REGÂİB KANDİLİ
Kelime olarak regâib, "çokça rağbet edilen, nefis, kıymetli, değerli, ihsan" mânâlarına gelen ragîbe kelimesinin çoğuludur. Buna göre Regâib Gecesi denilince; "Çok lütuf ve ihsanla dolu, kıymeti ve değeri büyük, çok iyi değerlendirilmesi gereken gece" mânâsı anlaşılır.
Sevgili Peygamber Efendimiz (aleyhissalâtu vesselam)'ın Allah'ın bazı çok özel fiilî tecellilerine mazhar olduğu, nuranî lütuf ve ihsanlara, semavî mevhibelere eriştiği bir gecedir. Recep ayının ilk Cuma gecesine tevafuk etmektedir. Kelime olarak regâib, "çokça rağbet edilen, nefis, kıymetli, değerli, ihsan" mânâlarına gelen ragîbe kelimesinin çoğuludur. Buna göre Regâib Gecesi denilince; "Çok lütuf ve ihsanla dolu, kıymeti ve değeri büyük, çok iyi değerlendirilmesi gereken gece" mânâsı anlaşılır.
Bu gece Allah lütuflarını sağanak sağanak yağdırır. Müslümanlar arasında ise Peygamberimiz'in dünyaya teşriflerinin ilk halkasını teşkil eden anne rahmine şeref verdiği gün olduğuna inanılmaktadır.[1] Peygamberimiz'in doğuşuyla yeryüzü nasıl küfür ve cehaletin karanlıklarından kurtulup büyük bir mutluluğa boğulduysa, onun teşriflerinin ilk basamağı olan bu geceyi de bütün kâinat alkışlamış, coşkun bir sevinçle ayakta karşılamıştır. Mânen bereketli olan bu gecenin bir hususiyeti de mübarek Ramazan ayının ilk habercisi olmasıdır.
Bediüzzaman Hazretleri, Regaib gecesinin Zât-ı Ahmediye'nin terakki hayatının başlangıcının unvanı olduğunu; Mi'rac gecesinin de Zât-ı Ahmediye'nin terakki hayatının zirve noktasının unvanı olduğunu bildirmektedir.[2] Bu gece Allah Resûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem), söz konusu mazhariyet ve mevhibeler için Cenâb-ı Hakk'a şükür için on iki rek'at namaz kılmışlardır. Bu geceyi ibadetle ihya etmenin sevabı pek çoktur.[3] Diğer zamanlarda okunan her Kur'ân harfi için on sevap verilirse, Recep ayında yüzleri geçmekte, Regâib kandilinde ise daha da artmaktadır. Kaza ve nafile namazların sevabı ise diğer gecelere oranla kat kat fazladır. Regâib kandilinde yapılacak ibadetlerden birisi de duadır. Peygamberimiz (aleyhisselam), bir hadîslerinde bu gecede yapılacak duaların Allah katından geri çevrilmeyeceğini bildirmişlerdir.[4]
"Regâib, Mirâc, Berâat kandilleri gibi gece âleminin tâçları ve zamanın Allah'a en yakın zirveleri ya da O'na açılmanın rıhtımları, limanları, rampaları sayılan o mübarek gün ve gecelerde, gönüller ayrı bir duyarlılıkla parıldar; ruh sonsuza doğru bir başka türlü kanat çırpar; her şey verâların ezelî şiirine dem tutar; her yanı tam bir uhrevîlik büyüsü kaplar; her sîneyi, dillerin ifadeden aciz kaldığı bir naz ve niyaz zemzemesi sarar. Hususî bir kısım tecellilerle ötelerin kapısı, penceresi, menfezi hâline gelen mekân; ümit ve beklentilerin yakarışlara dönüşüyle billurlaşan zaman ve yeni nazil olmuş gibi, her sûresi, her maktaı, her âyeti ve her cümlesinde hemen herkese yepyeni bir hayat vaadiyle âvâz âvâz çağıldayan Kur'ân, bizlere iman ve ümitle yemyeşil tepeler, cennette Cuma yamaçları gibi rü'yete açık zirveler ve susamış gönüllerimize hayat suyu gibi iksirler içirerek, ruhlarımıza mü'min olmanın tasavvurlar üstü avantajlarını sunarlar.. sunar ve Rabb'e yönelik sinelerde ne telâffuzları çatlatan mânâ ve muhtevalar, ne ifadelere sığmayan tecellilerle tüllenirler."[5]
* Yeni Ümit Dergisi arşivinden (Temmuz, 2000; 49. sayı)
[1] Ancak bu gece ile veladet-i Nebeviye arasındaki müddet, bunun hilafına işarettir. Şu kadar var ki Hz. Âmine'nin Fahr-i Âlem Efendimiz'i hamil olduğuna bu geceden itibaren muttali olmuş olabileceği düşünülebilir. (Bilmen, Ömer Nasuhi, Büyük İslâm İlmihali, s.187)
[2] Bediüzzaman, Sikke-i Tasdik-i Gaybî.
[3] Bilmen, a.g.e, s.187.
[4] Suyûtî, Celâlüddin, Câmiu's-Sagîr, (Feyzü'l-Kadir'le birlikte), 3/454, Beyrut, 1972.
[5] Gülen, Yeşeren Düşünceler, s.160-161.