Şevval Orucu; Bütün Ömrü Gibi Oruçlu Geçirmeye Teşvik
Şevval orucunu tutan kimsenin, bütün seneyi oruçlu gibi geçirmiş kabul edilmesi bize bütün hayatın, -ister oruçlu olsun, iste oruçsuz; farketmez- dil tutulup dedikodulara dalmayarak, yalan ve iftiradan uzak durarak, kalp kırmadan, imkânlar ölçüsünde melekler gibi yaşanılması gerektiği hususunu ilham eder.
Ramazan bütün mü’minlerin heyecan ve şevk içinde yeme-içme ve benzeri insanî ihtiyaçlarını erteledikleri bir “kutlu zaman dilimi”dir. Ağız, normalde helal olan yeme-içmeden oruçluyken uzak durur. Dil, göz, el ve diğer azaların da boş işler ve günahlardan uzak durması ağzı tutup yeme-içmeden uzak durmayı daha değerli hale getirir.
Kutlu zaman dilimlerinden Ramazan, iftarları, sahurları, fitreleri, zekâtları ve nice tatlı hatıralarıyla veda edip seneye, ömrü yetenlerimizle, hem de on gün erken olarak yeniden buluşmak üzere sözleşip aramızdan ayrıldı. Şimdi bu rahmet ve bereket günlerinin yeniden geleceği zamanı beklemeye başladık.
Yeni bir Ramazan daha beklerken elbette ki onun ikliminden tamamen çıkmamaya çalışırız, çalışmalıyız. Zira, Ramazan ayının orucu -bedene ve ruha sayısız faydası bir tarafa- esasen Cenâb-ı Hak’la irtibat kurma ve kurulan irtibatı devam ettirmenin en önemli vesilelerinden biri. Çünkü insan başka bir şey için değil, sadece O’nun rızası için yeme-içme ve birtakım meşru zevklerini terk eder. Allah’ın rızası da, yapılan bu terklerin ihlaslı yapıldığı ölçüde kazanılır.
Ramazan’da Müslümanlar dengeli, ölçülü ve sistemli yaşamaya başlar. Ramazan’dan sonra bu ölçülü yaşamanın süresi ne kadar uzun tutulursa, Müslümanlar o kadar kamil olacak, Allah’ın rızasını kazandıkları gibi yaşadıkları çevreyi de daha yaşanabilir hale getireceklerdir. Aslında bu konu Müslümanlara hep hatırlatılır. Nitekim, bütün ömrün oruçlu gibi hassas yaşanmasını da telkin eden bir hadis-i şerifte Efendimiz (aleyhissalâtu vesselam) bize rehberlik yapar:
عَنْ أَبِي أَيُّوبَ الْأَنْصَارِيِّ رَضِيَ اللهُ عَنْهُ، أَنَّ رَسُولَ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّمَ قَالَ
مَنْ صَامَ رَمَضَانَ ثُمَّ أَتبعَهُ سِتًّا مِنْ شَوّٰالٍ كَانَ كَصِيَامِ الدّهْرِ
Ebû Eyyub el-Ensârî’den (radıyallâhu anh) rivayet edildiğine göre,
Allah Resûlü (sallallâhu aleyhi vesellem);
“Her kim Ramazan orucunu tutar da sonra buna Şevval ayından altı gün daha oruç ilave ederse, sanki bütün seneyi oruçlu geçirmiş gibi olur.” (Müslim, Sıyam 204, Tirmizî, Savm 53) buyurmuştur.
Hicri takvime göre Ramazan’dan sonra gelen içinde bulunduğumuz ay, “Şevval”dir. Ramazan sona erdi ama zamanın akışı devam ediyor, Şevval’in de bizden istedikleri var. Hadisin zahiri manası ve çağrışımlarını dikkate aldığımızda şimdi biz Müslümanlara düşenin, bütün bir yılı oruçlu geçirmek için sunulan bu fırsatı değerlendirmek olduğunu görüyoruz. Evet, mübarek ay bitti; ama Ramazan’ın kazandırdıkları bitmek zorunda değil, güzellikleri devam edebilir. Şimdi diğer on bir ayı Ramazan kazanç ve bereketine yakın yaşamak.
Zamanı, aylık dilimlere ayırırsak, Ramazan’ın, bu dilimlerin en değerlisi olduğunu görürüz. Zamanın bir parçası olduğu için akıp giden zamanla beraber o da hayatımızdan çıkacaktı ve çıktı gitti. Artık önümüzdeki seneye kadar başka bir Ramazan yok. Fakat biz onu, bize kazandırdığı güzellikleri hayatımızda tutup hatta daha da zenginleştirerek manasıyla devam ettirebiliriz.
Ramazan’da şeytanlar zincire vurulmuş, biz de onların yakınına sokulmayarak kendimizi koruyabilmiştik. Artık şeytanlar serbest. Bizi asla hiçbir şeye zorlama güç ve imkânı olmayan şeytanla mücadelede şimdi biraz daha güçlenmemiz gerekecek. Şeytanın, kendine ait zincirlerden kurtulduğu bu zamanda, sıra bizim ona zincir vurmamıza geldi. Şeytana zincir vurmanın yolu da Ramazan’da onu zincire vuran şartları iyi değerlendirip onun içimizdeki yardımcısı olan nefse karşı dikkatli olup süflî isteklerine boyun eğmemekten geçiyor.
Seneyi oruçlu geçirme hesabı
Ramazan orucunu hakkıyla tutan bir insan için bütün seneyi oruçlu geçirmek söz konusudur. Ramazan orucunu sadece midesine tutturanlar orucun ruhunu bütün seneye yayamayacaklardır. Senenin tamamı da Ramazan hassasiyetiyle yaşanırsa orucun ayrı bir değeri olacaktır. Efendimiz’in, yukarıdaki hadisi açıklayan, başka bir beyanı vardır:
عَنْ ثَوْبَانَ رَضِيَ اللهُ عَنْهُ، أَنَّ رَسُولَ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ، قَالَ
صِيَامُ رَمَضَانَ بِعَشَرَةِ أَشْهُرٍ، وَصِيَامُ السِّتَّةِ أَيَّامٍ بِشَهْرَيْنِ، فَذَلِكَ صِيَامُ السَّنَةِ
Sevbân (radıyallâhu anh) rivayet ediyor.
Allah Resûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
“Ramazan ayındaki oruç, on aylık oruca denktir. Şevval’deki 6 gün oruç da iki ay oruç demektir. Bunların toplamı da bir sene oruç olur.” (İbn-i Huzeyme, Sahih 3/298)
Âyet-i kerimede
مَنْ جَاءَ بِالْحَسَنَةِ فَلَهُ عَشْرُ أَمْثَالِهَا وَمَنْ جَاءَ بِالسَّيِّئَةِ فَلاَ يُجْزَى إِلاَّ مِثْلَهَا وَهُمْ لاَ يُظْلَمُونَ
“Kim güzel bir iş ve iyilik yaparak Allah huzuruna gelirse, ona on misli verilir; kim de bir kötülükle gelirse, sadece kötülüğüne denk bir ceza görür ve hiç kimseye haksızlık edilmez.” (En’am sûresi, 160) buyrularak genel bir ölçü verilir. Rabbimiz’in rahmeti, lütfu ve ikramı bol olduğundan bize yaptığımız kötülük ve yanlışların karşılığını hiç artırmadan aynıyla verdiği gibi, çoğu zaman hatalarımızı bağışlayabiliyor. Ama iyilikler hususunda bir sınırlama yok. Onların sevabı kat kat alınabiliyor. Hadisin ifadesiyle bazen yedi yüz hatta daha fazla katına kadar çıkabiliyor.
Buna göre Ramazan’da otuz gün oruç tutulup buna Şevval ayında altı gün daha eklenirse otuz altı gün oruç olur. Her iyilik en azından on kat karşılık göreceği için bu üç yüz altmış eder. Bu da bir sene manasına gelir. Kameri takvim 354 gündür. Güneş takvimi ile seneyi düşünürsek de bayram günlerinden oruç tutmadığımızı dikkate alır ve böylece orucumuz tam bir senelik olmuş olur.
Ramazan’dan sonra Şevval ayında tutulan bu oruç farz veya vacip gibi bir yükümlülük değildir. Bu orucun peş peşe olması şart olmadığı gibi herhangi bir gün kaydı da yoktur. Tabii ki altı gün alt sınırdır. İsteyen daha fazla tutabilir. Bunda da bir mahzur yoktur. Burada unutulmaması gereken bir nokta da Bayramların yeme-içme ve birlikte sevinme günleri olmasıdır. Bundan dolayı Ramazan Bayramı’nın ilk günü ve Kurban Bayramı günlerinde oruç tutmak haram kabul edilmektedir.
Bu şekilde Ramazan’ı tam tuttuktan sonra peşinden de Şevval oruçlarını ihmal etmeyen insanlar, bunu her sene yaparlarsa bütün ömür boyu oruç tutmuş gibi manevi bir kazanım elde ederler.
Hedef: Bütün ömrü “oruçlu gibi” geçirmek
Bu hadisi yorumlarken genelde bu şekilde matematiksel bir işlem yapılır. Bu işlem yanlış değildir fakat bu hadiste daha büyük bir hedef gösteriliyor gibidir: Bütün seneyi oruçlu gibi geçirmek.
Allah Resûlü’nün (aleyhissalâtu vesselam) bazı ifadeleri bir vak’ayı dile getirirken aynı zamanda bir hedef göstermektedir. Burada bütün seneyi oruçlu geçirmenin yolu gösterilirken aynı zamanda önümüze bütün sene oruçlu gibi yaşama hedefi konulmaktadır. Bu konuda örnek olarak sadece bir hadis-i şerifi hatırlayalım:
عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ رَضِيَ اللهُ عَنْهُ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
مَنْ لَمْ يَدَعْ قَوْلَ الزُّورِ وَالْعَمَلَ بِهِ فَلَيْسَ للهِ حَاجَةٌ فِي أَنْ يَدَعَ طَعَامَهُ وَشَرَابَهُ
“Kim yalan söylemeyi ve yalan dolanla iş yapmayı terk etmezse, Cenâb-ı Hak o kimsenin yemeyi, içmeyi bırakmasına ihtiyaç duymadığı gibi, hiç kıymet verip iltifât etmez.” (Buhârî, Savm 8)
Ramazan’da komşuları iftara davet etme, muhtaçlara yardım, sadaka, fitre ve zekât vererek fakirleri sevindirme vazifelerini, imkânlar ölçüsünde yaptık; en azından onların dertleriyle dertlendik. Şimdi Ramazan bitti; ama fakirler ve ihtiyaç sahipleri hâlâ var. Onlar varsa “Biz de varız.” diyerek bu mübarek ayda kazandığımız güzel hasletleri devam ettirebiliriz. Ramazan’da bu aya mahsus uygulamalar olsa bile değişik vesileleri değerlendirerek muhtaç ve fakirleri düşünmek her zaman için Müslümanca yaşamanın gereğidir.
Dilini yalan, iftira, gıybet, hakaret vb. şeylerle kirleten bir kimsenin, Ramazan’da sadece midesine oruç tutturmasının, çok bir şey kazandırmadığı hadiste net bir şekilde ifade edilmişti. Öyleyse biz, Ramazan’da daha hassaslaştığımız hususları bütün seneye yaymalıyız. Şevval orucunu tutan kimsenin, bütün seneyi oruçlu gibi geçirmiş kabul edilmesi bize bütün hayatın, -ister oruçlu olsun, iste oruçsuz; farketmez- dil tutulup dedikodulara dalmayarak, yalan ve iftiradan uzak durarak, kalp kırmadan, imkânlar ölçüsünde melekler gibi yaşanılması gerektiği hususunu ilham eder.