Yalan Söylemek
ٍİmam Gazali, İhya'da "Dilin Afetleri" adıyla açtığı bölümde "Yalan Söyleme" başlığı açar ve yalanın zararlarına dikkat çeker. Muhtasar İhya'dan* kısa bir bölüm...
Yalan söylemek ve yalan vaadde bulunmak günahların en çirkin ve ayıp olanlarındandır. Kur’an-ı Kerim;
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا أَوْفُوا بِالْعُقُودِ
“Ey iman edenler! Verdiğiniz sözleri yerine getiriniz.”[1] diyerek yalan vaadde bulunmayı yasaklamıştır.
Konu hakkındaki en meşhur hadislerden bazıları şunlardır:
آيَةُ المُنَافِقِ ثَلاثٌ: إِذَا حَدَّثَ كَذَبَ، وَإَذَا وَعَدَ أَخْلَفَ، وَإِذَا اؤْتُمِنَ خَانَ
“Münafığın üç özelliği vardır; konuştuğunda yalan söyler, söz verdiğinde yerine getirmez, emanet edildiğinde ona ihanet eder.”[2]
إنَّ الْكَذِبَ يَهْدِي إِلَى الفُجُورِ وإنَّ الفُجُورَ يَهْدِي إِلى النَارِ
“Yalan fücura, fücur da Cehennem’e götürür.”[3]
وإِن الرجُلَ لَيَكْذِبُ وَ يَتَحَرى الْكَذِبَ حَتى يُكْتَبَ عِنْدَ الله كَذَّاباً
“Kul, yalan söylemek ve yalanla iştigal etmek sebebiyle Allah katında yalancılardan yazılır.”[4]
ثَلَاثَةٌ لَا يُكَلِّمُهُمُ اللهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَلَا يَنْظُرُ إِلَيْهِمْ: الْمَنَّانُ بِعَطِيَّتِهِ، وَالْمُنْفِقُ سِلْعَتَهُ بِالْحَلِفِ الْفَاجِرِ، وَالْمُسْبِلُ إِزَارَهُ
“Üç sınıf insan vardır ki Allah Teala, kıyamet gönü onlarla konuşmaz, onlara bakmaz, onları tezkiye etmez, ve onlar için acı bir azap vardır: Verdiği sadakayı başa kakan, (kibrinden ötürü) elbisesini sürüyerek yürüyen ve yalan yere yemin ederek malını satan.”[5]
“Rüyamda iki kişi geldi, elimden tuttu ve beni arz-ı mukaddese götürdü. Bir de gördüm ki iki kişinin yanındayım. Onlardan birisi ayakta diğeri oturmuş vaziyette idi. Ayakta olanı elindeki çengelleri oturan kişinin ağız boşluğundan geçiriyor, dudakları ensesine varıncaya kadar çengelleri çekip uzatıyor, sonra tekrar çekiyordu. Sonra çengeli çıkarıp ağzının öbür tarafına takıyordu. Onu çektiğinde öbür tarafı eskisi gibi oluyor, düzeliyordu. Sonra dönüp aynısını yapıyordu ... (Bu azabı gören kişinin kim olduğunu sorduğumda bana şöyle cevap verildi:)
O; yalancıdır, kıyamete kadar böyle azap görecektir.”[6]
Abdullah ibn-i Amr (radıyallahu anh) başından geçen bir olayı anlatmıştır. Buna göre Hz. Peygamber’in evlerine gelmiş, kendisi de oyun oynamak için dışarıya çıkmıştı. Annesi ona bir şey vereceğini söyleyerek çağırmıştı. Allah Resûlü annesine ne vereceğini sorunca o, hurma vereceğini söyledi. Bunun üzerine Hz. Peygamber:
“Eğer ona hurma vermeyecek olsaydın, bu söylediğin yalan olarak yazılacaktı.” buyurdu.[7]
“Eğer Allah bana şu ağaçlar kadar nimet verseydi mutlaka onu aranızda taksim ederdim. Ondan sonra da beni ne cimri, ne yalancı ve ne de korkak olarak görürdünüz.”[8]
“Size büyük günahların da en büyüğünü haber vereyim mi? O, Allah’a şirk koşmak ve anne babaya isyan etmektir. Hz. Peygamber bunları söylerken yaslanmış vaziyette idi, sonra doğrularak şöyle dedi: Yalan söze dikkat ediniz! Bu sözünü defalarca tekrar etti, öyle ki keşke artık sussa dedik.”[9]
[1] Maide Suresi, 5/1.
[2] Buhari, iman 24, mezalim 17, cizye 17; Müslim, iman 106; Tirmizî, iman 14; Nesai, iman 20.
[3] Buhari, iman 24.
[4] Buhari, edeb 69; Müslim, birr 103.
[5] Müslim, iman 171; Ebu Davud, libas 28; Tirmizî, büyû’ 5; Nesai, büyû’ 5.
[6] Buhari, ta’bir 48.
[7] Ebu Davud, edeb 80; Ahmed ibn-i Hanbel, Müsned, 3/447.
[8] Buhari, cihad 24.
[9] Buhari, Şehadat 10, edeb 6, isti’zan 35, istitabe 1; Muslim, iman 143; Tirmizî, Şehadat 3.
* Muhtasar İhyâ-u Ulûmid-Dîn, Mehmet Yavuz Şeker, Işık Yayınları, 2013