Tuttuğumuz Oruçtan Bize Ne Kalacak / Kalmalı?
Ciddi bir eğitim süreci olan Ramazan ayı, oruç diğer ibadetleriyle bize pek çok şey kazandırır. Ramazan ayı boyunca oruç tuttuktan sonra geriye kalan sadece bir aylık açlık ise, orucumuzu sorgulamamız gerekir.
Bütün ibadetlerde hem bireysel, hem de toplumsal pek çok kazanım vardır. Asıl hedef “Allah rızası” olsa bile, ibadetlerin hepsinde, insanı geliştirme, olgunlaştırma ve yanlış yapmaktan uzak tutma gibi doğal sonuçlar ortaya çıkar. Nitekim ayette açıkça, “Namaz insanın kötülük duygularını frenleyip onu kötülük yapmaktan uzak tutar.” buyrulur. Namaz kıldığı halde, kötülüklerden uzak kalamayan insan, kendini ve namazını kontrol etmelidir.
Herkesin yapıp ettikleri inancı ve düşünce sisteminin bir yansımasıdır. Hiçbir Müslümanın, tavır ve davranışlarıyla “Kur’ân’ı fiilen yalanlama”ya hakkı yoktur.
Ciddi bir eğitim süreci olan Ramazan ayı, oruç diğer ibadetleriyle bize pek çok şey kazandırır/kazandıracaktır/kazandırmalıdır. Evet, Ramazan ayı boyunca oruç tuttuktan sonra geriye kalan sadece bir aylık açlık ise, orucumuzu sorgulamamız gerekir.
Niçin oruç tutuyoruz?
Yüce Rabbimizin bizden istediği ibadet ve davranışların hepsinde birinci gaye Allah’ın rızasını kazanmaktır. O’nun rızası dışında bir şey elde etme düşünülüyorsa yapılan bu ibadetlerden maksat hâsıl olmuş olmaz. Bütün ibadetlerin, -bildiğimiz veya henüz farkına varamadığımız- insana kazandırdıkları ve faydaları vardır. Sadece faydaları, dünyevi getirileri düşünülerek yapılan ibadetin Allah katında hiçbir değeri yoktur. Yararlarını önceleyerek yapılan ibadetin ise ihlası bozulacaktır. Biz Müslümanlar bütün ibadetlerimizi “Allah emrettiği” için, “emrettiği şekilde” ve “O’nun rızasını kazanmak” üzere yaparız.
Oruç bize ne kazandırır?
Ruh ve manasından koparılarak mideye tutturulan orucun bile insana kazandıracağı pek çok şey vardır. Bir ay boyunca gündüz bir şey yemeyip sadece akşam güneş battıktan sonra yeme, insan için ciddi bir irade eğitimidir. Oruç, sene boyunca günde üç, bazen de daha fazla vakitte gıda alan vücudu dinlendirdiği gibi, insanın iradesini güçlendirir. İradeye güç vermeyen oruç, şeklen sahih olsa bile, kâmil değil eksiktir. Ramazanda kazanılan irade hâkimiyeti, Ramazan sonrasında da insan hayatını yönlendirecektir.
Oruç sabır ve irade eğitimi verir
Allah Resûlü (as), “Oruç, sabrın yarısıdır.” (İbn-i Mâce, sıyam 44) buyurur. Ramazanda öğrenilen bu sabır hayatın tamamına yayılmalıdır. Ramazanda sabırlı bir insanın, ramazan dışında tamamen aksi olması düşünülemez.
Evet, gerçekten de oruçla sabrı öğrenip hayatına tatbik edemeyen bir kimsenin başka şekilde sabrı öğrenmesi zordur. Her zaman yediğimiz, yiyebildiğimiz bir yiyeceği iftar vaktinden önce yiyemiyoruz. Hava ne kadar ağır olursa olsun, ne kadar aç olursak olalım, o “son 5 dakika”yı beklemek zorundayız; tek başımıza da olsak, bizi hiç kimse(!) görmese de. Evet, Ramazanda oruçla, arzuların sadece Allah’ın emriyle ve rızasını kazanmak için ertelenebileceği öğrenilir. Bu duygu Ramazandan sonra da devam ettirilmelidir.
Zamanın kıymeti
Oruç tutan insan, zamanın kıymetini anladığı gibi yaşadığı zamanın kendi elinde olmadığını görür ve ona hâkim olmadığının da farkına varır. Hava çok sıcak ve bunaltıcı, biz çok açız, tek başımızayız, gören kimse(!) de yok.. ama yine de o “son 5 dakika”yı beklemek zorundayız. Akşam ezanını, iftar vaktinin girişini beklerken anlarız ki, biz zamanın hâkimi değil, mahkûmuyuz. Evet, Ramazanda oruçla, arzuların sadece Allah’ın emriyle ve rızasını kazanmak için ertelenebileceği öğrenilir. Bu duygu Ramazandan sonra da devam ettirilmelidir.
Oruç empati yapma duygusunu kazandırır
İstediği zaman yemek yiyebilen bir insan, imkânları ne olursa olsun, Ramazanda gündüz yemek yiyemez. Böyle olunca da kendisini, imkânı olmadığı için aç gezen insanların yerine koyup onların durumunu anlayabilir. Fakir ve muhtaç kimselerle kendi durumunun empatisini iyi yapan bir insan Ramazandan sonra da bu anlayışı devam ettirip çevresinde hali vakti yerinde olmayanlara yardım etmeye devam edecektir.
Ramazan orucu günahlardan uzak durabileceğimizi gösterir
Kelime olarak, bir şeyden uzak durmak, kendini tutmak manalarına gelen oruç, hakkı verilerek tutulmuşsa insana çok şey kazandırmış demektir. Mü’min Ramazanda yeme içme gibi beşeri ihtiyaçlarından belli bir zaman için uzak durduğu gibi orucunu manen sakatlayan, yalan, iftira, gıybet, kul hakkı… gibi kötülüklerden de uzak durur. Bir ay boyunca yalan söylemeyen, iftira atmayan, gıybete dalmayan, dedikodu yapmayan, hakaretten uzak duran bir insan, bunları hayatının tamamında da yapabileceğini, yalan söylemeden, gıybete girmeden yaşamanın mümkün olduğunu öğrenmiş olur. Bu tür alçak vasıflardan bir ay uzak duran bir kimse Ramazandan sonra bu tür günahlardan uzak kalma suresini uzatmayı isteyecek ve uzatacaktır.
Hâsılı, oruç ayı Ramazanın girmesiyle normalde yapamayacağımızı zannettiğimiz pek çok şeyi yapabileceğimizi uygulamalı bir şekilde öğrenmiş oluruz. Şuurlu bir mü’mine düşen, derinlemesine yaşadığı bir aylık kulluğu, Ramazan’daki yoğunluğunu biraz hafifleterek bütün bir yıla yaymaktır.
İşte asıl başarı budur!