Nafile Namazları Oturarak Kılmak





Author: Rasim HANER - min read. - Post Date: 12/20/2021
Clap

99. DERS

 

Müekked (devamlı yapılan) ya da gayr-i müekked (bazen terk edilen), bütün nafileleri, ayakta durmaya gücü yettiği halde oturarak kılmak caizdir. Bu konuda icma olduğu ifade edilmiştir. Mutemed olmayan bir görüşe göre ise bundan sadece sabah namazının sünneti hariçtir. Çünkü sabah namazının sünnetinin vacip olduğu yönünde görüş bildiren vardır. Yoksa, sahih olan görüşe göre herhangi bir özrü olmasa da istisnasız bütün nafileler oturarak kılınabilir. Zira Allah Resulü (sallallahu aleyhi ve sellem) vitir namazını kıldıktan sonra (sabahın sünnetini) oturarak eda ediyordu. Hatta gece kıldığı namazların genelinde, namazı hafifletmek için oturarak kılıyordu. Aişe validemizden gelen bir rivayete göre, oturarak namaz kılarken rükuya gideceği zaman ayağa kalkıyor, bir kaç ayet okuyor sonra rükuya ve secdeye gidiyordu. Ardından da oturarak kılmaya devam ediyordu. 

 

Ancak özürsüz yere oturarak kılan kişiye ayakta kılanın aldığının yarısı kadar sevap verilir. Allah Resulü bu konuda şöyle buyurmuştur: “Ayakta kılmak daha faziletlidir. Oturarak kılan, onun sevabının yarısı kadar alır. Yatarak kılan da oturarak kılanın aldığının yarısını alır.” 

 

Bir özründen dolayı oturarak kılana gelince, onun ima ile kıldığı namaz, kıyam, rüku ve secde ile tam kılınan namazdan daha faziletlidir. Çünkü özürlünün namazı, aciz bir insanın cehdini ortaya koyarak kılınmıştır. Özründen dolayı oturarak kılınan namazın, ayakta kılınan namaza sevap açısından eşit olduğu konusunda icma vardır. Diraye’de de bu şekilde geçmiştir. Ben derim ki, hatta özürlünün namazı özürlü olmayanın namazından daha faziletlidir. Çünkü aciz olduğu halde cehdini ortaya koymuş ve vazifesini yerine getirmiştir. Ayrıca kişinin niyeti amelinden üstündür. 

 

Oturarak namaz kılan, tercih edilen görüşe göre aynen teşehhüdde oturduğu gibi oturur. Eğer özrü yoksa, sol ayağını yere koyup onun üzerine oturur, sağ ayağını diker. Fetva da bu görüşe göre verilmiştir. Ebu Hanife hazretlerinden, oturarak namaz kılanın istediği gibi oturacağına dair bir görüş nakledilmiştir. Çünkü der, kıyamın aslını terk etmek caiz olduğuna göre, oturmanın bir sıfatını terk etmek (yani tam teşehhüddeki gibi oturmamak) evleviyetle caizdir. Hastaya gelince, onun oturuşunu sınırlandıran bir şey yoktur. 

 

Namazını oturarak kılanın, her bir rekatını oturarak tamamlaması, en sahih görüşe göre kerahetsiz olarak caizdir. Ancak Ebu Hanife Hazretlerine göre baştaki tekbiri ayakta alması gerekir. Çünkü ona göre nafilelerde kıyam rükün değildir. Dolayısıyla terki caizdir. İmam Ebu Yusuf ve İmam Muhammed’e göre ise kıyamsız nafile kılınmaz. Çünkü başlangıçtaki tekbirin ayakta alınması, kıyamın da ayakta yapılmasını gerektirir. 

 

Namazı oturarak bitirmenin caiz olmasının sebebi şöyle açıklanmıştır: Devam etmek, başlamaktan daha kolaydır. Oturarak başlamak caiz olduğuna göre oturarak devam etmek evleviyetle caizdir. Aişe validemizden gelen rivayete göre, Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), ayakta tekbir alıp sonra oturuyordu, sonra tekrar ayağa kalkıyordu.  

 

Şehir dışında nafileler, binek üzerinde kılınabilir. Hatta menduptur. Şehirden maksat, ümran denilen yerleşim yerlerinin dışında kalan alanlardır. Bununla, içine girildiğinde namazın kısaltıldığı köyler de çadırların olduğu yerler de şehir dışı kabul edilmiştir. Şehir dışına çıkan ister yolcu olsun ister etrafa ihtiyaçları görmek için çıkmış olsun fark etmez, nafileleri binek üzerinde kılabilir. En sahih görüş budur. İmam Ebu Yusuf Hazretleri şehirde de binek üzerinde namaz kılınabileceği görüşüne sahiptir. 

 

Binek üzerinde namaz kılan ima ile kılar. Namaza başlarken binek hangi cihete dönük duruyorsa o şekilde tekbir alıp başlar. Çünkü o anda ihtiyaç bunu gerektirir. Kuvvetli görüşe göre, tekbir almak için bineği durdurmaya gerek yoktur. Çünkü Hazreti Cabir’in rivayetine göre Efendimiz (aleyhissalatü vesselam) nafileleri binek üzerinde kılıyor, binek nereye dönerse Efendimiz o yöne ima ediyordu. Secdeleri, rükulardan biraz daha fazla eğilerek yapıyordu. Bu rivayeti İbn Hibban, Sahih’inde rivayet etmiştir. Binek üzerinde kılarken ayakların hareket etmesi, bineği yönlendirmek için vursa, çok hareket etmedikten sonra bir mahzur yoktur. 

 

Binek üzerinde namaz müekked sünnet de olsa, ima ile namaz kılmak caizdir. Buna sabah namazının sünneti de dahildir. Ebu Hanife Hazretlerinden sabahın sünnetini kılacak kişinin binekten inmesi gerektiğine dair görüş nakledilmiştir. Çünkü bu sünnet  diğer sünnetlerden daha kuvvetlidir. İbn Şucâ’, bu görüşün evla olanı ortaya koyması açısından böyle demenin caiz olduğunu söylemiştir. Yani evla olan, sabahın sünnetinin binekten inip yerde kılmaktır. İnaye’de de bu şekilde geçmektedir. Daha önce söylediğimiz gibi bu görüş, bu iki rekat sünnetin vacip olduğu yönündeki rivayete binaendir. 

 

Nafile kılan kişi eğer yorgunsa, taş, duvar ve bir hizmetçiye dayanarak namaz kılabilir. Çünkü yorgunluk bir özürdür. Tıpkı böyle birinin oturarak namaz kılmasının caiz olması gibi. Bunda herhangi bir kerahet de yoktur. Ama eğer özürsüz yere yaslanırsa, en sağlam görüşe göre bu mekruhtur. Çünkü adaba aykırı davranmış olur. Kıyamda tekbir aldıktan sonra özürsüz de olsa oturarak namaz kılmak ise böyle değildir. Bunu daha önce zikretmiştik. 

 

Üzerinde namaz kılınan bineğin eğerinde ya da binen binen kişide bir dirhemi aşan necaset bulunsa da en sahih görüşe göre bunun namaza zararı yoktur. Ulemamızın çoğunluğunun görüşü bu şekildedir. Çünkü bunda zaruret vardır. 

 

Yürüyen kişinin namazı ise geçerli değildir. Bu konuda icma vardır. Çünkü yürüyen insan mekan değiştirmektedir. 

 

 

 

 

 

الدرس التاسع والتسعون 

 

صلاة النفل جالسا والصلاة على الدابة

 

يجوز النفل قاعدا مع القدرة على القيام، لكن له نصف أجر القائم إلا من عذر، ويقعد كالمتشهد في المختار. وجاز إتمامه قاعدا بعد افتتاحه قائما بلا كراهة على الأصح. ويتنفل راكبا خارج المصر موميا الى أي جهة توجهت دابته، ولو كان بالنوافل الراتبة. وعن أبي حنيفة رحمه الله تعالى أنه ينزل لسنة الفجر لأنها آكد من غيرها. وجاز للمتطوع الاتكاء على شيء إن تعب بلا كراهة، وإن كان بغير عذر كره في الأظهر لإساءة الأدب. ولا يمنع صحةَ الصلاة على الدابة نجاسةٌ عليها ولو في السَرج والراكبين على الأصح، ولا تصح صلاة الماشي بالإجماع.

 

"يجوز النفل" إنما عبر به ليشمل السنن المؤكدة وغيرها، فتصح إذا صلاها "قاعدا مع القدرة على القيام" وقد حكي فيه إجماع العلماء، وعلى غير المعتمد يقال إلا سنة الفجر لما قيل بوجوبها وقوة تأكدها فلا يستثنى من جواز النفل جالسا بلا عذر شيء على الصحيح، لأنه صلى الله عليه وسلم كان يصلي بعد الوتر قاعدا وكان يجلس في عامة صلاته بالليل تخفيفا، وفي رواية عن عائشة رضي الله عنها فلما أراد أن يركع قام فقرأ آيات ثم ركع وسجد وعاد إلى القعود. 

 

و "لكن له" أي للمتنفل جالسا "نصف أجر القائم" لقوله صلى الله عليه وسلم: "من صلى قائما فهو أفضل ومن صلى قاعدا فله نصف أجر القائم ومن صلى نائما فله نصف أجر القاعد". "إلا" أنهم قالوا هذا في حق القادر أما العاجز "من عذر"، فصلاته بالإيماء أفضل من صلاة القائم الراكع الساجد، لأنه جُهد الْمُقِلّ، والإجماع منعقد على أن صلاة القاعد بعذر مساوية لصلاة القائم في الأجر كذا في الدراية. قلت بل هو أرقى منه لأنه أيضا جهد المقل ونية المرء خير من عمله. 

 

"ويقعد" المتنفل جالسا "كالتشهد" إذا لم يكن به عذر فيفترش رجله اليسرى ويجلس عليها وينصب يمناه "في المختار" وعليه الفتوى. وعن أبي حنيفة رحمه الله تعالى يقعد كيف شاء لأنه لما جاز له ترك أصل القيام فترك صفة القعود أولى، وأما المريض فلا يتقيد صفة جلوسه بشيء. "وجاز إتمامه" أي إتمام القادر نفله "قاعدا" سواء كان في الأولى أو الثانية "بعد افتتاحه قائما" عند أبي حنيفة رحمه الله لأن القيام ليس ركنا في النفل فجاز تركه، وعندهما لا يجوز لأن الشروع ملزِم. "بلا كراهة على الأصح" لأن البقاء أسهل من الابتداء وابتداؤه جالسا لا يكره فالبقاء أولى، وكان صلى الله عليه وسلم يفتتح التطوع ثم ينتقل من القيام إلى القعود ومن القعود إلى القيام روته عائشة رضي الله عنها. 

 

"وينتفل" أي جاز له التنفل بل ندب له "راكبا خارج المصر" يعني خارج العمران ليشمل خارج القرية والأخبية بمحل إذا دخله مسافر قصَر الفرض وسواء كان مسافرا أو خرج لحاجة في بعض النواحي على الأصح، وعن أبي يوسف جوازها في المصر أيضا على الدابة. "موميا إلى أي جهة" ويفتتح الصلاة حيث "توجهت" به "دابته" لمكان الحاجة ولا يشترط عجزه عن إيقافها للتحريمة في ظاهر الرواية، لقول جابر رأيت رسول الله صلى الله عليه وسلم يصلي النوافل على راحلته في كل وجه يومئ إيماء ولكنه يخفض السجدتين من الركوعين، ورواه ابن حبان في صحيحه. وإذا حرك رجله أو ضرب دابته فلا بأس به إذا لم يصنع شيئا كثيرا.

 

"و" جاز الإيماء على الدابة و "لو كان بالنوافل الراتبة" المؤكدة وغيرها حتى سنة الفجر "و" روي "عن أبي حنيفة رحمه الله تعالى أنه ينزل" الراكب "لسنة الفجر لأنها آكد من غيرها" قال ابن شجاع رحمه الله: يجوز أن يكون هذا لبيان الأولى، يعني أن الأولى أن ينزل لركعتي الفجر كذا في العناية، وقدمنا أن هذا على رواية وجوبها. 

 

"وجاز للمتطوع الاتكاء على شيء"كحصى وحائط وخادم "إن تعب" لأنه عذر كما جاز أن يقعد، "بلا كراهة وإن كان" الاتكاء "بغير عذر كره في الأظهر لإساءة الأدب" بخلاف القعود بغير عذر بعد القيام كما قدمناه. "ولا يمنع صحة الصلاة على الدابة نجاسة" كثيرة "عليها" أي الدابة "ولو كانت" التي تزيد على الدرهم، "في السرج والراكبين على الأصح" وهو قول أكثر مشايخنا للضرورة "ولا تصح صلاة الماشي بالإجماع" أي إجماع أئمتنا لاختلاف المكان.

Author: Rasim HANER - min read. - Post Date: 12/20/2021