların görüntüsü ötelere ait duygularla köpürür. Minarelerin solukları gönüllerde Kur’ân hüznüyle yankılanır.. mâbedler ışıktan fistanlara bürünür ve imanlı gönüllerin avazlarıyla inler. Evden mâbede, mâbedden mektebe her yerde Hakk’a yönelişin sevinç ve itminanı yaşanır.. ibadetle şahlanan sineler, bütün güzelliklerini ortaya döker.. en mahrem çizgileriyle iç dünyalarından kopup gelen aşklarını, şevklerini haykırırlar. Bu insanlar, güya “vuslata hazırlanın” emrini almış gibi her geceyi bir “şeb-i arûs” arefesi sayar ve her günü de engin bir vuslat duygusuyla geçirirler. (Kutlu Zaman Dilimi Üç Aylar, Yeşeren Düşünceler)
4- Regâib Gecesini Değerlendirmek
Bütün mübarek gecelerde olduğu gibi Regâib gecesini değerlendirme adına yapılabilecek şeyler vardır:
a- Nafile oruçları artırmak
b- Farz ibadetlerin yanında nafile ibadetler yapma bilhassa gece ibadetine alışmak
c- Tövbe ve istiğfarda bulunmak
d- Dua etmek, bunun yanında ‘salih ameller ‘olarak bilinen amelleri sıklıkla işlemek de faydalı olacaktır.
e- Kuran-ı Kerim okumak, dinlemek
f- Peygamber Efendimiz’e (as) salât ü selâm getirmek
g- Kaza, nafile namazlar kılmak
h- Tefekkür etmek ve insanı insanın yaratılışını, niçin yaratıldığını, hayatını, amellerinin hayır mı şer mi olduğunu düşünmek, muhasebe yapmak
i- Bol bol zikir, evrad ü ezkarda bulunmak
j- Kul hakları varsa helalleşmek
k- Dargın ve küs olanlarla barışmak
l- İhtiyaç sahibi insanları bulup gözetmek
m- Aile ve çocukların bu ve emsali gecelerde camiye veya mübarek gece kutlamalarına katılmalarını sağlamak...