Kur'ân ve Hadislerde Temizlik
Temizlik hususunda İslâm'ın getirdiği ve öğrettiği şeylere tâbi olmak, insan hayatının emniyetle devamının teminatıdır. Bu asırda İslâm'ın getirdiği şeyleri tatbik etmeye ne kadar da muhtacız. Özellikle her türlü kirliliğin, dünyanın dört bir tarafını sardığı ve çözümünün çok zor olduğu şu günlerde...
İslâm Dini, taharete yani temizliğe özel bir önem vermiştir. Tahâret lügatta; pislikleri terk etme ve onlardan uzak durma mânâsına gelir. Istılahî anlamı ise; namaza engel olan hades (mânevî kir) ve necâsetten (maddî kir) temizlenme demektir.
Taharet, namazla olan ilgisinden dolayı İslâm Dini'nde özel bir ehemmiyet kazanır. Tahâret kelimesi, değişik şekilleriyle Kur'ân-ı Kerim'de 31 yerde geçmektedir. Pisliklerden temizlenme, yaklaşık olarak bunların yarısını teşkil etmektedir. Meselâ; “...ve elbiseni temizle.” (Müddessir/74: 4); “Allah, tevbe edenleri ve temizlenenleri sever.” (Bakara/2: 222); “Eğer cünüp iseniz, tam temizlenin (gusül abdesti alın.)” (Mâide/5: 6); “Âdet hâlinde kadınlardan çekilin, temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın.” (Bakara/2: 222)
Hz. Peygamber'in (s.a.s.) sözleri arasında da temizlikle ilgili pek çok beyanlarını görebiliriz. Meselâ bunlardan bir tanesi; “Temizlik, imanın yarısıdır.” şeklindedir (Müslim, taharet 1).
Kur'ân-ı Kerim'de temizlikten bahsedilen yerlerde, sadece maddî pisliklerden temizlenme mânâsı kastedilmemiştir. Aynı zamanda;
- kalp temizliği mânâsındaki temizlikten şöyle bahsedilmiştir: “... bu hem sizin kalbleriniz, hem de onların kalbleri için daha temizdir.” (Ahzâb/33: 53);
- fuhuş ve zinadan temizlik: “... Lût âilesini şehrinizden çıkarın. Çünkü onlar, temiz kalmak isteyen (zina ve fuhuş yapmayan) kimselerdir.” (Neml/27: 56);
- malın haramla kirlenmemesi için temizlik: “Onların mallarından, kendilerini temizleyeceğin ve yücelteceğin bir sadaka al.” (Tevbe/9: 103),
- putlara tapma ve yalan pisliğinden temizlik: “Ey peygamber! Ağızlarıyla “inandık” dedikleri hâlde, kalpleri inanmamış olanlardan küfürde yarış edenler seni üzmesin. Yahûdiler arasında da yalana kulak veren, sana gelmemiş olan bir kavme kulak verenler vardır. Kelimeleri konuldukları yerlerden çıkarıp tahrif ederler. Eğer size bu verilirse alın, bu verilmezse sakının!' derler. Allah birini şaşırtmak isterse, sen onun için Allah'a karşı hiç bir şey yapamazsın. Onlar öyle kimselerdir ki Allah, onların kalblerini temizlemek istememiştir. Onlar için dünyada rezillik var ve yine onlar için âhirette de büyük bir azap vardır.” (Mâide/5: 41) gibi âyetlerde temizlikten de bahsedilmiştir.
Ayrıca tahâret kelimesi; bütün bedenin, elbisenin, mekânın ve suyun temizliğini de ihtiva etmektedir.
Beden Temizliği
İslâm dini, temizliği imanın (kemal) şartlarından biri kılmıştır. İbadetlerin kabul edilmesinin ilk şartı, maddî ve mânevî temizlik olduğu gibi, imanda kemalin şartı da temizliktir. Hz. Peygamber (s.a.s.) bir hadîslerinde “Temizlik imanın yarısıdır.” (Müslim, taharet 1) buyururlar. Burada ehemmiyeti belirtilen temizlik mutlaktır. Yani hem maddî, hem mânevî temizlikler buna dahildir (Canan, 66).
Beden temizliği de ikiye ayrılır: Necâsetten tahâret (maddî temizlik), hadesten tahâret (mânevî temizlik).
Hadesten temizlik de büyük ve küçük olmak üzere ikiye ayrılır.
- Büyük hades, guslü gerektiren cünüplük: “Ey inananlar, sarhoşken namaza yaklaşmayın ki ne dediğinizi bilesiniz. Yolculuk dışında, cünüp iken de yıkanıncaya kadar (namaza yaklaşmayın.” (Nisâ/4: 43); hayz (kadınların aybaşı hâli) ve nifâs: “Sana âdet görmeden soruyorlar. De ki: O eziyettir.' Âdet hâlinde kadınlardan çekilin, temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın.” (Bakara/2: 222)
- Küçük hades ise; namaz için alınan abdesti gerektiren bevletme, büyük tuvaletini yapma ve abdesti bozan diğer şeylerdir. Ebû Hüreyre'den rivâyet edilen bir hadîsi şerifte, Hz. Peygamber (s.a.s.): “Allah, sizden birinizin, tekrar abdest alana kadar bozulmuş abdest ile kıldığı namazı kabul etmez.” (Buhari, hiyel 2) buyurmuşlardır.
Necâset ise, insanın bedenine, elbisesine ve namaz kılacağı yere bulaşan maddî pislik demektir. Âlimlerin çoğuna göre, namazın sıhhatli olabilmesi için bu pisliğin giderilmesi şarttır.
Tıbbî yönden baktığımızda istincânın (idrar ve büyük abdestten sonraki temizlik) beden temizliğinde çok büyük bir rolü vardır. İdrar ve büyük abdestten sonraki temizlik sıhhî açıdan çok önemlidir. Meselâ idrar, zehirli bir çok kimyevî madde ihtiva etmektedir. Ayrıca içinde mikroplar da bulunmaktadır.
Büyük abdest pisliği ise; bunun bir gramında milyonlarca mikrop vardır. Bu pisliğin içinde tifo ve dizanteri mikropları da bulunmaktadır. Manchester Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde okutulan derslerde ispat edildiğine göre bu mikroplar, tuvalet kağıdı ile temizlik yapılırken sekiz kat kağıttan geçip insanın elini pisletmektedir. Dolayısıyla, tuvaletteki temizlik için en ideal olan sudur.
İslâm'ın temizlik hususundaki emir ve hükümlerini araştıran bir kimse, bunların arkasında sıhhî yönden büyük faydaların olduğunu görecektir. Meselâ istincâ: İslâm, istincâda sağ elin kullanılmasını yasaklamıştır. Çünkü sağ el ile yemek yenir. Böylece sağ elin pisliklere teması önlenir ve mikroplara karşı hijyenik durum sağlanır.
Peygamber Efendimiz'in (s.a.s.), sağ elini; yemek yerken ve içerken, bir şey alıp verirken kullandığı, sol elini ise; bunun dışında kalan yerlerde kullandığı rivâyet edilmiştir.
Bir günde her namaz için abdestin emredilmesi ve abdest uzuvlarının tekrar tekrar yıkanmasının istenmesi, insan vücudunun açıkta kalan ve mikroplarla en çok kirlenen yerlerinin temizlenmesine vesile olur. Mikrobiyoloji uzmanları, insanın açıkta olan cildinin 1 cm2'sinde 5 milyon kadar mikrobun bulunduğunu isbat etmişlerdir. Mikropların süratli bir şekilde çoğaldığı da bilinen bir gerçektir. Bundan kurtulmak için de, cildin tekrar tekrar yıkanmasından başka çare yoktur.
Doktorlar cildin, insan vücudunda en büyük uzuv olduğunu kabul etmektedirler. Normal bir insanın cildi, yaklaşık olarak 2 m2'dir. Bir insan cildi üzerinde bulunan muhtelif (yararlı ve zararlı) mikropların sayısı, Vindoff'un “Skin and Veneral Diseases” adlı kitabında söylediğine göre yer yüzündeki canlıların hepsinin sayısından daha fazladır. Yine bu bilgine göre, bir defa banyo yapmakla bu mikroplardan (özellikle zararlı olanlarından) 200 milyonu izâle edilmektedir. Bu zararlı mikroplar durmadan çoğalmaktadır. Öyleyse bunları, sürekli ve intizamlı bir surette yok ederek sayısını azaltmalıdır. Bu hususta Peygamber Efendimiz (s.a.s.) ne güzel buyurmuşlardır: “Her Müslümanın haftada bir defa başını ve vücudunu yıkaması onun üzerinde bir haktır” (Buhari, cum'a 12; Müslim, cum'a 9).
İslâm Müslüman'a, dişlerini ve arasında kalan yemek artıklarını da temizlemesini emretmektedir. Konuyla ilgili olarak Hz. Peygamber (s.a.s.): “İnsanın amellerini yazan, sağ ve solunda bulunup ve ondan hiç ayrılmayan iki meleğin en çok kızdıkları şey; amellerini yazmakla mükellef oldukları kimsenin dişlerinin arasında kalan artıkları temizlemeden namaz kılmasıdır.” buyurmuşlardır (Süyuti, 85).
Malûmdur ki, mazmaza (abdestte ağzı güzelce yıkamak), ağzı, gırtlağı ve diş etlerini iltihaplardan, dişleri de çürümekten korur. Dr. Mustafa Said es-Suyûtî, Mu'cizâtün fi't-Tıbbi li'n-Nebiyyi'l-Arabî Muhammed (s.a.s.) adlı kitabında, Dr. Garzûzî'nin Vikâyetü'l-Esnân ve Sıhhatü'l-Ebdân adlı kitabından naklen şöyle diyor: İnsanların %90'ı dişlerini kaybediyorlar. Eğer ağız temizliğine gerekli önemi verseydiler, zamanından önce dişlerini kaybetmezdiler. Ağız temizliği gerektiği gibi yapılmayınca, zarar sadece diş etlerine münhasır kalmıyor. Ağızda oluşan ve biriken zararlı maddeler, tükürük ve yiyeceklerle mideye geliyor. Kana karışarak bütün uzuvlara kadar gidiyor ve birçok hastalığa sebep oluyor.”
Doktorların verdiği bilgilere göre ağızda korkunç sayıda çeşitli mikrop, bakteri, virüs ve asalak vardır. Bunların çeşitleri 100'e yaklaşmaktadır. Bir lokmanın 1.mm2'sindeki mikropların sayısı ise milyonlarla ifade edilmektedir. Bu mikroplar, dişlerin üzerinde ve aralarında birikmiş yemek artıklarıyla beslenmektedir. Bunların gelişme ve çoğalmaları neticesinde ağızda zararlı ifrazatlar ve kötü kokular meydana gelmektedir. Bundan dolayı İslâm, misvak kullanmayı emretmiştir. Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuşlardır: “Misvak kullanın, çünkü misvak, hem ağzı temizler, hem de Rabb'in rızâsını kazandırır.” (İbn Mâce, tahâret 7); “Mübârek zeytin ağacından yapılan misvak ne güzeldir. Misvakla hem ağız temiz olur, hem de dişler sararmaktan korunur. Zeytin ağacından yapılan misvak, benim ve benden önceki peygamberlerin misvağıdır.” (Heysemî, Mecmeu'z-Zevaid, 2: 100); “Dört şey peygamberlerin sünnetlerindendir; hayâ (utanma duygusu), güzel koku kullanma, nikâh(evlenme) ve misvak kullanma.” (Tirmizi, nikâh 1).
İslâm, istinşâk'a da teşvik etmiş ve ona, ağız temizliği gibi önem vermiştir. İstinşâk, burun temizliği demektir. Suyun buruna çekilmesi ve daha sonra çıkarılması; burunda birikmiş zararlı maddelerin ve mikropların dışarıya atılması ve burun kıllarının temizlenmesine vesîle olur.
Fıtrî Temizlik ve Vücut Temizliği
Vücut temizliğinin tam olabilmesi için Hz. Muhammed (s.a.s.) bir takım sıhhî talimât getirmiş, bunlara “fıtrî temizlik” adını vermiş ve bunlara uymamız gerektiğini bildirmiştir.
O'nun (s.a.s.), fıtrî temizlik hakkında şöyle dediği rivâyet edilir: “Fıtrat beştir, veya şu beş şey fıtrattandır: Sünnet olmak, kasıklardaki kılları tıraş etmek, tırnakları kesmek, koltuk altı kılları yolmak ve bıyıkları kısaltmak” (Buhari, libas 63). Günümüzün tıp ilmi ise, bu sünnetlerin önemini bize daha yeni yeni söylemektedir.
- Tırnakların kısaltılmaması, altlarında bir çok mikrobun ve kirin birikmesine sebep olmaktadır. Temiz olmayan tırnakların taşıyarak sebep olduğu bir çok hastalık vardır ki, meselâ ishâl, bağırsak iltihabı, göz iltihabı, bağırsak parazitlerinin bulaşması bunlardan sadece birkaçıdır.
- Sünnet olmanın da birçok sıhhî faydası vardır. Sünnet olma, kişiyi zararlı olan yağlı ifrazâttan koruduğu gibi, mikropların gelişip çoğalması için uygun bir ortam olan sünnet derisinin kesilmesi, onların çoğalmasını da önleyecektir. Şu da kesin bilinen bir gerçektir ki, kocaları sünnetli olan Müslüman kadınlarda, diğerlerine göre rahim kanseri daha az görülmektedir.
- Kasık kıllarının temizlenmesi/tıraş edilmesinde de büyük sıhhî faydalar vardır. Çünkü mikrop, bakteri ve benzeri bazı haşereler genellikle kasıklardaki kıllarda yaşarlar. Kasık kıllarını tıraş etme pek yaygın olmayan batıda her sene erkek ve kadınlardan büyük bir yekun değişik hastalıklara yakalanmaktadırlar.
- Koltuk altları, insanın en çok terleyen yeri olduğundan, mikropların gelişmesi için en uygun olan yerlerdir. Mikropların çoğalması neticesinde kötü koku meydana gelir ve bu kötü koku etrafı rahatsız eder. Onun için koltuk altı kıllarını yolma (veya tıraş etme), bu mikropların büyük sayıda çoğalmasına engel olur.
- Bıyıkları kısaltma da, fıtrî sünnetlerdendir. Çünkü uzun bıyık, insanın yediği ve içtiği şeylerle devamlı pislenir Onların pislenmesi de ağzın pislenmesine sebep olur.
Elbise Temizliği
İslâm'da çevre temizliği, kişinin giydiği elbisenin de temiz olmasını gerektirir. Müslüman toplumdaki bir fert, görünüşü güzel, tertipli ve temiz elbiseli olmalıdır. Bu hususta Allah Teâlâ: “Ey Âdem oğulları, her mescid için (namaz kılacağınız vakit, yatak ve namaza mani kiri bulunan iş elbisesi gibi, elbiseleri değil), güzel elbisenizi giyin.” (A'râf/7: 31) buyurmaktadır.
Hz. Peygamber (s.a.s.), insanların görünüş ve elbise itibariyle en güzel olanıydı. Arkadaşlarını, elbise temizliğine dikkat etmeleri için teşvik ederdi. Bir gün, üzerinde kirli elbise bulunan bir adam gördü ve: “Bu adam elbisesini yıkayacak bir şey bulamıyor mu!” (Ebû Dâvûd, libas14) dedi. Hz. Peygamber (s.a.s.), bu sözüyle Müslümanları, bu adamın giydiği şekilde kirli elbise giymemeye davet ediyordu.
İslâm, elbise temizliğini her gün yapılan ve devam eden ibadetlerin sıhhati için şart kılmıştır. Bu durum da, insanı bilerek veya bilmeyerek elbiseye temas eden bütün pisliklerden devamlı olarak uzak durma hususunda dikkat ve teyakkuza teşvik etmektedir. Allah Teâlâ: “...ve elbiseni temizle.” (Müddessir/74: 4) buyurmaktadır. Hz. Peygamber (s.a.s.) de: “Kimin bir elbisesi varsa, onu temiz tutsun.” buyurmuşlardır. Hz. Peygamber (s.a.s.), özellikle insanların birlikte oldukları cuma ve bayram namazları gibi yerlerde elbiselerin temiz olması gerektiğini bilhassa vurgulamaktadır.
Mekân Temizliği
Hz. Peygamber (s.a.s.), evlerin temizliğine de büyük önem vermişler ve: “Allah güzeldir ve güzeli sever, cömerttir ve cömerdi sever, kerîmdir ve kerîmi sever, temizdir ve temizi sever. Evlerinizin çevresini temizleyin...” (Tirmizî, edeb 41) buyurmuşlardır.
Bu hadîsi şerifte Peygamber Efendimiz bizleri, evlerinin temizliğinde süprüntü ve fazlalıkları temizlemeyenlere benzemekten menetmişlerdir.
İslâm, evlerin ve çevrelerinin temizlenmesini emretmekle, daha pek çok faydanın yanısıra, âmmenin sıhhatini hedeflemiştir. Çünkü, ev ve evlerin çevrelerinde pislik birikirse, buralarda haşereler ve mikroplar rahat bir şekilde gelişir ve çoğalır. Ayrıca, etrafa bir çok hastalığa sebep olabilecek kötü kokular yayılır ve evler oturulamayacak bir hâle gelir.
Mekân temizliği denilince evlere ilâveten sokak, ibadethâne, toplantı yerleri vs. insanların devamlı veya arasıra bulunmak zorunda oldukları yerler de akla gelir.
İslâm, umumî bir şekilde yeryüzünün, kirlenmeden korunmasını ve temiz tutulmasını istemektedir. Özellikle üzerinde namaz kılınan yerin temiz olmasını şart koşmaktadır. Üzerindeki pislik hangi çeşit pislik olursa olsun temizlenmemiş bir yerde kılınan namaz makbul değildir.
Mekân temizliği konusunun içine, insanın içinde yaşayacağı ister ev olsun isterse çadır olsun mesken yeri seçimi de girer. Selef-i sâlihîn, ev yapılacak yerin seçiminde şu şartların göz önünde bulundurulması üzerinde durmuştur:
- Hastalıkların çok olduğu bir yer ve çevresi olmamalı.
- Güneş ve havadan mahrum, rutubetli yerler olmamalı.
- Yerin altında bir yer, (ağır ve zehirli gazların istilâ ettiği mahaller olmamalı).
- Çok yüksekte şiddetli rüzgâra maruz yerlerde de olmamalı.
- İhtiyaca göre odaları geniş olmalı.
- Evin kendisi, kapıları ve pencereleri sağlam olmalı ki, zararlı haşerelerin, soğuk havanın ve akciğer veremi mikrobu gibi sıhhate zararlı mikroplar ihtiva eden tozların girmesine de engel olunsun.
Suların Temizliği
“Hayatı olan her şeyi sudan yaptık.” (Enbiyâ/21: 30) âyetinde belirtildiği gibi su, hayatın aslı olduğundan, suyun pislenmeden korunması demek, esasen hayatın değişik şekilleriyle korunması demektir. İslâm Dini, bir çok emriyle suyun korunmasına önem verir ve pisliklerden sakınmaları konusunda insanları teşvik eder. Hz. Peygamber (s.a.s.) bu hususta: “Sizden birisi daha sonra yıkanacağı durgun suya bevletmesin” (Buharî, vüdû' 28; Müslim, tahâret 95) buyurmuşlardır.
İçine bevledilmiş durgun suda değişik hastalıklara sebep olacak mikroplar bulunduğundan, buralarda yıkanmak doğru değildir. Aynı şekilde Hz. Peygamber (s.a.s.): “Akan suya bevletmekten de nehyetmiştir.” (Heysemi, Mecmau'z-Zevâid, 1:224). Peygamberimiz'in akar suya bevletmeyi yasaklamasının önemli bir sebebi, suyun, idrarda bulunan bir takım mikroplardan korunmasıdır. Başka bir hadîs-i şeriflerinde de: “Lânetlenmeye sebep olan şu üç şeyden sakının; suya, (insanların oturacağı) gölgeliğe ve insanların gelip” geçtiği yola büyük abdest bozmak” (Ebû Dâvûd, tahâret 14).
Suya büyük abdest bozma, suda parazit, mikrop, bakteri ve kötü kokuların oluşmasına sebep olur. Bu zararlı şeyler, bu akarsudaki ve onun birleştiği denizlerdeki balık ve diğer canlılara da menfî tesir eder.
Netice itibariyle diyebiliriz ki, temizlik hususunda İslâm'ın getirdiği ve öğrettiği şeylere tâbi olmak, insan hayatının emniyetle devamının teminatıdır. Bu asırda İslâm'ın getirdiği şeyleri tatbik etmeye ne kadar da muhtacız. Özellikle her türlü kirliliğin, dünyanın dört bir tarafını sardığı ve çözümünün çok zor olduğu şu günlerde.
Hadîs kitapları dışındaki kaynaklar:
Canan, İbrahim, İslâm'da Çevre Sağlığı, İstanbul, 1986.
Suyutî, el-Habâik fi'l-Melâik.
* Yeni Ümit Dergisi arşivinden (Temmuz, 2002; 57. sayı)