Kitaplara İman





Author: Wise Institute - min read. - Post Date: 11/21/2022
Clap

İlahi kitaplar, Allah tarafından peygamberlerin eline verilmiş birer talimat ve ferman hükmündedir. Rabbimiz insanlara emir ve yasaklarını bu kitaplar vasıtasıyla bildirmiştir. İlâhî hükümler bu kitaplarla devam etmiş, peygamberlerin vefatından sonra ümmetleri bunlara göre hareket etmişler, vazifelerini onlardan öğrenmişlerdir.

Kur’an ve hadisleri beraber değerlendiren İslam âlimleri bir hadisi de temel alarak İman edilmesi gereken hususları 6 maddede ifade ederler.

  • Allah’a iman,
  • Meleklere iman,
  • Kitaplara iman,
  • Peygamberlere iman,
  • Ahirete, öldükten sonra diriliş olacağına ve insanların dünyada yaptıklarından hesaba çekileceklerine iman,
  • Kadere iman.

 

İman esaslarından biri de “kitaplara iman”dır. Arapça bir kelime olarak “kitap” yazmak ve yazılı belge anlamına gelir. Dinî bir terim olarak ise, Allah’ın, kullarından ne istediğini bildirmek ve bu konuda onlara yol göstermek üzere insanlık tarihi boyunca peygamberlerine vahyettiği sözlere ve bunun yazıya geçirilmiş şekline denir.

Peygamberlere indirilen kitaplara “ilâhî kitap” diyoruz. Zira, bu kitaplar Allah tarafından gönderilmiştir, söz ve muhteva olarak onlarda hiçbir beşer katkısı yoktur. İlâhî kitaplara, Allah katından indirilmiş olması sebebiyle “kütüb-i münzele/indirilmiş kitaplar” veya “semavî kitaplar” adı da verilmiştir.

Müslüman olabilmek ilâhî kitaplara iman şarttır. Kitaplara iman etme, Allah tarafından bazı peygamberlere kitaplar indirildiğini ve bu kitapların -indirilmiş oldukları orijinal şekilleriyle- muhtevalarının bütünüyle doğru ve gerçek olduğunu ayrım yapmadan kabul etmek anlamına gelir. Kur’an-ı Kerim değişik ayetleriyle kitaplara inanmanın önemli bir esas olduğunu vurgular. Bu ayetlere birkaç örnek verebiliriz:

Ey iman edenler! Allah’a, Resûlü’ne, gerek Resûlü’ne indirdiği, gerek daha önce indirdiği kitaplara imanınızda sebat edin. Kim Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, resullerini ve âhiret gününü inkâr ederse hakikatten iyice uzaklaşmış, sapkınlığın en koyusuna dalmış olur.” (Nisa sûresi, 4/136)

Peygamber, Rabbi tarafından kendisine ne indirildi ise ona iman etti, müminler de! Onlardan her biri Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman etti. “O’nun resullerinden hiç birini diğerinden ayırt etmeyiz.” dediler ve eklediler:

“İşittik ve itaat ettik ya Rabbenâ, affını dileriz, dönüşümüz Sanadır.” (Bakara sûresi, 1/286)

Aslı ilahi olan kitapların, Allah’tan gelen bozulmamış şekillerine inanmakla yükümlüyüz. Çünkü ilahi kitaplara inanmadıkça kişinin imanı geçerli olmaz. İlahi kitaplardan bir kısmı tamamen kaybolmuş, bugün için elimizde ondan hiçbir şey kalmamıştır. Mesela Hz. İbrahim’in sahifeleri böyledir. Tevrat, Zebur ve İncil ise zamanla insanların müdahaleleri sonucu değişikliklere uğramıştır. Allah’ın vahyettiği şekilde varlığı korumuş, bu halini günümüze kadar muhafaza etmiş ve kıyamete kadar da muhafaza edecek tek kitap Kur’an-ı Kerim’dir.

Peygamber Efendimiz de ilâhî kitaplara iman etmeyi, her Müslüman’ın inanması gereken esaslar arasında ifade etmiştir. Vahiy meleği Cebrail’in insan kılığına girerek Efendimiz’i ziyarete geldiği bazı sorular sorduğu olay meşhurdur. Bu olayın anlatıldığı hadise “Cibrîl hadisi” denmektedir. Cebrail, Resûl-i Ekrem Efendimiz’e İslam, iman, ihsanın ne olduğunu sormuş, aldığı cevapları da tasdik etmiştir. Bu hadisin “iman nedir?” sorusuna verilen cevap şu şekildedir:

“Allah'a, Allah'ın meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine ve ahiret gününe inanman, bir de kadere; hayrına şerrine inanmandır.” (Müslim, İman 1; Ebu Davud, Sünnet 15)

 

İlahi kitaplar, Allah tarafından peygamberlerin eline verilmiş birer talimat ve ferman hükmündedir. Rabbimiz insanlara emir ve yasaklarını bu kitaplar vasıtasıyla bildirmiştir. İlâhî hükümler bu kitaplarla devam etmiş, peygamberlerin vefatından sonra ümmetleri bunlara göre hareket etmişler, vazifelerini onlardan öğrenmişlerdir. Eğer bu kitaplar olmasaydı, insanlar yaratılış gayelerinden, vazifelerinden, ahirete kavuşacakları nimet veya azaptan habersiz kalacaklardı. Hayatlarını düzenleyecek esaslardan, Cenab-ı Hakk’ın kelamını okumaktan ve bundan alacakları manevi lezzetten mahrum olacaklardı.

Kendisini, kullarına kainatın her tarafına yayılmış, akılları hayranlıkla dolduran eserleriyle tanıtan yüce Allah, elbette sözleriyle de varlığından ve muradından haberdar edecektir. Diğer bir ifadeyle, varlığını ve maksadını yalnızca eserlerinin şehâdetine bırakmayıp, bizzat hitap edecektir. İşte Allah (celle celâluhû), peygamberleri aracılığıyla göndermiş olduğu kitaplarla insanlara hitapta bulunmuştur. Gönderilen her kitap, kendinden önceki kitapları tasdik ve tashih etmiştir. Allah için kitap gönderme ve hitapta bulunma, bir görev veya zorunluluk değildir. Bu, tamamıyla O’nun kullarına olan ilâhî bir lütfu ve yardımıdır. Zira böylesi bir yardım ve lütfa insanlar her zaman muhtaçtırlar.

Netice olarak diyebiliriz ki, insanın, gerek Yaratıcısını doğru bir şekilde tanıyabilmesi, gerekse en kısa ve en emin bir yoldan dünya ve âhiret mutluluğuna kavuşabilmesi, ancak ilâhî kitapların öğretmiş olduğu prensipler ile mümkün olabilir.

 

İlâhî kitaplar nelerdir?

İlâhî kitaplar, genellikle hacimleri ve hitap ettikleri kitlenin büyüklüğüne göre, suhuf (sahifeler) ve kitaplar olmak üzere iki grupta değerlendirilir:

Sahifeler

Dar bir çevrede küçük topluluklara, ihtiyaçlarına cevap verebilecek şekilde indirilen birkaç sayfadan oluşmuş muhtevası büyük, hacmi küçük kitaplardır ki bunlara suhuf adı da verilir. Suhuf, sahifenin çoğuludur. Kur’an-ı Kerim’de peygamberlere verilen sahifelerden bahsedilir.[1] Ayrıca Kur’an’da Hz. İbrahim’e verilen sahifelerden[2] ve onun soyundan gelen Hz. İshak, Hz. Yakub, Hz. Süleyman, Hz. Yusuf ve Hz. Zekeriyya (aleyhimusselâm) gibi peygamberlere verilen kitaplardan söz edilir ki bu da, suhuf şeklindeki küçük kitapların varlığını ispat etmektedir.[3] Kur’an’da bunun dışında hangi peygamberlere ne kadar sahife verildiği açıklanmamıştır. Peygamber Efendimiz’den (sallallahu aleyhi ve sellem), Hz. Âdem’e on, Hz. Şit’e elli, Hz. İdris’e otuz, Hz. İbrahim’e on sahife verildiği nakledilmiştir.[4]

Peygamberlere verilen suhuflarda Cenab-ı Allah’ın varlığı ve birliği, âhiretin dünyadan daha hayırlı ve baki olması, namaz ile kurtuluşa erme, saygı, vaaz u nasihat gibi her dinin esası olan konular vardır.

 

Kitaplar

Sahifelere göre daha hacimli ve kitap şeklinde olan, evrensel mesajlar içeren ve özel bir adla isimlendirilen kitaplar ise Tevrat, Zebur, İncil ve Kur’an olmak üzere dört tanedir:

Tevrat: İbranice bir kelime olan Tevrat, kanun, şeriat ve öğreti anlamına gelir. Hz. Musa’ya indirilmiştir. Bu kitabın aslının Allah kelâmı olduğuna inanmak her Müslüman’a farz olup, bunu inkâr etmek kişiyi küfre götürür. Zira, Kur’an’da, Tevrat’ın Allah’ın mukaddes kitaplarından biri olduğu açıkça belirtilen bir husustur: “İçinde (insanlara) hidayet ve nur olan Tevrat’ı biz indirdik.” (Mâide sûresi, 5/44)

Bugün Ahd-i Atik adıyla Tevrat’ın üç nüshası meşhur olmuştur. Bunlar, Yahudiler ve Protestanlarca kabul edilen İbranîce nüsha, Roma ve Doğu Hıristiyan kiliselerince kabul edilen Yunanca nüsha ve Sâmirîlerce kabul edilen Sâmirîce nüshadır.

Zebur: İbranîce’de mektup, Arapça’da kitap anlamına gelen Zebur, Hz. Davud’a (aleyhissalatu vesselâm) indirilmiş ilâhî kitabın adıdır. Kur’an’da bu hususla ilgili olarak “Davud’a da Zebur’u verdik.” (İsra sûresi, 17/55) buyrulur. Zebur’un nazil olduğu şekliyle Allah kelamı olduğuna inanmak iman esaslarındandır

İncil: Kelime olarak müjde, öğreti anlamına gelen İncil, Hz. İsa’ya (aleyhissalatu vesselâm) indirilmiş kutsal kitabın adıdır. Bu kitaba da Allah’tan Hz. İsa’ya indirildiği şekliyle inanmak, imanın gereklerindendir. Kur’an-ı Kerim’de bu ilâhî kitapla ilgili olarak şöyle buyrulur: “O peygamberlerin izlerince Meryem oğlu Îsâ’yı, kendisinden önceki Tevrat’ı tasdik edici olarak gönderdik. Ona; kendisinden önceki Tevrat’ın tasdikçisi ve müttakilere bir hidâyet ve öğüt olmak üzere içinde hidâyet ve aydınlık bulunan İncîl’i verdik.” (Mâide sûresi, 5/46)

Kur’ân: Allah’ın insanlığa rehber olarak gönderdiği son ve sonuncu kitaptır.

Dini bir terim olarak Kur’ân’ı şu şekilde tarif edebiliriz:

“Peygamberimiz Hz. Muhammed’e (aleyhissalâtu vesselam) vahiy meleği Cebrail vasıtasıyla ile indirilmiş, bize eksiksiz, noksansız, tevatür yoluyla nakledilmiş, Mushaflarda yazılmış, tilavetiyle ibadet edilen, i’caz vasfı olan Allah kelamıdır.”

Kur’ân-ı Kerim'n farklı yönleriyle alakalı değişik makaleleri “Kitaplara İman” dosyamızdan okuyabilirsiniz.

 

[1] Tâhâ, 20/133; A’lâ, 87/18.

[2] Necm, 53/37.

[3] Nisa, 4/54; En’am, 6/89.

[4] İbn Hibban, Sahih, 2/77; Taberi, Tarih, 1/187.

Author: Wise Institute - min read. - Post Date: 11/21/2022