Hz. Meryem
Hazreti Meryem, Kur’ân’ın on iki sûresinde -biri zamir olarak- toplam otuz dört defa geçmektedir. Ancak, kaç defa geçtiğinden daha önemlisi; 23 yıllık vahiy sürecinin tamamına yayılarak ondan bahsedilmesidir. Yeni Ahit’te ise, Hazreti İsa’nın annesine ismen on dokuz defa yer verildiği görülür.
Kur’ân’da ismiyle zikredilen tek kadın Hazreti Meryem’dir. Hazreti İsa’nın (aleyhisselâm) annesi Hazreti Meryem, Kur’ân’ın on iki sûresinde biri zamirle olmak üzere toplam otuz dört defa geçmektedir. Ancak, kaç defa geçtiğinden daha önemlisi; kronolojik olarak birbirinden farklı dönemlerde inen pek çok âyette Hazreti Meryem’den bahsedilmesidir. Yeni Ahit’te ise, Hazreti İsa’nın annesine ismen on dokuz defa yer verildiği görülür.
Ona “Meryem” ismini veren, annesidir. Bu ismin “istemeyen, bir yerden ayrılan”, “hizmet eden” anlamlarında kullanıldığı söylenmişse de o dönemde Âramca “ibadet eden” anlamına geldiği görüşü daha uygun görünmektedir.
a) Hazreti Zekeriyya’nın Himayesine Verilişi
Hazreti Meryem’in seçkin bir aileden gelişi, kendi seçilmişliği ve diğer şahsî faziletleri âyet ve hadislerde sıklıkla vurgulanmaktadır. Sadece Kur’ân âyetleri, onun ne derece üstün bir kadın olduğunu ifade etmek için yeterlidir. Öncelikle babası İmrân tarafından seçkin bir aileden geldiği gibi, annesi de duası kabul edilen âbide ve zâhide bir kadındır. İşte Hazreti Meryem, annesinin kabul olan bir du- asının semeresidir ve bu duadaki adak gereğince, hizmet etmek üzere daha çocuk iken mabede bırakılmıştır.
Babası İmrân’ın o daha küçükken vefat etmesi üzerine, şerefli bir vazife diyerek çokları Hazreti Meryem’in himayesine talip olmuş, neticede bu vazife Hazreti Zekeriyya’da (aleyhisselâm) kalmıştır. Kur’ân bu hâdiseye “Meryem’i kimin himaye edeceğine dair kura çekerlerken ve birbirleriyle tartışırlarken sen yanlarında bulunmuyordun.” şeklinde işarette bulunmaktadır.
Kur’ân, Hazreti Meryem’e rızkın gelişini bildiren kısmın hemen ardından Hazreti Zekeriyya’nın duâsına yer vermektedir. Bu duâda Hazreti Zekeriyya’nın sözünden, onun yaşlanmış olduğu anlaşılmaktadır. Bunun tabiî bir sonucu şudur: Artık Hazreti Meryem’le yeterince ilgilenemeyecektir. Belki de buradan hareketle kurayı kazanan şahsın Hazreti Zekeriyya değil de Cüreyc veya Yusuf isminde bir rahip, yahut Yusuf adlı bir akrabası olduğuna dair bazı zayıf rivayetler nakledilmiştir. Ancak bunların hiçbir hükmü yoktur. Zira Allah Teâlâ, Hazreti Meryem’i Hazreti Zekeriyya’nın eğitim ve himayesine verdiğini zikretmektedir.
b) Fevkalâde Bir Şekilde Rızıklandırılması
Hazreti Meryem’in ibadetiyle meşgul olabilmesi için Hazreti Zekeriyya (aleyhisselâm) ona bir mihrap yapmıştı. Orada kaldığı süre zarfında Hazreti Meryem’e Allah tarafından fevkalâde bir şekilde rızık gelmekteydi. Nitekim Hazreti İsa’yı (aleyhisselâm) dünyaya getirdiğinde de yine fevkalâdeden olarak taze hurma ve su ile lütuflandıkları bilinmektedir. Kur’ân, Hazreti Zekeriyya’nın oraya her girişinde Hazreti Meryem’in beraberinde güzel yiyecekler bulunduğunu şöyle anlatmaktadır: “Zekeriyya onun yanına mâbede ne zaman girse beraberinde yiyecekler bulurdu. ‘Meryem! Bu yiyecekleri nereden buluyorsun!?’ deyince de o, ‘Bunlar Allah tarafından gönderiliyor. Muhakkak ki Allah dilediğine sayısız rızıklar verir.’ derdi.” Benzer bir hâdisenin Peygamberimiz’in kızı Hazreti Fâtıma’nın başından geçtiği de rivayet edilmektedir.
Hazreti Meryem’e rızkın gelişine dair Hıristiyan kaynaklarında da bilgi olduğu belirtilmektedir. Ancak sözü edilen bu bilgi, apokrif (Kilisenin reddettiği) İncillerde zikredilen bilgiler olmalıdır. Zira Yeni Ahit’te, meleğin gelip de Hazreti İsa’yı müjdelemesine kadar Hazreti Meryem’in hayatına dair bir bahse rastlanmamaktadır. Buna mukabil apokrif İncillerde Hazreti Meryem’in hayatının ilk devresi hakkında bazı bilgiler yer almaktadır. Meselâ doğduğu yerle ilgili farklı bilgilere rastlandığı gibi, doğum tarihiyle ilgili yaklaşık tahminler de mevcuttur. Apokrif bir İncil olan Protevangelium’da bazı ilâve bilgiler de yer almaktadır ki, kanonik (Kilisenin kabul ettiği) İncillerde bunları bulmak mümkün değildir.
c) Mabed Günleri ve Kulluk Şuuru
Hazreti Zekeriyya’nın (aleyhisselâm) himaye sürecinde Hazreti Meryem, sürekli Cenâb-ı Hakk’ın yardımı ve koruması altında yetişmiş ve her geçen gün ibadetlerini artırarak devam ettirmiştir. Onun bu hususi durumu, yine Âl-i İmrân Sûresi’nde şöyle ifade edilmektedir: “Hani melekler demişlerdi ki: Meryem! Muhakkak ki Allah seni seçti. Seni tertemiz kıldı, hatta seni dünyadaki bütün kadınlara üstün kıldı. Meryem! Saygı dolu bir gönülle huzurunda durup Rabbine ibadet et, secdeye kapan ve rükû edenlerle beraber rükû et.”
Âyette geçen “Allah’ın temizlemesi”nin, “küfürden ve günahtan arındırma”, “âdet ve doğum kanından, fizikî bir kusurdan uzak kılma” ve “erkeğin temasından arındırma” gibi mânevî, ahlâkî, bedenî temizleme olduğuna dair farklı yorumlar yapılmıştır. “Dünyadaki bütün kadınlara…” ifadesini ise hemen bütün tefsirciler, “kendi dönemi itibariyle bütün kadınlara” şeklinde anlamışlardır. Ayrıca rükûsuyla, secdesiyle buradaki ibadetin şekliyle ilgili tefsirlerde ayrıntılar mevcut ise de burada ibadetin şeklinden çok daha önemlisi, Hazreti Meryem’in “Saygı dolu bir gönülle huzurunda durup Rabbine ibadet et, secdeye kapan ve rükû edenlerle beraber rükû et” emrine hem de gönülden itaat ettiğidir: “Bir de İmrân’ın kızı Meryem’i misal getirir. Meryem, iffet ve namusunu korudu. Biz ona ruhumuzdan üfledik. O da Rabbinin kelimelerini ve kitaplarını tasdik etti ve gönülden itaat edenlerden oldu.”
Kur’ân ayrıca, Hazreti Meryem’in dosdoğru bir insan olduğuna da şâhitlik etmektedir.
d) Bütün Kadınlara Üstün Kılınması
Hazreti Meryem’in üstün kılınmayla ilgili âyetin hemen bütün tefsirlerinde yer almakla beraber aynı zamanda Kütüb-i Tis’a’da da pek çok yerde nakledilen bazı hadisler bulunmaktadır. Hazreti Meryem’in faziletini konu edinen bu rivayetlerde Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmaktadır:
1– “Kendi dönemindeki kadınların en hayırlısı İmrân kızı Meryem’dir ve yine bu ümmetin kadınlarının en hayırlısı Huveylid kızı Hatice’dir.”
2– “Erkeklerden pek çokları (fazilette) kemâle ermiştir. Kadınlardan ise İmrân kızı Meryem ve Firavun’un karısı Âsiye’den başka kimse kemâle ermemiştir. Hazreti Âişe’nin kadınlara üstünlüğü ise, tiridin diğer yiyeceklere üstünlüğü gibidir.”
3– “Yeni doğan her çocuğa, doğduğu anda şeytan mutlaka dürter. Yavru, onun dürtmesi(nin verdiği rahatsızlık) sebebiyle bağırarak ağlar. Hazreti Meryem ve oğlu Hazreti İsa (aleyhisselâm) bundan hâriçtir.” Bu hadisin bazı rivayetlerinde Ebû Hureyre, Hazreti Meryem ile oğlu Hazreti İsa’ya lutfedilen bu özel konumun, Hazreti Meryem’in annesinin, “Onu ve soyundan gelecekleri, o mel’un şeytanın şerrinden korumanı niyaz ediyorum.” şeklindeki duâsının kabulünden kaynaklandığını söylemektedir.
4– “Yeryüzü kadınları arasında (örnek olmaları ve faziletleri bakımından) Hazreti Meryem, Hazreti Hatice, Hazreti Fâtıma ve Hazreti Âsiye’yi bilsen sana yeter.”
5– “Cennet kadınlarının en faziletlileri Hazreti Hatice, Hazreti Fâtıma, Hazreti Âsiye ve Hazreti Meryem’dir.”
6– “Fâtıma, Cennet kadınlarının efendisidir. Tabii ki Hazreti Meryem’in üstün durumu hesaba katılmazsa..”
7–“Kureyş kadınları, kadınların en hayırlılarıdır; deveye binerler, kadınların çocuğa en şefkatlisi ve kocasının malını koruma hususunda kocaya en titizidirler.” Bu hadisi naklettiği her yerde Ebû Hureyre’nin “Meryem bintü İmrân asla deveye binmedi.” sözü nakledilir ki, Hazreti Meryem’in faziletiyle ilgili asıl kısım burasıdır. Nevevî ve İbn Hacer’e göre, Ebû Hureyre’nin maksadı Hazreti Meryem’in deveye binip binmediğini vurgulamak değildir. Sadece ona özel bazı faziletler bulunduğunu anlatmak için bu ifadeyi kullanmıştır. Diğer bir deyişle “Deveye biniyor olmak bir kadını hayırlı kılmaz; zira Hazreti Meryem deveye binmediği hâlde hayırlıdır. Demek ki o, herkeste olmayan hususî faziletlere sahiptir.” denmek istenmiştir.
Görüldüğü gibi müfessirler ve hadis şârihleri, bu rivayetlerden hareketle, bahsi geçen kadınlar arasında fazilet sıralaması konusunda farklı değerlendirmelerde bulunmuşlardır. Rivayetlerin hepsinde göze çarpan ortak bir hususa dikkat çekmek gerekmektedir: Diğer isimler değişmesine rağmen Hazreti Meryem bütün rivayetlerde zikredilen ortak şahıstır. Tek başına bu husus dahi onun faziletini göstermeye yetmektedir.
e) Hazreti Meryem’i Peygamber Sayanların Bulunması
Yukarıda sayılan rivayetlerden hareketle bazı âlimler, kadınlardan peygamber geldiği sonucuna varmışlardır. Böylelikle bir yandan genel olarak kadınlardan peygamber gelip gelmediği, diğer yandan da özel olarak Hazreti Meryem’in peygamber olup olmadığı konularında farklı değerlendirmeler ortaya çıkmıştır. Hazreti Meryem’in peygamber olduğu görüşünde olan âlimler; Meryem Sûresi’nde pek çok peygamberin sıralandığı yerde Hazreti Meryem’in de yer alması ve sonunda “İşte Allah’ın nimetine mazhar olmuş peygamberlerden olan bu zâtlar Âdem neslinden, Nuh ile beraber gemide taşıdıklarımızın evlatlarından, İbrâhim ve İsrail’in nesillerinden ve hidâyete erdirip seçtiğimiz kimselerdendir.” denmesi.. meleğin Hazreti Meryem’e vahiy getirmesi.. ona olağanüstü şeyler lutfedilmesi.. Allah tarafından seçilip tertemiz yapılarak dünyadaki bütün kadınlara üstün kılınması.. ayrıca hadislerde onun “kemâle erdiği”nin belirtilmesi.. Cennet kadınlarının efendisi sayılması.. gibi hususları dikkate alarak bu sonuca varmışlardır. Ancak genel kabul gören görüş, kadınlardan peygamber gelmediği şeklindedir.
Hıristiyanlar arasında da Hazreti Meryem’i peygamber olarak gören bazı teologlar bulunmaktadır. Hıristiyanlık genel olarak Hazreti Meryem’i Hazreti İsa’dan (aleyhisselâm) aşağıda, fakat diğer kadınlar ve bütün azizlerin üstünde görmektedir. Ayrıca Hıristiyan literatüründe Hazreti Meryem hakkında pek çok yüceltme ifadesi kullanılmış; onun itaat, sabır, alçakgönüllülük, dindarlık, iman, ümit, merhamet, iffet vb. faziletleri üzerinde çokça durulmuştur.
f) Bir İffet Âbidesi Oluşu
Kur’ân, Hazreti Meryem’in Hazreti İsa’ya (aleyhisselâm) nasıl hamile kaldığına da şu şekilde yer vermektedir:
“Gün geldi, melekler ona ‘Meryem! Allah, Kendisi tarafından bir kelime vereceğini sana müjdeliyor. Adı İsa, lakabı Mesih, sıfatı Meryem oğludur. Dünyada da âhirette de itibarlı, Allah’a en yakın kullardan olacaktır. Beşiğinde de yetişkinliğinde de insanlara hitap edip onlarla konuşacak, salih insanlardan olacaktır.’ Meryem ‘Ya Rabbî, bana hiçbir erkek eli değmediği hâlde nasıl olur da çocuğum olabilir?’ deyince, Allah şöyle buyurdu: ‘Öyle de olsa Allah dilediğini yaratır; Zira O, bir şeyin var olmasına hüküm verince sadece “ol” der, o da derhal oluverir.”
Konuya daha genişçe yer verilen Meryem Sûresi’nde ise Hazreti Meryem’in Hazreti İsa’ya hamile kalışı, onu dünyaya getirişi ve sonrasında gelişen hâdiselerden yeterince bahsedilmektedir:
“Kitapta Meryem’i de an! Hani o, ailesinden ayrılıp doğu tarafında bir yere çekiliverdi. Onlarla kendisi arasına bir perde gerdi. Biz de ona Ruhumuzu gönderdik de ona kusursuz, mükemmel bir insan şeklinde görünüverdi. Meryem irkildi ve ‘Ben’ dedi, ‘Rahmana sığındım senden. Eğer Allah’tan korkup haramdan sakınan bir kimse isen çekil yanımdan!’ Ruh ‘Ben’ dedi, ‘Rabbinden sana gelen bir elçiyim. Sana tertemiz bir erkek çocuk hediye edeyim diye geldim.’ Meryem ‘Nasıl oğlum olabilir ki bana eli değen bir tek erkek bile olmamıştır. İffetsiz bir kadın da değilim!’ Ruh ‘Öyledir, ama Rabbin: ‘Bu iş bana pek kolaydır. Çünkü Biz onu insanlara kudretimizin bir alâmeti ve tarafımızdan bir rahmet kılacağız ve artık bu, hükme bağlanmış, olup bitmiş bir iştir.’ dedi. Sonra çocuğuna hamile kaldı ve bu hâliyle uzakça bir yere çekildi. Derken doğum sancısı onu bir hurma ağacına dayanmaya zorladı. ‘Ay!’ dedi, ‘N’olaydım, keşke bu iş başıma gelmeden öleydim, adı sanı unutulup gitmiş biri olaydım!’ Derken, Ruh, ona aşağıdan şöyle seslendi: ‘Sakın üzülme!’ dedi, ‘Rabbin senin alt yanında bir su arkı meydana getirdi. Haydi, hurma dalını kendine doğru silkele, üzerine taze hurmalar dökülsün. Artık ye, iç, gözün aydın olsun! …”
Diğer taraftan Cenâb-ı Hak, hem Hazreti Meryem’i hem de oğlu Hazreti İsa’yı (aleyhisselâm), cümle âlem için bir ibret vesilesi kıldığını ve onları pınarları akan ve yerleşmeye elverişli yüksekçe bir yere yerleştirdiğini beyan etmektedir. Nitekim Cenâb-ı Hak, ona ve annesine lutfettiği bu ve benzeri nimetleri Hazreti İsa’ya hatırlatmaktadır: “İsa! Hem senin hem annenin üzerindeki nimetimi iyi düşün.”
Hazreti Meryem’in hamilelik ve doğum süreciyle ilgili özellikle rivayet tefsirlerinde ve hadis şerhlerinde ayrıntıya yer veren pek çok rivayet ve yorum bulunmakta ise de bütün bunlar, bu makale çerçevesinin dışındadır. Asıl önemlisi, Hazreti Meryem’in hamilelik ve doğum süreciyle ilgili olarak, bilinemeyecek bazı yönlerin de olduğudur. M. Fethullah Gülen Hocaefendi, şu yorumuyla buna dikkat çekmektedir:
“Diğer annelerde olduğu gibi, Hazreti Meryem’de de embriyolojik safhalar söz konusudur. O da hâmile kalır, karnı büyür ve doğum sancıları gelince, bir kenar semtte su arkının bulunduğu bir hurma ağacının yanına gider ve hamlini vaz’eder. Ancak, bu hamile kalış ve embriyolojik vetirenin başlaması nasıl olmuştur? İşte bunlar, âdeta birer sır paketi gibidir. Hazreti Meryem’in karşısındaki Cebrâil midir, yoksa zaman üstü husûsiyetiyle Hazreti Rûh-u Seyyidü’l-En’âm’ın cevher-i hayatı mıdır da ona temessül etmiş, o da bu rûhu görünce bedene ve cismâniyete âit olmayan bir heyecan duymuştur. İşte bütün bunlar bizi aşan ve “Kudret” dâiresinde cereyan eden şeylerdir. Evet, Hazreti Meryem bir iffet âbidesidir; onun cismânî bir heyecan duyması şöyle dursun, o en derin bir iffet hissiyle şahlanıp karşısında temessül eden rûha, “Senden Allah’a sığınırım.” demiştir. Öyleyse burada çok ciddî bir mücerrediyet vardır; yani, bu meseleyi esbap dairesi içinde ve tenâsüb-ü illiyet prensibiyle izah etmek mümkün değildir.”
Özetle söylemek gerekirse Hazreti Meryem’in hamilelik süreciyle ilgili gözardı edilemeyecek en önemli gerçek şudur: Bir iffet âbidesi olan Hazreti Meryem, bâkire olduğu hâlde, Allah’ın bir mucizesi olarak hamile kalmıştır. Enbiyâ ve Tahrîm Sûrelerinde Hazreti Meryem’in, iffet ve namusunu koruduğu özellikle vurgulanmaktadır:
“İffet ve namusunu gerektiği gibi koruyan Meryem’i de an. Biz ona rûhumuzdan üfledik, hem onu hem oğlunu cümle âlem için bir ibret yaptık.”,
“Bir de Allah, İmrân’ın kızı Meryem’i misal getirir. Meryem, iffet ve namusunu korudu. Biz ona ruhumuzdan üfledik. O da Rabbinin kelimelerini ve kitaplarını tasdik etti ve gönülden itaat edenlerden oldu.” Nitekim Kur’ân’da, Hazreti Meryem hakkında buna zıt olarak söylenen her sözün onun aleyhinde müthiş bir iftira olduğu, bu iftira sahiplerinin belâlarla cezalandırıldığı ve kalblerinin mühürlendiği belirtilmektedir.
g) Vefatı ve Kabri
Hazreti Meryem’in vefatı ve kabriyle ilgili âyet ve hadislerde bir açıklamaya rastlanmamaktadır. Bu konudaki ayrıntılar genelde Hıristiyan kaynaklara veya bir kısım tarihî kaynağa dayanmaktadır. Sinoptik İncillerde (Matta-Markos-Luka) yer almamakla beraber sadece Yuhanna İncili’nde, Hazreti Meryem’in Kana mucizesinde ve haç olayında yer aldığı; “Resûllerin İşleri”nde Hazreti İsa’nın (aleyhisselâm) göğe yükselmesinden sonra havarilerle dua ettiği belirtilmekte ise de hayatının geri kalanı, ölümü, yaşı, dış görünüşü hakkında İncillerde hiçbir bilgi bulunmamaktadır.
Hazreti İsa’nın dünyadan ayrıldığı sırada elli yaşlarında olduğu tahmin edilen Hazreti Meryem’in elli altı, yetmiş, yetmiş iki yaşlarında, yahut çok ileri yaşlarda öldüğü görüşleri yanında, nerede ve nasıl vefat ettiği, kabrinin nerede olduğu, öldüğü veya göğe yükseltildiği konuları da tartışılagelmiştir. Bütün bu ayrıntılar bir yana, Hazreti Meryem’in Allah’a ibadet ederek hayatına devam ettiği bilgisi, onun genel profiline daha uygun görünmektedir.
Hıristiyan kaynaklar daha çok Hazreti Meryem’in defnedildiği yere dair bir bilgi bulunmadığı görüşünde olmakla beraber Kudüs, Efes ya da Antakya’da defnedildiğine dair farklı görüşler mevcuttur. Efes’te ona nisbet edilen bir kabir bulunmayışına karşılık, Kudüs’te birisi Zeytin Dağı ve Tapınak Tepesi arasındaki Jeoshaphat (veya Kedron) vadisinde, diğeri de Gethsemani’de (Cesmâniyye) olmak üzere birer kilisenin onun defnedildiği yer olduğu ileri sürülmektedir. Siyon Dağı’nda diyenler de vardır. Şam Tarihi yazarı İbn Asâkir ise, Hazreti Meryem’in mezarının Şam’da el-Ferâdîs kabristanında olduğunu kaydetmiştir.