Büyük Günahlar
Zehebî’nin tespit ettiği büyük günahlar, ayet ve hadislerle yasaklanan hususlardır. Neticede bunlar bir hak ihlalidir.. kul veya Allah hakkı ihlali. Bu hak ihlallerinin şekilleri zaman ve zemine göre değişebilmektedir.
Âlimler büyük günahların kesin bir sayısının olup olmadığında farklı görüşler serdetmişlerdir. Çoğunluk, hadislerde verilen rakamların sınırlama ifade etmediğini söylemişlerdir. Hadislere baktığımızda değişik zaman ve zeminlerde Allah Resûlü’nün 3, 5, 7 gibi rakamlarla büyük günahları sınırlandırdığını görürüz...
Kebîre (çoğulu kebâir), büyük günah demektir. Büyük günah, Nas (Kitap, sünnet veya icma) ile büyük günah olduğu bildirilen, yapana had cezası veya ahirette ceza verileceği bildirilen günaha denir. Kur’ân ve Sünnette kesin olarak haram kılınan, haklarında had cezası bildirilen veya âhirette azap sebebi sayılan günahlar büyük, diğerleri küçük günahlardır. Tâatın zıddı olan “isyan”, “ma’siyet” ve küçük günah manasına kullanılan “lemem” de kebîre gibi günah manasına kullanılırlar.
Büyük günahların haram kılındığı hususunda fakihler arasında ihtilaf yoktur. “Kim de Allah’a ve Resûlü’ne isyan eder ve Allah’ın sınırlarını aşarsa, Allah onu da ebedî kalmak üzere ateşe koyar. Hem onu zelil ve perişan eden bir azap vardır.” (Nisa, 4/14) ayeti ve “Yedi helak ediciden sakının” hadisi bunun açık delilidir. Cumhur-u ulema, günahları büyük ve küçük diye iki kısma ayırırlar.
“Eğer yasaklandığınız büyük günahlardan kaçınırsanız, sizin küçük günahlarınızı örteriz ve sizi şerefli bir yere sokarız.” (Nisa, 4/31) ,
“Onlar, büyük günahlardan ve hayâsızlıktan kaçınırlar; kızdıkları zaman da kusurları bağışlarlar.” (Şûrâ, 42/37)
“Ufak tefek kusurları dışında, büyük günahlardan ve edepsizliklerden kaçınanlara gelince, bil ki Rabbin, affı bol olandır.” (Necm, 53/32) ayetleri küçük-büyük günah ayırımına işaret eden ayetlerdendir.
“Dikkat edin size günahların en büyüğünü (ekberu’l-kebâir) haber vereyim mi?..” hadisi de bu hususa sünnetten delildir. Ayrıca bütün günahların günah olduğunu, küçük-büyük diye bir ayırım olamayacağını, günahın küçüklüğü veya büyüklüğünün izafi olduğunu söyleyen alimler de vardır. Yine büyük günahların kendi içerisindeki sıralamasının da, naslardaki ifadelerden hareketle, günahın, gerek şahsî gerek toplumsal zarar ve mefsedetine göre yapıldığını burada zikredelim.
Alimler büyük günahların kesin bir sayısının olup olmadığında farklı görüşler serdetmişlerdir. Çoğunluk, hadislerde verilen rakamların hasr/sınırlama ifade etmediğini söylemişlerdir. Hadislere baktığımızda değişik zaman ve zeminlerde Hz. Peygamber’in (sallallahu aleyhi ve sellem) 3, 5, 7 gibi rakamlarla büyük günahları sınırlandırdığını görürüz. İmam Zehebi, baştaki büyük günah tarifinden hareketle hakkında ayet ve hadislerde azap ve sakındırma vâki olan günahların tamamını tespit etmiş ve bunları rakam olarak 76’ya ulaştırmıştır.
Bunun yanında bazı âlimler de büyük günahları belli rakamlarla sınırlandırmışlardır. İbn-i Mesud büyük günahların, Kur’ân’a dayanarak 4 olduğunu söyler. Bunlar:
Yeis,
Allah’ın rahmetinden ümit kesmek,
mekr-i İlâhi’den kendini emin hissetmek ve
Allah’a şirk koşmaktır. Diğer hadis kitaplarında geçen meşhur büyük günahlar, ukûk-u vâlideyn (anne-babaya isyan, onlarla sila-i rahmi kesmek), yalan yere şehadet, Harem bölgesinde yapılan ilhad (taşkınlık)dır. İbni Hacer el-Heytemî, sarih olarak Kur’ân’ın da yasakladığı büyük günahların 4 olduğunu ve bunların da, murdar et, domuz ve yetim malı yemek ve savaştan kaçmaktan ibaret olduğunu söyler. Buhari ve Müslim’de geçen hadise göre 7 büyük günah, şirk, sihir, adam öldürme, yetim malı yeme, faiz yeme, savaş meydanından kaçma, iffetli kadına iftira atmadır.
Nisa suresi 7. ayetinde “Allah kendisine şirk koşulmasını affetmez, bunun dışındakileri ise dilerse affeder” ayetinden Allah’a şirk koşmanın en büyük günah olduğu açıkça anlaşılmaktadır. Yukarıda geçen hadiste de büyük günahların ilki, Allah’a şirk koşmak olduğu açıklanmıştır. Daha sonra anne-babaya isyan ve yalan yere şahitlik etmek zikredilmiştir.
Büyük Günah İşlemenin Âkıbeti
Mü’min, büyük günah işlemekle iman dairesinden dışarıya çıkmaz. Tevbe etmeden ölürse durumu Allah’a kalmıştır; dilerse azap eder, dilerse bağışlar.
Büyük günah işleyen kimsenin adalet/güvenilirlik vasfı ortadan kalkar ve şehadeti kabul edilmez. Kâsânî, “Günah işleyen kişiye bakılır; eğer günahı büyükse adalet vasfı tevbe edinceye kadar düşer” der. Büyük günah işleyenler bu yaptıklarıyla fıska girdiklerinden fâsık diye isimlendirilirler. Karâfî, küçük günah işleyenlerin günahta ısrar etmedikleri takdirde adalet vasıflarını kaybetmeyeceklerini ve fâsık olarak isimlendirilemeyeceklerini söyler. Bu meyanda seleften “Küçük günah ısrar edildiğinde küçük değil, büyük günah da istiğfar edildiğinde büyük değildir” sözü meşhur olmuştur. Zerkeşî, devamlı işlenen küçük günahları büyük günahlar arasında sayar.
Büyük Günahların Affedilmesi
Büyük günahların affedilmesi, kul hakkı ve Allah hakkı ayrımına göre değişmektedir. İçki içmek gibi Allah hakkı veya hem Allah hakkı hem de kul hakkı olan kazf ve hırsızlık suçlarının işlenmesi halinde durum farklılık arzetmektedir. Allah hakkının irtikab edildiği büyük günahlarda, büyük günah işleyen tevbe etmediyse durumu Allah’a kalır. Ancak hem Allah hakkı hem de kul hakkı çiğnendiyse bu durumda tevbe ile beraber cinayet işlenen şahsın velisine kısas, diyet ve aftan birini seçme hakkı verilir. Hırsızlık, yol kesme vs. durumlarda ise konunun gerekli ahkamı devreye girer.
Cumhura göre büyük günah işleyene haddin uygulanması keffaret yerine geçmez; mutlaka tevbe etmesi de gerekir.
Cumhur “Eğer yasaklandığınız büyük günahlardan kaçınırsanız, sizin küçük günahlarınızı örteriz ve sizi şerefli bir yere sokarız.” (Nisa, 4/31) ayetinden hareketle büyük günahlardan kaçınıldığında küçük günahların affedileceğini söyler. Hadis-i şerifte de “Beş vakit namaz, eda edilen cuma ve tutulan ramazan oruçları, büyük günahlardan sakınıldığında bu ibadetlerin aralarında işlenen küçük günahlara keffarettir” buyurulmaktadır.
Eş’arî, Müslümanların, Hz. Peygamber’in ahirette büyük günah sahiplerine şefaat edeceği hususunda icma ettiklerini söyler. Enes (r.a)’ten rivayet edilen Tirmizî hadisinde de Allah Rasulü (sallallahu aleyhi ve sellem): “Şefaatim, ümmetimden büyük günah işleyenleredir.” buyururlar.
Yazımızı, büyük günahlarla alakalı en derli toplu malumatın içinde bulunduğu ve ümmetçe hüsn ü kabul görmüş bir eser olan Zehebî’nin el-Kebâir’inden derlediğimiz büyük günahları sıralayarak bitirelim. Zehebî’nin tespit ettiği bu büyük günahlar, ayet ve hadislerle yasaklanan hususlardır. Neticede bunlar bir hak ihlalidir.. kul veya Allah hakkı ihlali. Bu hak ihlallerinin şekilleri zaman ve zemine göre değişebilmektedir. Dolayısıyla günümüzde kamu hakkı olan milletin malını hortumlamanın, gasbetmenin, tv., gazete gibi yüzbinlerce insana hitap eden kitle iletişim vasıtaları ile insanların hukukuna tecavüz etmenin, gıybet etmenin, iftira atmanın vs. ne kadar ağır bir günah olduğunu sadece hatırlatarak geçelim.
Belli Başlı Büyük Günahlar:
- Allah’a şirk (ortak) koşmak,
- insan öldürmek,
- sihir (büyü) yapmak,
- namazı terk etmek,
- zekatı vermemek,
- anne-babaya karşı gelmek,
- faiz alıp-vermek,
- haksızca yetim malını yemek,
- Peygamberimiz’e yalan isnad etmek (Hadis uydurmak),
- özürsüz Ramazan orucunu bozmak,
- savaş meydanından kaçmak,
- zina yapmak,
- liderin halkına zulmedip zorbalık yapması,
- içki içmek,
- büyüklenmek,
- kendini beğenmek,
- övünmek,
- yalan yere şahitlik etmek,
- livata yapmak,
- iffetli kadınlara iftira atmak,
- ganimetten, zekat malından ve devletten para ve mal çalmak,
- insanların mallarını haksız yollarla almak,
- hırsızlık yapmak,
- yol kesmek,
- yalan yere yemin etmek,
- yalan konuşmak,
- intihar etmek,
- hâkimin hükmünde haksızlık yapması,
- kadınların erkeklere, erkeklerin kadınlara benzemeleri,
- hulle yapmak ve yaptırmak,
- leş, kan ve domuz eti yemek,
- haraç toplamak,
- riyakarlık yapmak,
- Allah’a ve Resûlü’ne ihanet etmek,
- ilmi gizleme ve sadece dünya için öğrenme,
- yaptığı iyiliği başa kakmak,
- kaderi inkar etmek,
- insanların duymalarını istemediği şeylerini gizlice dinlemek,
- lanet okumak,
- devlete karşı çıkmak,
- kahin, büyücü ve müneccimi (falcı) tasdik etmek,
- nüşûz (kadının beyine haksız yere huysuzluk yapması),
- akrabalarla ilişkiyi kesmek,
- koğuculuk yapmak,
- ölenin arkasından bağırıp-çağırıp, kendini dövmek,
- soya-sopa sövmek,
- haddi aşma,
- başkalarının hakkını çiğnemek,
- silahlı isyan yapmak ve büyük günahları kabul etmemek,
- müslümanlara eziyet ve küfretmek,
- evliyaullaha eziyet ve düşmanlık yapmak,
- kibrinden elbiseyi yerlerde sürümek (Elbiseyle gösteriş yapmak),
- erkeklerin altın ve ipek giymeleri,
- Allah’tan başkası adına kurban kesmek,
- sınır ve insanlara yol gösteren levhaların yerini değiştirmek ve sökmek,
- sahabenin önde gelen büyüklerine sövmek, Ensardan herhangi birine sövmek,
- sapıklığa çağırma veya kötü bir çığır açmak,
- herhangi bir kesici aleti kardeşine doğru tutarak korkutmak,
- bilerek babasından başkasına baba demek,
- uğursuzluğa inanmak,
- altın ve gümüş kaptan içmek (kullanmak),
- Haktan saparak münakaşa tarzında tartışmak,
- niza yapmak,
- hizmetçilerine haksızlık edip zulmetmek,
- tartıda ve ölçüde haksızlık yapmak,
- Allah’ın azabından emin olmak,
- Allah’ın rahmetinden ümidini kesmek,
- iyilik yapana nankörlük yapmak,
- fazla suyu hapsedip kimseye vermemek,
- hayvanın yüzünü dağlamak,
- kumar oynamak,
- Harem (Mekke) bölgesinde taşkınlık yapmak,
- Cuma namazını terk edip tek başına namaz kılmak,
- Müslümanları gizlice izlemek ve mahremlerini açığa çıkarmak.
Yazımızı Fethullah Gülen Hocaefendi'den küçük günahların anlatıldığı bir iktibasla bitirelim.
Küçük Günahlar
Büyük günah işlemek, bazen küçük günahları ehemmiyetsiz görmekten daha ehven olabilir. Meselâ, zina etmek, nefsin altında kalıp ezilmişliğin ifadesidir. Buna karşılık, sürekli olarak harama bakmak, hafife alındığı takdirde zina derecesinde bir günah olabilir. Aynı şekilde, bir-iki gıybetle, bir yerde köçeklik yapma ölçüsünde günaha girilebilir. İnsan, insan ise, harama bakma günahından da, gıybet günahından da ömür boyu ızdırap duymalıdır.
Bir başka misal olarak, namazı cemaatle kılmak, fukaha-ı kiramdan bazılarına göre farz-ı ayn, bazılarına göre farz-ı kifayedir. Hal böyleyken, cemaati beklemeden namazı geçiştirircesine kılıvermek, namaza karşı bir istihfaftır. “Birisine emredeyim, ezanı okusun; bir diğeri de imamete geçsin. Ben de Medine’nin sokaklarını dolaşıp, cemaate gelmeyenlerin evlerini yakıp, başlarına geçireyim” şeklindeki peygamber beyanı ne kadar üzerinde durulsa azdır.
Cemaati terk edip, namazı tek başına aceleyle kılıverme belki küçük bir günahtır ama, zamanla büyür ve büyük günah halini alır. Bu şekilde cemaati terk, âdetâ namazı terk etmek ölçüsünde büyük bir günah olur. Namazı terk etmek, büyük günahlardandır. Bu sebeple, mü’min, bir vakit namazı terkettiğinde ağlar, sızlar, dövünür ve tevbe eder. Fakat, cemaati terk ettiği zaman ağlamaz ve tevbe etme gereği de duymaz. Sonra bu, alışkanlık haline gelir ve neticede insan üst üste pek çok günaha girmiş olur. Daha başka şeyleri de bunlara kıyas edebilirsiniz.
Bir de, büyük günahlardan daha büyük bir günah vardır ki, o da, insanın neyi veya neleri kaybettiğinin farkına varmamasıdır. Mânen terakki edemediği gözlenen çok kimseler var ki, zannediyorum bunlar, küçük günahları ehemmiyetsiz görmekte, bu da, onların terakkilerine mâni olmaktadır. (M. Fethullah Gülen, Fasıldan Fasıla-1, s. 333)