Namazın Sünnetleri -3
69. DERS Fatiha’dan sonra okunacak olan surenin sabah ve öğle namazlarında tıval-i mufassal (Sık şekilde araları besmele ile bölünen uzun sureler) grubundan olması sünnettir. Tıval, uzun manasındaki tavîle kelimesinin çoğuludur. Bunun tersi olan kısar ise, kısa manasına gelen kasîra sözcüğünün çoğuludur. İkindi ve akşam namazlarında, orta uzunluktaki surelerin (evsât-ı mufassal), akşam namazında ise kısar-ı mufassal denilen kısa surelerin okunması sünnettir. Tabi, bu taksimat, mukim olup tek başına ya da imam olarak namaz kılan/kıldıran kişi için geçerlidir. İmama uyan kişi için de bunların ağır olmayacağı ümit edilir. (Seferi olanlar için bu şart değildir.) Mufassal surelerin başlangıcı olarak çoğunluk ulema, Hucurat suresini tayin eder. Uzun mufassal sureler, Hucurat’tan başlar Burûc’a kadar devam eder. Orta mufassal sureler, Burûc’dan başlar Beyyine suresine kadar uzanır. Kısa mufassallar ise Beyyine’den Kur’an’ın sonuna kadardır. Bu şekildeki bir taksimatın delili, Hazreti Ömer’in rivayet ettiği, Peygamber Efendimiz’in (sas) bu konudaki pratikleridir. Öğle namazı, vaktin genişliği açısından sabah namazı gibidir. Ancak, insanların işleriyle meşgul olmaları açısından onun ikindi gibi değerlendirileceği de söylenmiştir. Hanefiler, az bir kısmı hariç, bu taksimatı uygulamamışlardır. Şafiiler ise, az bir kısmı hariç, bu taksimata bağlı kalmışlardır. Dolayısıyla ne tam bağlılık ne de büsbütün terk uygun değildir. Zaruret durumlarında, kişi istediği yerden istediği kadar okur. Zira Allah Rasulü bir defasında sabah namazında Felak ve Nas surelerini okumuş, neden kısa okuduğu sorulunca da “Bir çocuk ağlaması duydum, annesinin telaş edip namazında huzursuz olacağından korktum.” buyurmuştur. Allah Resulü (sas), seferdeyken de aynı şekilde sabah namazında Felak ve Nas surelerini okumuştur. Sadece sabah namazının farzına has olmak üzere, birinci rekatta ikinci rekattan uzun okumak ittifakla sünnettir. Çünkü Allah Resulü’nden günümüze kadar nakledilen uygulama budur. İki rekat arasındaki fark ne kadar çok olursa olsun mahzur yoktur. Metindeki ‘sadece’ tabiri, İmam Muhammed’in farklı bir görüşüne işaret etmektedir. O der ki: “Her namazın birinci rekatının ikinci rekattan kısa tutulması bana daha sevimli geliyor.” İkinci rekatın kıraatini birinci rekattan iki ayetten fazla uzatmak ittifakla mekruh görülmüştür. Bütün bunlar, farzlar için söz konusudur. Nafilelerde ise kişi kolayına gelen şekilde okuyabilir. Rükuya giderken tekbir almak sünnettir. Çünkü Allah Resulü (sas), her eğiliş ve doğruluşlarda tekbir almıştır. Sadece rükudan kalkarken bunu yapmamış, orada ‘semiallahu limen hamideh’ demiştir. Rükuda üç defa “sübhâne rabbiyel azîm” demek sünnettir. Zira Efendimiz (sas) şöyle buyurmuştur: “Sizden biri rükuya vardığında üç defa ‘sübhane rabbiyel azîm’ desin. Bu, rükuda okunacakların en azıdır. Secdeye vardığında ise ‘sübhane rabbiyel a’lâ’ desin. Bu da secdede okunacakların en azıdır.” Buradaki emir, müstahaplığı ifade eder. Dolayısıyla üçer defadan az okumak mekruhtur. Eğer imam, cemaat üç defa rüku tesbihini okumadan kalkarsa, sahih görüşe göre cemaat imama tabi olur. Ayrıca imamın cemaati bıktırmayacak şekilde okuması gerekir. Tek başına namaz kılan, tek sayıda olacak şekilde rüku tesbihini arttırdığı nisbette onun fazileti de artar. Rüku esnasında dizlerin ellerle kavranması sünnettir. Bu esnada parmaklar açılır. Zira Allah Rasulü (sas) Hazreti Enes’e şöyle demiştir: “Rükuya vardığında ellerini dizlerine koy, parmaklarını aç, kollarını da bedeninden ayrı tut.” Burada parmakların açılması, bel ve sırtın düz durmasını sağlamak içindir. Kadın, rükuda parmaklarını açmaz. Çünkü onun bu hali tesettürüne daha uygundur. Rükuda bacakları dikmek de sünnettir. Çünkü uygulama bu şekilde gelmiştir. Onları yay gibi bükmek mekruhtur. Rükudayken sırtın düz tutulması da sünnettir. Çünkü Allah Resulü (sas), rüku ederken sırtını düz tutardı. Başka bir rivayete göre, rükudayken sırtına bir bardak dolusu su konsaydı hareket etmezdi. Rükû halinde, başın kalça tarafıyla aynı seviyede tutulması sünnettir. Zira Allah Resulü (sas) rükuda bulunurken başını ne kaldırır ne de aşağı eğerdi.
الدرس التاسع والستون
سنن الصلاة – 3
وأن تكون السورة المضمومة للفاتحة من طوال المفصل في الفجر والظهر، ومن أوساطه في العصر والعشاء، ومن قصاره في المغرب لو كان مقيما، ويقرأ أي سورة شاء لو كان مسافرا، وإطالة الأولى في الفجر فقط، وتكبيرة الركوع وتسبيحه ثلاثا، وأخذ ركبتيه بيديه، وتفريج أصابعه والمرأة لا تفرجها، ونصب ساقيه، وبسط ظهره، وتسوية رأسه بعَجُزه.
"و" يسن "أن تكون السورة المضمومة للفاتحة من طوال المفصل" الطوال والقصار بكسر أولهما جمع طويلة وقصيرة. وسمي المفصل به لكثرة فصوله. وهذا "في" صلاة "الفجر والظهر"، "ومن أوساطه" جمع وسط ما بين القصار والطوال "في العصر والعشاء"، "ومن قصاره في المغرب". وهذا التقسيم "لو كان" المصلي هذا "مقيما" والمنفرد والإمام سواء، ولم يثقل على المقتدين بقراءته كذلك.
والمفصل قيل أوله عند الأكثرين من سورة الحجرات. والطوال من مبدئه إلى البروج، وأوساطه منها إلى لم يكن، وقصاره منها إلى آخره، لما روي عن عمر رضي الله تعالى عنه أنه كان يقرأ في المغرب بقصار المفصل وفي العشاء بوسط المفصل وفي الصبح بطوال المفصل. والظهر كالفجر لمساواتهما في سعة الوقت، وورد انه كالعصر لاشتغال الناس بمهماتهم. وقد ترك الحنفية إلا النادر منهم هذه السنة، ولازم عليها الشافعية إلا القليل، فلا ينبغي الترك ولا الملازمة دائما.
"و" للضرورة "يقرأ أي سورة شاء" لقراءة النبي صلى الله عليه وسلم المعوذتين في الفجر. فلما فرغ قالوا أوجزت قال: "سمعت بكاء صبي فخشيت أن تفتن أمه". كما لو كان مسافرا لأنه صلى الله عليه وسلم قرأ بالمعوذتين في صلاة الفجر في السفر. "و" يسن "إطالة الأولى في الفجر" اتفاقا للتوارث من لدن رسول الله صلى الله عليه وسلم إلى يومنا، وإن كثر التفاوت لا بأس به. وقوله "فقط" إشارة إلى قول محمد: أحب إلي أن يطول الأولى في كل الصلوات. وتكره إطالة الثانية على الأولى اتفاقا بما فوق آيتين، وفي النوافل الأمر أسهل.
"و" يسن "تكبيرة الركوع" لأن النبي صلى الله عليه وسلم كان يكبر عند كل خفض ورفع سوى الرفع من الركوع فإنه كان يسمِّع فيه. "و" يسن "تسبيحه" أي الركوع "ثلاثا" لقول النبي صلى الله عليه وسلم: "إذا ركع أحدكم فليقل ثلاث مرات سبحان ربي العظيم وذلك أدناه وإذا سجد فليقل سبحان ربي الأعلى ثلاث مرات وذلك أدناه"، والأمر للاستحباب فيكره أن ينقص منها. ولو رفع الإمام قبل إتمام المقتدي ثلاثا فالصحيح أنه يتابعه، ولا يزيد الإمام على وجه يُمِلّ به القومَ. وكلما زاد المنفرد فهو أفضل بعد الختم على وتر.
"و" يسن "أخذ ركبتيه بيديه" حال الركوع، "و" يسن "تفريج أصابعه" لقوله صلى الله عليه وسلم لأنس رضي الله عنه: "إذا ركعت فضع كفيك على ركبتيك وفرج بين أصابعك وارفع يديك عن جنبيك" ولا يطلب تفريج الأصابع إلا هنا ليتمكن من بسط الظهر. "والمرأة لا تفرجها" لأن مبنى حالها على الستر. "و" يسن "نصب ساقيه" لأنه المتوارث وإحناؤهما شبه القوس مكروه. "و" يسن "بسط ظهره" حال ركوعه لأنه صلى الله عليه وسلم كان إذا ركع يسوي ظهره، وروي أنه كان إذا ركع لو كان قدح ماء على ظهره لما تحرك لاستواء ظهره. "و" يسن "تسوية رأسه بعَجُزه" العَجُز مؤخَّر الشيء، هو ما بين الوَرِكين، لأن النبي صلى الله عليه وسلم كان إذا ركع لم يرفع رأسه ولم يخفضه.