Ramazan'ı Karşılama





Author: Dr. Ali ÜNSAL - min read. - Post Date: 03/09/2024
Clap

Bütün bir Ramazan’ı huzurlu bir meşakkatle; oruçla, teravihle, Kur’an okumakla, hayır ve hasenatla dopdolu geçiren Allah’ın salih kullarına Mevlam bayramı ikram eder.

Kutlu ay Ramazan yaklaşırken içlerimiz kıpır kıpır. Bu mübarek ay her sene ötelerden bin bir rayihayla, bin bir televvünle ve bin bir ikramla gelir, kapımızı çalar. Sevinçle açarız kapımızı. Tıpkı yolunu gözlediğimiz aziz bir misafiri karşılar gibi. Daha gelmeden evlerimizi temizler, süsler, plan programlar yapar, alışverişler yapar ve hazırlanırız onun için tatlı bir telaş ve heyecanla.

Adım Adım Ramazan’a Doğru

Üç ayların başında Recep ayıyla başladığımız manevî hazırlıklarımız Şaban ayında artarak devam eder ve biz madden-mânen Ramazan’ın eşiğinde buluveririz kendimizi. Onun gelmesiyle hayatımızda apayrı bir hareketlenme olur. Her tarafı lâhûtî bir hava kaplar. Arzî olmaktan semâvîliğe doğru bir tatlı seyahate çıkarız. Artık hal ve tavırlarımıza daha bir dikkat eder, ağzımızdan çıkanlara ve girenlere daha bir dikkatli oluruz. Kötü söz söylememeye, kalp kırmamaya, gıybet etmemeye, dedikodu yapmamaya ayrı bir özen gösteririz. Varsa kırgınlıklarımız, o mübârek ayı vesile kılarak barışmanın yollarını ararız. Akrabalarımıza, dostlarımıza ve hukukumuz olanlara selam gönderir, arkasından dua eder, iftara veya sahura çağırır, hediye ile gönüllerini almaya çalışırız.. çalışırız zira Ramazan ayının şahitliğinden çekiniriz, hayırların kat kat sevapla mukabele gördüğü bu ayda günahların da katlanmasından endişe duyarız. Kırık kalplerle Ramazan’a girmeyi hiç arzu etmeyiz.

Oruç Ayı

Ramazan bize ilk olarak oruç hediyesiyle gelir. Evet aslında o bizim için bir hediyedir. Zira, Allah’a tam bir itikatla iman eden ve sevabını sadece O’ndan bekleyerek bu ayı oruçla geçirenin geçmiş günahlarının affolunacağı Hz. Sâdık-ı Masdûk’un (sallallâhu aleyhi ve sellem) beyanları içinde yerini alır. Oruçla açlığı derince hissederiz. Bedenimize bir açlık perhizi yaptırırken, dilimize, kalbimize ve düşüncelerimize de çekidüzen veririz. Bunu yaparken Rabbimiz’in sayısız nimetlerine olan ihtiyacımızı iliklerimize kadar hissederiz. Nimetlerinin baş döndürücülüğü karşısında iki büklüm oluruz. İçimizi tarifi imkânsız bir şükran hissi kaplar. Bu sayede, aczimizi, fakrımızı, zayıflığımızı, küçüklüğümüzü idrak eder, O’nun karşısındaki konumumuzu anlar ve haddimizi bilir hale geliriz.

Sahip olduğumuz her şeyin O’ndan geldiğini kavrarız. Açlığı ve susuzluğu iliklerimize kadar hissedip O’na olan minnetimiz de katlanınca açlar aklımıza gelir. Fakirler, hastalar, çalışamayan ve imkanları dar olanlar. Sahip olduğumuz nimetlere sahip olamayanlara karşı kalbimizde bir rikkat ve yumuşama hasıl olur. Paylaşma hissimiz coşar ve yardımlaşma duygusuyla oturur kalkarız. Elimizdeki nimetlerin gitmemesi için dua dua yalvarırken bunun gereği olarak her nimete şükrünü kendi cinsinden etmeye çalışırız. Ramazan ayı rahmetle sarar etrafımızı. İlâhî rahmetin sağnak sağnak yağdığı bu ayda muhtaçlara merhamet hisleriyle dolarız. Sadaka-i fıtırlarımızla, zekatlarımızla, Ramazan kumpanyası veya paketleriyle paylaşma ihtiyacımızı gideririz. Zira, paylaşmak sadece muhtacın değil herkesin ihtiyacıdır. Evet, paylaşan belki paylaşılandan daha çok şey kazanabilir. Öyle ya, ihtiyaç sahipleri olmasa insan nasıl cömert olacak, nasıl vermenin hazzını yaşayacak, nasıl kendisine verilen nimetlere hakkıyla şükredecek. Biz de kerîmler, cömertler kervanında yer almak için adeta yarışırız. Hani ikindi sonrasında cami çıkışında herkesin adeta misafir kapıştığı, iftara davet edecek birilerini kapıp götürmek için yarıştığı gibi… Ne asil bir davranış…

Bereket Mevsimi

Evlerimize bereket yağar Ramazan’da. Mutfaklarımız yıl içinde hiç görmediği güzelliklere şahit olur. Tatlı bir koşuşturma ve heyecanla alışverişlerimizi yaparız. Günlerin hesabını kitabını çıkarır, kimleri ne vakit davet etsek diye planlar yaparız. Öyle ya, bu ay kaynaşma ayıdır, birleşme ayıdır. Ya iftara misafir çağırırız ya da davete iştirak ederiz. Bazen de evler arası tabaklar gider gelir. Onun da kendine göre ayrı bir güzelliği olur. İftar için en güzel yemekleri ikram etmeye çalışırız. İftar sofrasında akşam ezanını beraber bekler, beraber dualar eder ve beraber neşeyle iftar ederiz. Arkasından yapılan çay muhabbetleri bir gönül alma, bir dertleşme, bir istişare tadında bereketi sözlere taşır. İçimiz kardeşliğin verdiği hazla dolup taşar ve bu güzel ay vesilesiyle cennetin bir numunesini burada bizlere yaşatan Rabbimiz’e hamd duygularıyla içimiz dolar taşar.

Teravih Zamanı

Teravih için kendimizi günler öncesinden ruhen hazırlarız. Yıl içinde cemaatle kılınacak en uzun namazdır bizim için. Biliriz ki, inanarak ve sevabını Allah’tan umarak teravih ve teheccüdü ikame etmemiz sebebiyle Allah bizim geçmiş günahlarımızı affedecektir. Bu iştiyakla teravihe dururuz. Eğer bir de hatimle kılma imkânı varsa, bir taşla iki kuş vurmuş, hem kıyamın hakkını vermiş hem de hatim etmiş oluruz. Eş, dost, ahbap herkes bir arada, omuz omuza Rabbimiz’e teveccüh eder, aczimizi, fakrımızı, perişâniyetimizi, mağduriyetimizi, mazlumiyetimizi, garipliğimizi beraberce yüce dergâha arz etmiş oluruz. Teravihi bir de kelime anlamına uygun bir şekilde, fasılalarla, ara vere vere, aralarda da ya Tevhidnâme’den ya da Cevşen’den bölümler okuyarak zikir, tesbih ve duayla süslersek artık bizim zevkimize diyecek yoktur.

Teravih bitip biraz yorulunca kimileri yetişecek işlerine giderken, kimileri tatlı bir sohbet-i canana oturur. Hayatı duyarak yaşamanın, hayatı anlamlandırmanın, dünya-ahiret dengesini doğru kurmanın, Allah’la münasebeti sağlamlaştırmanın, mesuliyetleri idrak etmenin, geleceğe hazırlanmanın yollarını müzakere eder. Bu sayede karınlarının yanında kalpleri, ruhları ve akılları da doyar.

Kur’an Ayı

Ramazan ile Kur’an arasındaki münasebeti hepimiz biliriz. Kur’an bu ayda nazil olmaya başlamış, Fahr-i Alem’in ötelerle alışverişi de bu ay içinde her zamankinden daha fazla olmuştur. O nasıl Kur’an’a bu ay içinde ayrı bir özen gösteriyorduysa biz de Kur’an’la olan bağımızı kuvvetlendirmeye gayret ederiz. Evet, Kur’an öyle bir kitap ki, okumasını öğrenene, öğretene, okuyana, yazana, anlamaya çalışana, anlatana ve yaşayana hem dünyevî hem uhrevî nimetlerin bol bol verildiği müstesna bir mucizedir. Bu sebeple, onu okumayı bilemeyen ivedilikle öğrenmek için kolları sıvar, bilen tecvidini öğrenmeye çalışır. Her evde yükselen Kur’an sadâlarıyla buram buram Cennet havası soluklanır. Çocuklar hediyelerle daha fazla okumaya teşvik edilirken, büyükler de ister kendi ister ortak hatimlerle Kur’an’la oturur Kur’an’la kalkarlar. Şeytanlar da kuyruğunu kısar bir kenara çekilir bu güzel atmosfer karşısında. Sair zamanda okunduğunda her harfine on sevap verilirken Ramazan’da binlerce sevap kazanılabileceğini bilerek, susamış bir yolcunun suya kavuşmasındaki hazla okuruz Kur’an-ı Kerimi.

İtikaf Farkındalığı

Son on gün girdiğinde ise, o güne kadar kazandığımız güzellikleri zirvelere taşıma isteğiyle Resûl-i Ekrem’in zaruri durumlar dışında hiç terk etmediği itikafa meyleder gönlümüz. Yapabilenler kendilerini daha hafiflemiş, günah yüklerini atmış, kurbete yelken açmış hisseder. Yapamayanlar da Allah daha önceki milletlere uzun ömürler vermiş ki uzun uzun kulluk etsinler, bize de çok kadirli kıymetli bir gece vermiş mülahazasıyla bin aydan hayırlı Kadir Gecesi’ne nazarlarını dikerler. Acaba bu gece mi şu gece mi derken son on günü hep Kadir gibi değerlendirmeye gayret ederler.

Bütün bir Ramazan’ı huzurlu bir meşakkatle; oruçla, teravihle, Kur’an kıraatıyla, hayır ve hasenatla dopdolu geçiren Allah’ın bu salih kullarına Mevlam bayramı ikram eder. Bizler bununla, şu dünya hayatının da böyle acı tatlı geçeceğine ve bir gün gerçek bayram denebilecek Cennet’le, Cemâlullah’la ve Rabbimiz’in rızasıyla sonuçlanacağı ümidine kapılırız. Bayramın da duaların makbul olduğu mühim günlerden olduğu bilinciyle ellerimizi Yüce Rabbimiz’in dergahına açar dua dua yalvarırız. İsteriz de isteriz. Kendimizin ve ailemizin ötelerde kurtuluşunu, hizmette sıkıntıda olan kardeşlerimizin hem bu dünyada zulümden hem de ahirette kaybetmekten kurtuluşunu, bütün müminlerin sıkıntılardan, hastalıklardan, belalardan kurtuluşunu ve nihayet bütün insanlığın küfürden, nifaktan, şikaktan kurtuluşunu isteriz. Öyle ya, vermeyi istemeseydi istemeyi vermezdi. Alemlerin Rabbi’nden, gücü her şeye yetenden, affı ve merhameti sonsuz olan Mevlamız’dan isteriz. Kabul buyursun.

Allahım, bu Ramazan’ı hakkımızda rahmete ve bağışlanmaya sebep eyle.. Senin istediğin şekilde değerlendirmeyi nasip eyle ve sonunda Ramazan’ı bizden şikayetçi değil şefaatçi kıl. Amin.

Author: Dr. Ali ÜNSAL - min read. - Post Date: 03/09/2024