Hişâm b. Urve Hakkında İnsaflı Tedlis Değerlendirmesi
Râvilerin tanıtıldığı ve tenkidinin yapıldığı kaynaklarda Hişâm b. Urve’yi tedlîsle ve müdellis olmakla cerh eden hadis münekkidi yoktur. Bilâkis o, hadis münekkitleri tarafından ittifakla tezkiye edilmiş ve hadisleri hüccet kabul edilmiştir.
Hişâm b. Urve b. ez-Zübeyr b. Avvâm el-Esedî el-Kureşî, künyesi Ebü’l-Münzir, Aşere-i Mübeşşere’den Zübeyr b. Avvam’ın torunudur. 61’de (680) Medine’de doğmuş 146 (763) yılında 80 küsur yaşlarında iken Bağdat’ta vefat etmiştir. Ashab-ı Kiram’dan Abdullah b. Ömer, Sehl b. Sa’d, Câbir b. Abdullah ve Enes b. Mâlik’i görmüştür. Hişâm, daha ziyade babası Urve’den hadis işitmiş, bunun yanı sıra amcası Abdullah b. Zübeyr ile Ebû Seleme b. Abdurrahman b. Avf, İbnü’l-Münkedir, Said b. Müseyyeb, Amr b. Şuayb, İbn Şihâb ez-Zührî, Ebu’z-Zinâd ve hanımı Fâtıma bint Münzir gibi 92 kadar râviden hadis almıştır.
Hişam b. Urve’nin 543 talebesi, binden fazla da hadis rivayeti vardır. Medine’deki meşhur muhaddislerden olup hadiste hüccettir, imamdır. Yaşlandığı devrede hıfzında azalma olsa da asla hadislerinde karışıklık (ihtilât) olmamıştır. Babası Urve, teyzesi Hz. Âişe’den birçok hadis rivayet etmekle meşhurdur. Hişâm da babasının hadislerini titizlikle almış ve rivayet etmiştir. Kendisinden de İmam Malik, Eyyûb es-Sahtiyânî, Ma’mer b. Râşid, İbn Cüreyc, Şu’be b. Haccâc, Süfyân es-Sevrî, Süfyân b. Uyeyne, Leys b. Sa’d, Abdullah b. Mübârek ve Yahyâ b. Saîd el-Kattân gibi tanınmış birçok hadis imamı nakilde bulunmuşlardır. Meşhur hadis imamları ve münekkitleri, Hişâm b. Urve hakkında ta’dîl ve tezkiye ifade eden övgülerde bulunmuşlardır. Bununla beraber bir ya da iki şahıs onu hıfz ya da tedlîs yönünden tenkit etmiştir. Onunla ilgili önce ta’dil ifade eden bilgileri, ardından da cerh ifade eden hususları inceleyelim.
Hişâm b. Urve’yi ta’dîl edenler:
Yahya b. Saîd el-Kattân, Ali İbnu’l-Medînî, Yahya b. Maîn, Ebû Hâtim er-Râzî, İbn Sa’d, Vüheyb b. Halid, Ahmed b. Salih el-Cîlî, Dârekutnî, İbn Hibban el-Büstî gibi münekkitler, Hişâm b. Urve’yi Medineli meşhur hadis hafızı, âdil ve zâbıt, takva ehli ve faziletli, çok hadis rivayet etmekle tanınan, hadiste hüccet, sika, sebt, mutkin bir muhaddis olduğunu belirtmişlerdir. Ali İbnü’l-Medînî, onun hadislerinin 400’ü bulduğunu, Zehebî ise 1000’den fazla olduğunu söylemiştir. Hişâm’ın rivayet ettiği hadisler, Kütüb-i Sitte başta olmak üzere birçok hadis kaynağında yer almaktadır. Zehebî, Hişâm b. Urve’nin bir kısım rivayetlerini misal olarak kaydettikten sonra, bunların başka râviler tarafından da farklı vecihlerden rivayet edildiklerine temas ederek neticede onun hadislerinin diğerlerine zıt düşmediğine dikkat çekerek onu tezkiye eder.
Hişâm b. Urve’yi cerh edenler:
- İleri yaşlarda Hişâm’ın rivayetleri birbirine karıştırdığı yolundaki bir iddiayı sadece İbnü’l-Kattân el-Mağribî namıyla bilinen Ebu’l-Hasen Alî b. Muhammed b. Abdilmelik el-Kutâmî el-Fâsî (ö.628/1231) ileri sürmektedir.
Ancak Zehebî ve İbn Hacer el-Askalânî gibi âlimler bu iddianın gerçeğe uymadığını, yaşlılıktan dolayı hâfızası biraz zayıflamış olsa bile onun rivayetleri birbirine karıştırmadığını söylemektedirler. Bu hususta Zehebî der ki:
“Hişâm, mutlak manada hadiste hüccettir, Hafız Ebu’l-Hasen el-Kattan’ın onun hıfzının karıştığına dair söylediği bu söze itibar edilmez. Nitekim o ve Süheyl b. Ebû Salih, yaşlanınca hafızaları zayıflamıştır ki, bir hadis hafızının iyice yaşlandığı esnada hıfzında değişme olabilir, zihnindeki keskinlik azalabilir ve dolayısıyla kişi yaşlılık döneminde asla gençliğindeki gibi olamaz. Yaşı ilerleyen kimseler, hata ve unutkanlıktan kendini alamaz. Bununla birlikte hafızanın zayıflaması, râvinin tezkiyesine zarar verecek bir durum değildir. Asıl zarar veren şey, karıştırmaktır (ihtilât). Hişâm b. Urve ise asla ihtilâta düşmedi (hıfzı karışmadı) ve bu husus onun hakkında kat’idir. Hişâm’ın hadisleri Muvatta’da, Sahih’lerde ve Sünen’lerde hüccet olarak yer almaktadır. Bu konuda Yahya b. Said el-Kattân’ın şöyle bir sözü vardır: “Hişâm için ihtilâta düştüğü (hıfzının karıştığı) ifadesi, kabul edilemez bir hezeyandır. Bana büyük imamlardan birisini gösterin ki, rivayetinde hata ve vehimden salim kalmış olsun! Hadisin büyük imamları hakkında iddialar ileri sürülmüştür…” (Zehebî, Siyeru a’lâmi’n-nubelâ, 6/44vd.).
- Ya’kub b. Şeybe es-Sedûsî (ö.262/875), Hişâm’ın sika bir râvi olup Irak’a gitmeden önce rivayet ettiği hadisleri herkesin kabul ettiğini, ancak Irak’a gittikten sonra rivayet konusunda daha gevşek davrandığını ve babasına ait olmakla beraber ondan bizzat duymadığı hadisleri duymuş gibi nakletmeye başladığını (tedlîs) ileri sürmüştür.
Fakat İbn Receb el-Hanbelî (ö.795/1393), Hişâm b. Urve için rivayetinde tedlîs yaptığına dair böyle bir tenkidi doğru bulmayarak, onun sağlam ve itkan sahibi bir râvi olduğunu, kimi itkan sahibi muhaddislerin bu tarz farklı eda sigalarıyla hadisleri nakletmelerinin onların âdetinden olduğunu kaydeder (İbn Receb el-Hanbelî, Şerhu İleli’t-Tirmizî, nşr. Subhî es-Sâmerrâî, Beyrut 1405, II, 604).
İbn Hacer’in Tabakatu’l-müdellisîn adlı eseri üzerine Mulahhasu Tabakati’l-müdellisîn adıyla bir ihtisar çalışması yapan el-Muallimi el-Yemanî (ö.1386), tedlîs yapmakla itham edilen râvileri beş bölümde inceler:
- Çok ender tedlîs yapmakla itham edilen ve fakat rivayetleri tamamen makbul olup hadisleri katiyen reddedilmeyenler (33 râvi).
- Sadece sika râvilerden rivayette bulunanlar veya hadis ilmindeki imamlığından dolayı tedlîsi makbul sayılanlar (33 râvi).
- Çok tedlîs yapanlar ve sadece sarahatle rivayet ettikleri delil kabul edilenler (116 râvi).
- Çok tedlîs yapanlar ve sadece sarahatle duyduklarını belirttikleri delil kabul edilen zayıf ve meçhul râviler (12 râvi).
- Tedlîs yapmakla birlikte başka bir za’fiyetten dolayı hadisleri reddedilenler (24 râvi).
Bunlar içinde Hişâm b. Urve birinci bölümde ele alınmıştır ve burada ele alınmasına sebebiyet veren olay da şudur: O, Irak’a 3 kez gelmiş; ilk gelişinde babasından sema yoluyla aldığını belirttiği bir hadisi, ikinci gelişinde “sema yoluyla duyduğunu” beyan etmeden rivayet etmiştir. Alâî’nin dediği gibi bu husus, onu tedlîsle ve müdellis olmakla itham etmeye yeterli bir sebep değildir. Burada bir yalan kastı bulunmamaktadır. Tedlîste hadisi işitmediği bir hocasından işitmiş gibi rivayet etme kastı olmalıdır. Zehebî’nin de insafla meseleyi değerlendirdiği üzere, Hişâm’ın bu hali ancak hıfzının nispeten azalması ile açıklanabilir ki bu da yaşlanınca ortaya çıkan fıtrî bir durumdur.
Öte yandan hadiste imam ve hüccet kabul edilen nice meşhur muhaddisler, tedlîsle itham edilmişlerdir. Nitekim meşhur hadis imamlarından Buhârî, Müslim, Zührî, A’meş, İbrahim en-Nahaî, Süfyan b. Uyeyne, Süfyan es-Sevrî gibi muhaddisler hakkında da tedlîs ithamları yapılmıştır. Hişâm b. Urve de aynı şekilde bu meşhur imamlar gibi itham edilmiştir. Oysa diğer imamlar gibi onun durumu, hiç sıkıntı oluşturmayan bir rivayet çeşididir ki, buna tedlîs denilemediği gibi kendisine de müdellis denilemez.
Bu konuda ed-Dümeynî, Kitabu’t-Tedlîs fi’l-hadis adlı eserinde ve Muhammed Hasen Abdülgaffar da bu eser üzerine yaptığı şerhte, haklarında tedlîs ithamı yapılan râvilerle ilgili şu sıralamayı kaydederler:
Birinci mertebe: Haksız yere tedlîsle itham edilen muhaddisler ki bunlar üç kısma ayrılır:
Birinci Kısım: Müdellis olmakla itham edilip müdellis olmayanlar: İmam Mâlik, Buhârî, Müslim, Hişâm b. Urve gibi. Oysa bu muhaddisler, dağ gibi büyüktürler ve kimsenin onların ufkuna ulaşması mümkün değildir. Tedlîs yapmakla itham edilen bu kısımdaki muhaddisler, tedlîsten ve müdellis olmaktan çok uzaktırlar.
İkinci Kısım: Çok ender tedlîs yapmakla itham edilenler: Yahyâ b. Saîd el-Ensârî (ö.143), Yezîd b. Hârûn el-Vâsıtî (ö.206) gibi muhaddisler ki, bu sonuncusu şöyle demiştir: “Ben sadece bir hadiste tedlîs yaptım ama maalesef hakkımda hiç hayırlı olmadı.”
Üçüncü Kısım: Birtakım muhaddisler, bazı râvilerin irsal mi yoksa tedlîs mi yaptığı hususunu birbirine karıştırmışlar ve irsali de tedlîsin yerine koymuşlardır. Nitekim irsal (mürsel-i hafi), tedlîse çok yakın bir rivayet şeklidir ve birçokları tarafından karıştırılmaktadır.
Birinci mertebede bahsi geçen bir râvi, an’ane tarikını kullansa da kullanmasa da hadisi sahihtir, hadislerinin tamamı muttasıl olmaya hamledilir. Öyle ki, bu kimse itham edilse de edilmese de, nadir tedlîs yapmış olsa da olmasa da (müdellis değildir, mecruh değildir). (Şerhu Kitabu’t-tedlîs fi’l-hadis li’d-Dümeyni, 8/10-11).
Tedlîsle ilgili ilk tarifleri yapanlardan İmam Şafii, Hicri 150 senesinde doğmuş, 204’te vefat etmiş; Hişâm b Urve ise Hicri 145’te vefat etmiştir. Tarihi açıdan da Hişâm b. Urve’nin devrinde tedlîsle ilgili bir tarif ya da uygulama yoktu. Öte yandan tedlîs literatürüne dair ilk eserlerden sayılan Nesâî’nin (ö.303) Zikru’l-müdellisîn adlı kitabında Hişâm b. Urve’nin ismi ve bahsi yoktur. Ne var ki, hadisi/sünneti muhafaza etme hususunda çok titiz davranan bir kısım müteşeddit münekkitler, Hişâm b. Urve gibi nice meşhur muhaddisleri haksız yere tedlîs yapmakla itham etmişlerdir. Ancak diğer münekkitler tarafından da meseleler çok inceden inceye tetkik edilerek sözü edilen ithamların gerçekçi olup olmadığı konusuna açıklık getirilmiştir. Neticede haklarındaki ithamların isabetli olanları ile isabetli olmayanları beyan edilmiştir. Aralarında Hişâm b. Urve’nin yanı sıra Zührî, A’meş, İbrahim en-Nehâî, Süfyân b. Uyeyne, Süfyân es-Sevrî, Buhârî, Müslim gibi meşhur muhaddislerin de bulunduğu şahsiyetler hakkındaki tedlîs ve müdellis ithamları kabul görmemiş ve reddedilmiştir.
Râvilerin tanıtıldığı ve tenkidinin yapıldığı kaynaklarda Hişâm b. Urve’yi tedlîsle ve müdellis olmakla cerh eden hadis münekkidi yoktur. Bilâkis o, hadis münekkitleri tarafından ittifakla tezkiye edilmiş ve hadisleri hüccet kabul edilmiştir.
* Genel olarak hadiste ravi değerlendirmesi için serinin ilk yazısı "Hadiste Râvi Tenkidi (Cerh ve Ta’dîl İlmi)" okunabilir.
* Serinin ikinci yazısı: Hadiste Tedlîs Yapmanın Hükmü ve Müdellis Râvinin Durumu