Herkes Yarın İçin Ne Hazırladığına Baksın!
Her nefis yarın için, yani kıyamet günü için ne hazırlamış, Allah'a ne takdim etmiş olduğuna baksın. Hesap sorulmadan önce nefsini muhasebeye çekip kendi hesabına nazar etsin.
18. يَآ اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا Ey Allah’a, Resûlü’ne ve ahiret gününe inanıp iman şerefi ile müşerref olmuş bütün müminler! اتَّقُوا اللهَ Hep Allah'tan korkun. Nifaktan, münafıklardan, küfürden, kafirlerden, zulümden, zalimlerden ve şeytanın şeytanlığıyla o kötü akıbete düşmekten sakınıp Allah'ın korumasına sığının da, her işinizde O'nun emir ve nehyini tutarak azabından korunun وَلْتَنْظُرْ نَفْسٌ مَا قَدَّمَتْ لِغَدٍ ve her nefis yarın için, yani kıyamet günü için ne hazırlamış, Allah'a ne takdim etmiş olduğuna baksın. Hesap sorulmadan önce nefsini muhasebeye çekip kendi hesabına nazar etsin. Kıyamet gününe “yarın” denilmesinin iki anlamı olduğu ifade edilmiştir:
Birincisi, yarının dünden yakın olması itibariyle kıyamet yarın olacakmış gibi telakki edilerek çalışmaya teşvik etmek demektir.
İkincisi de, Rahman sûresinde geçtiği üzere Allah katında zamanın, birisi teklif zamanı olan dünya devri, diğeri de ceza ve mükafat zamanı olan ahiret devri olmak üzere iki günden ibaret olduğuna işarettir ki, buna göre bugün dünya, yarın ahiret demektir. Bununla beraber ayet, insanın her gün korunmak için yarına faydalı olacak ne iş yaptığını düşünmesinin gerekli olduğunu da hatırlatmaktan uzak değildir.
وَاتَّقُوا اللهَ “Allah’tan korkun!” Bu cümle dış anlamı itibariyle öncekini te'kid etmek için tekrar edilmiş gibi görünmektedir. Fakat önceki Allah sevgisiyle emirlerin, vazifelerin yerine getirilmesi, bu ise Allah korkusuyla yasaklanan şeylerden, fenalıklardan sakınılması durumunu göstermesi itibariyle farklılık arzetmektedir. Yani Allah'tan korkun da kötülük yapmayın ve korunmazlık etmeyin.
اِنَّ اللهَ خَب۪يرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ Çünkü Allah, her ne yaparsanız haberdardır, yarın ona göre ceza veya mükafat verecektir.
19. وَلاَ تَكُونُوا كَالَّذ۪ينَ Ve öyle kimseler gibi olmayın ki, نَسُوا اللهَ Allah'ı unutmuşlar, Allah'tan korkmaz, hukukunu tanımaz ve O'nun sonsuz korumasından yardım dilemez olmuşlardır da فَاَنْسَاهُمْ اَنْفُسَهُمْ Allah da onlara kendilerini unutturmuştur. Sarhoş gibi ne yaptıklarını bilmezler. İnsan nefsinin, beşer hukukunun kıymetini anlamaz, adi şeylere tapar ve insanlığı zelil ederler. Ayrıca kendilerini kurtaracak hayır ve hasenatı düşünmez, azaptan koruyacak işler yapmaz ve yarın için bir şey hazırlamaz olmuşlardır. Netice olarak denilebilir ki, onlar kıyamet günü öyle dehşetli trajedilere maruz kalırlar ki, kendilerinden geçerler. Hatta ruh yoktur deyip duranlar dahi, böyle kendilerini unutmuş, insan varlığının en mühim ayırıcı unsurunu teşkil eden şuur nimetini kavrayamamış kimselerdir. İnsanın kendisini hissetmesi fıtri olduğu için şuurdan, şuurun hukukundan ve onun Allah'a bakan yönünden gaflet edenlerin fıtratı bozulmuş kimseler olduklarına tembih için unutmak ile ifade edilmiştir.
وَاُولٰۤئِكَ هُمُ الْفَاسِفُونَ İşte onlar, fasıklardır. İtaatten çıkıp isyana dalmış, insanlık kıymeti kalmamış, fıskta tekamül etmiş ve bozulmuş bir topluluktur. Müminler bunlara benzememelidir. (Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’ân Dili, Haşir sûresi, 18-19. âyetler)
***
Orijinal Metin
18. يَآ اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا Ey Allah’a ve Resûlü’ne ve âhiret gününe inanıp iman hasletiyle müşerref olmuş bütün mü'minler! اتَّقُوا اللهَ Hep Allah’a korunun. Nifaktan, münafıklardan, küfürden kâfirlerden, zulümden, zalimlerden, Şeytanın şeytanetiyle o kötü akıbete düşmekten sakınıp Allah’ın vikayesine sığının da her işinizde onun emr-ü nehyini tutarak ıkâbından korunun وَلْتَنْظُرْ نَفْسٌ مَا قَدَّمَتْ لِغَدٍ ve her nefis yarın için, yani gelecek Kıyamet günü için ne hazırlamış, Allah’a ne takdim eylemiş olduğuna nazar etsin. Hesap sorulmazdan evvel nefsini muhasebeye çekip hesabına baksın. Kıyamet gününe “yarın” tabir edilmesinde iki vecih beyan edilmiştir: Yarın dünden yakın olmak itibariyle yarın olacakmış gibi yakın telâkkî edilerek çalışılmasına tenbihtir. İkincisi de sûre-i Rahman’da geçtiği üzere indallah zaman biri teklif zamanı olan dünya devri, biri de ceza ve mükâfat müddeti olan âhiret devri olmak üzere iki günden ibaret olduğuna işarettir ki bugün dünya yarın âhiret demek olur. Bununla beraber âyet insanın dünyada ömründen hergün korunmak için yarına yarar ne yaptığını düşünmesi lüzumunu ihtardan da halî değildir. وَاتَّقُوا اللهَ - bu zâhiren evvelkini tekid için tekrar gibi görünür. Fakat evvelki Allah sevgisiyle emirlerin, vazifelerin ifası, bu da Allah korkusu ile menhiyyattan, fenalıklardan sakınılması siyakında olmak itibariyle farklıdır. Yani Allah’tan korkun da fenalık yapmayın, korunmamazlık etmeyin. اِنَّ اللهَ خَب۪يرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ Çünkü Allah her ne yaparsanız habîrdir. Yarın ona göre mücazat veya mükâfatını verecektir.
19. وَلاَ تَكُونُوا كَالَّذ۪ينَ ve öyle kimseler gibi olmayın ki, نَسُوا اللهَ Allah’ı unutmuşlar. Allah’tan korkmaz, hukukunu tanımaz, O’nun feyz-i vikayesinden meded ummaz olmuşlardır da; فَاَنْسَاهُمْ اَنْفُسَهُمْ Allah da onlara kendilerini unutturmuştur. Sarhoş gibi ne yaptıklarını bilmezler, nefs-i insanînin, hukuk-i beşerin kıymetini anlamaz, adî şeylere tapar, insanlığı tezlil eder, kendilerini halas edecek hayr-ü hasenatı düşünmez, azâbdan koruyacak amellere çalışmaz, yarın için bir şey hazırlamaz olmuşlardır. Ve binnetice Kıyamet günü öyle dehşetli hailelere maruz olurlar ki kendilerinden geçerler, hattâ ruh yoktur deyip duranlar dahi böyle kendilerini unutmuş, insan mahiyyetinin en mühim mümeyyizini teşkil eden şuur nimetine şuuru kalmamış kimselerdir. İnsanda nefsine şuur fıtrî olduğu için şuâra şuurdan ve şuurun hukukundan ve onun Allah’a nâzır olan vechinden gaflet edenlerin fıtratı bozulmuş kimseler olduklarına tenbih için nisyan ile tabir olunmuştur. وَاُولٰۤئِكَ هُمُ الْفَاسِفُونَ ve işte onlardır ki bütün fasıklardır. Taattan çıkıp masiyete dalmış, insanlık kıymeti kalmamış, fıskta tekâmül etmiş, bozulmuş güruhtur. Mü'minler bunlara benzememelidir.