Müstecap Dualar





Author: Selçuk CAMCI - min read. - Post Date: 10/30/2022
Clap

Bu makale, İmam Süyûtî Hazretleri'nin Sihâmü'l-İsâbe fî Kenzi'd-Daavâti'l-Müstecâbe isimli risalesinin Mehmed Zihni Efendi tarafından yapılmış tercümesinin bazı tasarruflarla sadeleştirilmiş ve kaynaklarının tespit edilmiş hâlidir.

Bütün hamdler evvel-âhir, Kendisine ümit ve recâ hisleriyle yönelenlerin ümitlerini boşa çıkarmayan ve Kendisine dua edenlerin dualarını reddetmeyen Allah Teâlâ'ya mahsustur. Salât ve selâm da Efendimiz Hazreti Muhammed'e ve O'nun tertemiz aile ve ashabına olsun.

Bu kitapçık müstecâb duaları ihtiva etmektedir. Duaların kabulü, ya dua edende olması gereken özelliklere veya zaman ve mekânda olan fazilete veya hadis-i şeriflerde geldiği için bizzat duanın kendisinde bulunan şeref ve meziyete bağlıdır. Bu kitapçığa Sihâmü'l-İsâbe fi'd-Daavâti'l-Müstecâbe ismini verdim. Onu dört bölüm ve bir netice şeklinde düzenledim.

 

Dua Edene Dair

Hazreti Ebû Hüreyre'den (radıyallahu anh) rivayet edildiği üzere, Nebiyy-i Ekrem sallallâhu aleyhi ve sellem Efendimiz Hazretleri buyurmuşlardır ki

"Üç dua şüphesiz kabul olunur: Mazlûmun duası, yolcunun duası, anne-babanın çocukları hakkında duası." (Tirmizî, daavat 48; birr 6; Ebû Davud, kıraat 365)

Aleyhissalâtü vesselâm Efendimiz Hazretleri Ebû Hüreyre'nin rivayet ettiği bir hadîslerinde şöyle buyurmuşlardır:

"Mazlûmun duası fâcir, günahkâr (bir rivayette kâfir) dahi olsa kabul edilir. Onun günahı kendi nefsine aittir." (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 2/367)

Hazreti Ümmü Hakîm'den (radıyallahu anhâ) rivayetle Rasûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem:

"Peder duası vâsıl-ı sürâdık-ı icâbet olur (Hak ile aramızdaki perdeyi aşar ve Allah'a ulaşır)." (İbn Mâce, dua 2) buyurmuşlardır.

Aleyhissalâtü vesselâm Efendimiz Hazretleri, Ebû Hüreyre'den (radıyallahu anh) rivayetle

"Üç sınıfın duasını Cenab-ı Hak reddetmez: Hak celle ve alâ'yı çok zikredenlerin duası, mazlûmun bedduası, âdil sultan ve idarecinin duası." (Taberânî, el-Mu'cemü'l-evsat, 7/145) buyurmuşlardır.

Hazreti Sevbân'dan (radıyallahu anh) rivayeten Aleyhissalâtü vesselâm Hazretleri buyurmuşlardır ki:

"Dört sınıfın duası kabul edilir: Âdil sultanın duası, din kardeşlerinden birinin gıyabında yaptığı dua, mazlûmun bedduası, bir kimsenin kendi çocuğu hakkındaki duası." (Ali el-Müttakî, Kenzü'l-ummâl, 2/43)

Hazreti Ebu'd-Derda (radıyallahu anh) rivayet etmişlerdir ki Nebiyy-i Ekrem sallallâhu aleyhi ve sellem Efendimiz:

"Müslüman olan kişinin din kardeşi hakkında gıyâben ettiği dua müstecâbdır. Başı ucunda bir vazifeli melek vardır. Kardeşi hakkında hayır ile dua ettikçe o melek âmin-hân olarak 'sana da öyle olsun' der" (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 5/195) buyurmuşlardır.

İbn Abbas Hazretleri'nin rivayet ettiği bir hadîste Peygamberimiz Efendimiz (aleyhissalâtü vesselâm) şöyle buyurdular:

"Beş dua kabul edilir: Mazlûmun yardım görünceye kadar olan bedduası, hacının hacdan dönüşüne kadar olan duası, gazinin cihaddan dönüşüne kadar olan duası, hastanın iyi oluncaya kadar olan duası, müminin din kardeşi hakkında gıyâben duası. Bu duaların icâbete en hızlı olanı, müminin mümin kardeşi için gâibâne ettiği duadır." (Beyhaki, Şüabü'l-iman, 2/46-47)

Hazreti Abdullah b. Abbas rivayetiyle Nebiyy-i Ekrem sallallâhu aleyhi ve sellem Efendimiz Hazretleri:

"Sizin biriniz ihrama girdiğinde dua ettikçe âmin desin. 'Allahümmeğfirlî' dediği vakit âmin desin. Hayvana ve insana beddua etmesin. Çünkü ihramda olanın duası müstecâbdır. Duasını kadın erkek bütün mü'minlere teşmil edenin dahi duası müstecâb olur." (Süyûtî, Cem'ü'l-cevâmi', 1/34) buyurmuşlardır. Ve yine Hazreti Ebû Hüreyre'den rivayetle Nebiyy-i Ekrem sallallâhu aleyhi ve sellem:

"Üç sınıfın duasını reddetmemek Kendi fazl ve keremiyle Cenâbı Hakk'a aittir: İftar edinceye kadar oruçlunun duasını, yardım görünceye kadar mazlûmun duasını, dönünceye kadar yolcunun duasını." (Ali el-Müttakî, 2/44) buyurmuşlardır.

Hazret-i İbn Ömer (radıyallahu anh): Aleyhissalâtü vesselâm

"Bir hastanın yanına girdiğin vakit sana dua etmesini iste; çünkü hastanın duası meleklerin duası gibidir." (İbn Mâce, cenâiz 1) buyurdu, der.

Hazreti Ebû Hüreyre'den rivayetle Aleyhissalâtü vesselâm Hazretleri: "Sıkıntı, meşakkat ve hastalık vaktinde duasının kabul edilmesini isteyen kimse rahat zamanında çok dua etsin" (Hâkim, el-Müstedrek, 1/729) buyurmuşlardır.

Hazreti İbn Ömer'den rivayet edilen bir hadîste Hazreti Rasûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem

"Duasının müstecâb olmasını ve endişesinin giderilmesini arzu eden kimse, sıkıntıya maruz bir kardeşinin derdine derman olsun." (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 2/23) buyurmuşlardır.

Hazreti Ebû Hüreyre'den merfûan rivayet olunan bir hadîs-i şerîfte

"Sıkıntıya maruz kalan kimsenin bedduasından sakınınız" (Ali el-Müttaki, Kenzü'l-ummâl, 6/91) buyrulmuştur.

Hazreti Enes'e müstenid bir rivayette Aleyhissalâtü vesselâm Efendimiz Hazretleri

"Saçı sakalı ağarmış olan müslüman, sünnet-i seniyye dairesinde olduğu müddetçe Hak celle ve alâ'dan bir şey isteyecek olursa Cenâbı Hak onu vermemekten şanına şâyeste bir şekilde hayâ eder." (Taberânî, el-Mu'cemü'l-evsat, 5/270) buyurmuşlardır.

Hazreti İbn Ömer'den merfûan rivayet edilmiştir ki Efendiler Efendisi:

"İyilik görenin iyilik eden hakkındaki duası geri çevrilmez." (Ali el-Müttakî, Kenzü'l-ummâl, 2/43) buyurmuşlardır.

Hazreti Ebû Ümâme'den rivayetle tahric edilmiştir ki Hazreti Resûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem

"Hâmil-i Kur'ân olanın (Kur'ân'ı okuyan ve yaşayanın) kabul edilecek bir duası vardır ki, onu eder ve makbul olur." (Beyhakî, Şüabü'l-iman, 2/405) buyurmuşlardır.

Hazreti Hubeyb b. Mesleme el-Fihrî: Ben Resûlüllah'tan işittim, O;

"Bir cemaat, bir kısmı dua edip bir kısmı âmin demek üzere toplandığında Hak celle ve alâ onların duasını mutlaka kabul eder." buyurmuştur. (Hâkim, el-Müstedrek, 3/347)

Hazreti Enes'ten (radıyallahu anh) rivayetle Hazreti Peygamber Aleyhissalâtü vesselâm buyurmuşlardır:

"Üç kişi bir yere gelip dua ettiklerinde onların ellerini boş çevirmemek Cenâbı Hakk'ın fazl ü keremindendir." (Ebû Nuaym, Hilyetü'l-evliyâ, 2/226)

 

Vakitlere Dair

Sehl b. Sa'd'den (radıyallahu anh) mevkûfen mervî olduğu üzere buyurulmuştur ki;

"İki vakit vardır ki o vakitlerde semanın kapıları yani icâbetgâh-ı dua açılır ve duası reddedilen az bulunur. Biri ezana icâbet zamanı ve diğeri Allah yolunda savaşanların safında hazır olunan zamandır." (Muvatta, salât 1) Ve yine Resûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem

"İki dua reddolunmaz: Ezan okunduğunda yapılan dua ve harbde göğüs göğüse gelindiği vakit edilen dua" (Hâkim, el-Müstedrek, 1/198) buyurmuşlardır.

Hazreti Cabir (radıyallahu anh) buyurdular: Ben, Resûlullah (sallallâhu aleyhi ve sellem)'ı işittim, buyuruyorlardı ki:

"Gecede bir vakit vardır, ehl-i iman olan bir adam o vakti yakalar da Hak celle ve alâ'dan dünya ve ahiret işlerine dair bir hayır isterse Hak teâlâ onu mutlaka verir. O vakt-i icâbet her gece vardır." (Müslim, müsafirîn 166)

Hazreti İbn Abbas rivayetiyle, Resûlullah (sallallâhu aleyhi ve sellem)'ı gecenin son üçte biri hakkında şöyle buyurdular:

"O öyle bir vakittir ki melekler o vakitte hâzır ve edilen dua kabul olur." (Tirmizî, daavât 15; Hâkim, el-Müstedrek, 1/461)

Osman b. Ebi'l-Âs es-Sekafî'den (radıyallahu anh) rivayetle Nebiyy-i Ekrem (sallallâhu aleyhi ve sellem) buyurmuşlar:

"Gecenin yarısında sema kapıları açılıp bir münadi şöyle nida eder: Dua eden yok mu cevap verilsin? İsteyen yok mu verilsin? Mükedder var mı ki kederi giderilsin? Hiçbir mümin yoktur ki o vakitte dua etsin de duası kabul edilmesin; meğerki zinâkâr bir kadın veyahut haksız bir öşürcü (zekât memuru) ola." (Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, 9/59)

Hazreti Ebû Ümâme'den rivayetle Resûlüllah (sallallâhu aleyhi ve sellem) buyurdular:

"Semanın kapıları açılır ve dört yerde dua kabul edilir: Düşman ile Allah yolunda karşı karşıya gelindiğinde, yağmur yağarken, namaza kâmet getirildiğinde, Kâbe-i Muazzama görüldüğü anda." (Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, 8/169)

Abdullah b. Ebî Evfâ'dan (radıyallahu anh) rivayetle Hazreti Resûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem

"Gölgeler çekildiğinde ve rüzgârlar estiğinde (akşam olduğunda) Hak celle ve alâ'ya bütün ihtiyaçlarınızı arz ediniz ki o zamanlar evvâbîn (tevbe edenler) zamanı ve Hakk'a yönelmek vaktidir." (Ebû Nuaym, Hilyetü'l-evliyâ, 7/227) buyurmuşlardır.

Ebû Hüreyre Hazretleri buyuruyorlar: Hazreti Rasûl-i Ekrem sallallâhu aleyhi ve sellem Efendimiz Hazretleri Cuma gününden bahsedip şöyle dediler:

"O günde bir saat vardır ki bir müslüman kul namazda olduğu hâlde o saate tevafuk ederek Hak celle ve alâ'dan bir şey isterse Hak teâlâ onu mutlaka verir." (Buhârî, Cuma 35; Müslim, Cuma 14)

Resûl aleyhisselâm buyurmuşlar:

"Beş gece vardır ki onlarda dua reddolunmaz: Recebin ilk gecesi, Şaban'ın yarı (15.) gecesi, Cuma gecesi, Ramazan ve Kurban bayramı geceleri." (Deylemî, el-Firdevs, 2/196)

Hazreti Ubâde b. Sâmit rayıdallahu anh'dan rivayetle Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem bir Ramazan-ı Şerif geldiğinde şöyle buyurmuşlar:

"Size bir şehr-i bereket yani feyizli bir ay geldi ki onda rahmet iner, günah ve hatalar silinip affedilir ve dua kabul edilir." (Münzirî, et-Terğîb ve't-terhîb, 2/149)

Nebiyy-i Ekrem aleyhi ekmelüttehâyâ, Hazreti Enes rivayetiyle buyurdular ki

"Kur'ân-ı Kerîm'in her hatminde bir müstecâb dua vardır." (Beyhakî, Şüabü'l-iman, 2/374)

Ebû Bekir b. Ebyad meşhûr hadis Cüz'ü'nde Eyyûb es-Sehtiyânî'den mervî olarak zikir ve tahric etti ki müşarun ileyh Eyyûb: Bize ulaştığına göre dua, كُلُّ مَنْ عَلَيْهَا فَانٍ âyeti okunduğunda müstecâb olur, demiştir. Şunu da tahric etmiştir ki Aleyhissalâtü vesselâm Hazretleri

"Farz bir namazı kılan kimse için kabul olacak bir dua vardır." buyurmuşlardır. (Süyûtî, Sihâmü'l-isabe, s. 44)

Hazreti İbn Abbas’tan mervî olarak Nebi aleyhisselâm buyurmuşlar:

"Ben rükû ve secdede Kur'ân okumaktan nehyolunmuşumdur. Rükûda Rab Teâlâ'ya tazim edip secdede dua etmeye gayret ediniz ki duanız müstecâb olmaya lâyıktır." (Müslim, salât 207)

Hazreti İbn Ömer'den rivayetle Aleyhissalâtü vesselâm Hazretleri

"Kulun gönlüne dua arzusu düşürülünce hemen dua etmelidir ki Hak teâlâ o vakitte duaya icâbet eder." (Tirmizî, Daavât 100) buyurmuşlardır. Halid el-Hazzâ'dan nakledildiğine göre Hazreti İsa aleyhisselâm

"Kendinizde ürpermek ve göz yaşarmak hâli hâsıl olduğunda hemen dua edin." buyururlar imiş. (Ahmed b. Hanbel, ez-Zühd, 1/59)

Ebû Rihm es-Sem'î rivayetiyle Sallallahu aleyhi ve sellem Hazretleri

"Duanın müstecâb olacağı zamanın biri de hapşırma zamanıdır." (Heysemî, Mecmau'z-zevâid, 4/181) buyurmuşlardır.

Ebû İdris'e Muaz b. Cebel (radıyallahu anh) hitaben buyurmuş:

"Sen bazen bir takım kimseler ile oturursun ki onlar lakırdıya dalarlar, boş konuşurlar. Sen onları gâfil gördüğünde Rabb'ine teveccüh edip dua eyle." (Ebû Nuaym, Hilyetü'l-evliyâ, 1/236)

 

Mekânlara Dair

Hazreti Cabir (radıyallahu anh) buyurmuş:

"Rasûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem Mekke fethinde Mescid-i Haram'da pazartesi, salı ve çarşamba günü dua buyurdular. Çarşamba günü iki namaz arasında dualarının müstecâb olduğunu müşâhede ettim. Ben dahi sıkıntılı bir hâl vukûunda çarşamba günü iki namaz arasında o saati kollayarak ne vakit dua etti isem kabul olduğunu gördüm." (Buhârî, el-Edebü'l-müfred, 1/246)

Hazreti İbn Abbas rivayetiyle Resûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem:

"Mescid-i Haram'da Hacer-i Esved ile Kâbe kapısı arası Mültezem'dir. Bir âfet veya musibete maruz kalan kişi orada dua ederse mutlaka Allah duasını kabul eder." (Heysemî, Mecmau'z-zevâid, 3/246) buyurmuşlardır.

Hazreti Resûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem:

"Üç yer vardır ki, onlarda bir kulun duası reddolunmaz: Çölde kendisini Hak celle ve alâ'dan başka gören olmadığı bir yerde bulunduğunda ve bir bölük adam ile düşman karşısında bulunup da yanındakiler kaçıp kendisi sebat ettiğinde ve gecenin sonunda uyanıp kalktığında." (Münâvî, Feyzü'l-kadir, 3/322) buyurmuşlardır.

 

Bizzat Dualara Dair

Hazreti Enes buyurmuşlar: Ben Hazreti Nebiyy-i Ekrem sallallâhu aleyhi ve sellem ile beraber bulundum. Bir kimse

يَا بَديِعَ السَّمَوَاتِ يَا حَيُّ يَا قَيُّومُ اِنيِّ اَسْأَلُكَ…

diye dua etmiş idi. Resûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem buyurdular ki:

"Biliyor musunuz bu adam nasıl bir isim ile dua etti? Canım kudret elinde olan Zât-ı Ecell hakkı için Cenâbı Allah'a öyle bir ismiyle dua etti ki onunla edilen duaya Hak celle ve alâ icâbet eder, kabul buyurur." (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 3/245)

Hazreti Enes (radıyallahu anh) buyurdular: Biz Nebiyy-i Ekrem sallallâhu aleyhi ve sellem ile beraber bulunduk. Bir kimse ayakta namaz kılmakta idi. Rükû, secde ve teşehhüdden sonra şu duaları okudu:

اَللّٰهُمَّ اِنيِّ اَسْأَلُكَ بِاَنَّ لَكَ الْحَمْدَ لاَ اِلَهَ اِلاَّ اَنْتَ بَديِعَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ يَا ذَا الْجَلاَلِ وَالْاِكْرَامِ يَاحَيُّ يَا قَيوُّمُ

Hazreti Rasûl sallallâhu aleyhi ve sellem: "Şüphesiz ki bu adam Cenâbı Hakk'a öyle bir ism-i a'zamıyla dua etmiştir ki, onunla edilen duaya Hak Teâlâ icâbet eder ve onunla istenilen şeyi Cenâbı Hak ihsan eder." (Hâkim, el-Müstedrek, 1/683) buyurdular.

Hazreti Enes'ten (radıyallahu anh) mervî olmak üzere Resûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem Hazretleri, bir kimse

اَللّٰهُمَّ اِنيِّ اَسْأَلُكَ بِاَنَّ لَكَ الْحَمْدَ لاَ اِلَهَ اِلاَّ اَنْتَ الْحَنَّانُ الْمَنَّانُ يَا بَديِعَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ يَاذَا الْجَلاَلِ وَالْاِكْرَامِ اَسْأَلُكَ الْجَنَّةَ وَاَعُوذُ بِكَ مِنَ النَّارِ

diye dua ederken işittiler: "Şüphesiz ki bu adam Hak teâlâ'ya öyle bir ismiyle dua ediyor idi ki o isim ile dua edildiği vakit Cenâbı Hak icâbet eder ve o isim ile bir şey istenildiği vakit verir." (Hâkim, el-Müstedrek, 1/683) buyurdular.

Hazreti İbn Abbas (radıyallahu anh):

"Bir kimse hüzün veya keder yahut korkuya maruz kaldığı vakit şu kelimât ile dua ederse duası kabul olur:

اَللّٰهُمَّ اِنيِّ اَسْأَلُكَ بِلاَ اِلَهَ اِلاَّ اَنْتَ رَبُّ السَّمٰوَاتِ السَّبْعِ وَرَبُّ الْعَرْشِ الْعَظيِمِ وَاَسْأَلُكَ بِلاَ اِلَهَ اِلاَّ اَنْتَ رَبُّ السَّمٰوَاتِ السَّبْعِ وَرَبُّ الْعَرْشِ الْكَريِمِ وَاَسْأَلُكَ بِلاَ اِلَهَ اِلاَّ اَنْتَ رَبُّ السَّمٰوَاتِ السَّبْعِ وَالْاَرَضيِنَ السَّبْعِ وَمَافيِهِنَّ اِنَّكَ عَلىَ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ

Bunu oku, daha sonra isteyeceğini iste." (Buhârî, el-Edebü'l-müfred, 1/248) buyurmuştur.

Hazreti Büreyde rivayetiyle Rasûl-i Ekrem sallallâhu aleyhi ve sellem Hazretleri, bir kimse

اَللّٰهُمَّ اِنيِّ اَسْأَلُكَ بِاَنَّكَ اَنْتَ اللهُ الَّذِي لاَ اِلَهَ اِلَّا اَنْتَ الْاَحَدُ الصَّمَدُ الَّذِي لَمْ يَلِدْ وَلَمْ يوُلَدْ وَلَمْ يَكُنْ لَهُ كُفُوًا اَحَدٌ

diye dua eder iken işitip buyurmuşlar ki: "Şüphesiz sen Hak celle ve alâ'ya öyle bir ism-i a'zamıyla dua ettin ki o ismiyle bir şey istenildiğinde Cenâbı Hak verir ve o cümlelerle dua edildiğinde icâbet eyler." (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 5/360)

Hazreti Âişe rivayetiyle gelmiştir ki, Nebiyy-i Ekrem Aleyhissalâtü vesselâm Hazretleri "Kul dört defa 'Ya Rabbi' dediği vakit Hak teâlâ kuluna teveccüh buyurup 'Kulum iste, sana verilecek' der." buyurmuşlardır. (Münâvî, Feyzü'l-kadir, 1/411)

Hazreti Enes’ten rivayetle Seyyidü'l-Enâm Aleyhissalâtü vesselâm Hazretleri bir sabah Hazreti Âişe'nin yanına girdiklerinde Hazreti Âişe Annemiz: "Yâ Resûlallah, bana, okuduğumda ettiğim duanın kabul edilip isteklerimin verileceği Cenâbı Hakk'ın ism-i a'zamını öğretseniz." dediler. Aleyhissalâtü vesselâm Hazretleri ona cevap vermediler. Hazreti Âişe kalkıp abdest aldılar, daha sonra

اَللّٰهُمَّ اِنيِّ اَسْأَلُكَ مِنَ الْخَيْرِ كُلِّهِ مَا عَلِمْتُ مِنْهُ وَمَالَمْ اَعْلَمْ وَبِاسْمِكَ الْعَظيِمِ الَّذيِ اِذَا دُعيِتَ اَجَبْتَ وَاِذَا سُئِلْتَ بِهِ اَعْطَيْتَ

diye dua ettiler. Peygamber Aleyhissalâtü vesselâm bunun üzerine "İsm-i a'zam bunların içindedir" buyurdular. (Heysemî, Mecmau'z-zevâid, 10/156)

Hazreti Muaviye b. Ebî Süfyan buyurdular ki:

"Ben Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem'den işittim, buyuruyorlar idi ki: "Her kim şu beş kelime ile dua eder ise Allah Teâlâ ona her istediğini verir:

لَا اِلَهَ اِلاَّ اللهُ وَاللهُ اَكْبَرُ لاَاِلَهَ اِلاَّ اللهُ وَحْدَهُ لاَشَريِكَ لَهُ لَهُ الْمُلْكُ وَلَهُ الْحَمْدُ وَهُوَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَديِرٌ لاَاِلَهَ اِلاَّ اللهُ وَلَاحَوْلَ وَلاَقُوَّةَ اِلاَّبِاللهِ

demiştir. (Heysemî, Mecmau'z-zevâid, 10/157)

Hazreti Hasan Basrî buyurmuşlar: Semure b. Cündeb (radıyallahu anh) bana dedi ki, Resûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem'den defalarca ve Hazret Ebû Bekir'den defalarca ve Hazreti Ömer'den kerrât ile işittiğim bir hadis-i şerifi sana söyleyeyim:

"Bir kimse sabaha çıktığında ve akşama erdiğinde

اَللّٰهُمَّ اَنْتَ خَلَقْتَنيِ وَاَنْتَ تَهْديِنيِ وَاَنْتَ تُطْعِمُنيِ وَاَنْتَ تَسْقيِنيِ وَاَنْتَ تُميِتُنِي وَاَنْتَ تُحْييِنيِ

der ise Allah Teâlâ onun duasını kabul eder." (Heysemî, Mecmau'z-zevâid, 10/118)

Hazreti İbn Abbas'dan mervî olarak gelmiştir ki, bir kimse "Yâ Resûlallah, reddolunmayacak dua var mıdır?" diye sual etti. Hazreti Resûlüllah Aleyhissalâtü vesselâm "Evet, (duadan önce)

اَسْأَلُكَ بِاسْمِكَ الْاَعْلَى الْاَعَزِّ الْاَجَلِّ الْاَكْرَمِ

dersin" buyurdular. (Heysemî, Mecmau'z-zevâid, 10/156)

Hazreti Sa'd b. Ebî Vakkas (radıyallahu anh) rivayetiyle Hazreti Resûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem buyurmuşlar:

"Kardeşim Yunus aleyhisselâm'ın balığın karnında iken duası

لاَ اِلَهَ اِلاَّ اَنْتَ سُبْحَانَكَ اِنِّي كُنْتُ مِنَ الظَّالِميِنَ

idi. Bir Müslüman bu duayı her ne hakkında okur ise müstecâb olur." (Hâkim, el-Müstedrek, 1/505)

Hazreti Abdullah b. Mesud

اَللّٰهُمَّ اِنِّي اَسْأَلُكَ ايِمَانًا لاَ يَرْتَدُّ وَنَعيِمًا لاَ يَنْفَدُ وَمُرَافَقَةَ نَبِيِّكَ مُحَمَّدٍ فيِ اَعْلَى دَرَجَةِ الْجَنَّةِ جَنَّةِ الْخُلْدِ

diye dua etmişler. Resûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem Hazretleri dahi işitip "İste, mutlaka verilir" buyurmuşlar. (Hâkim, el-Müstedrek, 1/524)

Hazreti Enes'ten mervî olmak üzere Hazreti Resûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem يَا أَرْحَمَ الرَاحِميِنَ diyen bir kimseye rastladılar ve ona

"İste ki, Cenâbı Hak sana teveccüh buyurmuştur, duanı kabul edecektir." buyurdular. (Hâkim, el-Müstedrek, 1/544)

Hazreti İbn Mesud'dan mervî olarak Nebiyy-i Ekrem sallallâhu aleyhi ve sellem buyurmuşlar:

"Arafe gecesi şu on kelimeyi bin kere okuyan kimse Cenabı Hak'tan her ne dilerse Hak teâlâ onu verir. Meğerki dilediği şey akrabalara iyilik etmemek veyahut başka bir günah ve vizr ü vebal ola." (Taberânî, el-Mu'cemü'l-Kebir, 10/227)

سُبْحَانَ الَّذيِ فيِ السَّمَاءِ عَرْشُهُ سُبْحَانَ الَّذيِ فيِ الْاَرْضِ مَوْطِئُهُ سُبْحَانَ الَّذيِ فيِ الْبَحْرِ سَبيِلُهُ سُبْحَانَ الَّذيِ فيِ النَّارِ سُلْطَانُهُ سُبْحَانَ الَّذيِ فيِ الْجَنَّةِ رَحْمَتُهُ سُبْحَانَ الَّذِي فيِ الْقُبُورِ قَضَاؤُهُ سُبْحَانَ الَّذيِ فيِ الْهَوَاءِ رُوحُهُ سُبْحَانَ الَّذيِ رَفَعَ السَّمَاءَ سُبْحَانَ الَّذيِ وَضَعَ الْاَرْضَ سُبْحَانَ الَّذيِ لاَ مَلْجَأَ مِنْهُ اِلاَّ اِلَيْهِ

Hazreti Enes'ten mervî olmak üzere Hazreti Nebiyy-i Ekrem sallallâhu aleyhi ve sellem buyurmuşlar:

"Bir ihtiyacın var ve onun gerçekleşmesini istiyorsan şöyle dua eyle: (Taberânî, el-Mu'cemü's-sağîr, 1/123)

لاَ اِلَهَ اِلَّا اللهُ وَحْدَهُ لاَ شَريِكَ لَهُ الْعَلِيِّ الْعَظيِم لاَ اِلَهَ اِلاَّ اللهُ وَحْدَهُ لاَ شَريِكَ لَهُ الْحَليِمُ الْكَريِمُ بِاسْمِ اللهِ الَّذيِ لاَ اِلَهَ اِلاَّ هُوَ الْحَيُّ الْقَيوُّمُ الْحَكيِمُ سُبْحَانَ اللهِ رَبِّ الْعَرْشِ الْعَظيِمِ اَلْحَمْدُ لِلهِ رَبِّ الْعَالَميِنَ كَأَنَّهُمْ يَوْمَ يَرَوْنَ مَايوُعَدُونَ لَمْ يَلْبَثُوا اِلَّا سَاعَةً مِنْ نَهَارٍ بَلَاغٌ فَهَلْ يُهْلَكُ اِلاَّ الْقَوْمُ الْفَاسِقوُنَ كَأَنَّهُمْ يَوْمَ يَرَوْنَهَا لَمْ يَلْبَثوُا اِلاَّ عَشِيَّةً اَوْ ضُحٰيهَا اَللّٰهُمَّ اِنيِّ اَسْأَلُكَ مُوجِبَاتِ رَحْمَتِكَ وَعَزَائِمَ مَغْفِرَتِكَ وَالْغَنيِمَةَ مِنْ كُلِّ بِرٍّ وَالسَّلَامَةَ مِنْ كُلِّ اِثْمٍ اَللّٰهُمَّ لاَ تَدَعْ ليِ ذَنْبًا اِلاَّ غَفَرْتَهُ وَلاَ هَمًّا اِلاَّ فَرَّجْتَهُ وَلاَ دَيْنًا اِلَّا قَضَيْتَهُ وَلاَ حَاجَةً مِنْ حَوَائِجِ الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ اِلَّا قَضَيْتَهَا بِرَحْمَتِكَ يَا اَرْحَمَ الرَّاحِمِينَ

Hazreti Âişe (radıyallâhu anhâ) buyurmuşlar: Pederim bana dediler ki, "Resûlüllah Aleyhissalâtü vesselâm Hazretleri'nin bana öğretmiş oldukları duayı sana ta'lim edeyim mi ki, Hazreti İsa Aleyhisselâm dahi onu havarilerine öğretirler imiş? Senin Uhud dağı kadar borcun olsa da, o duayı etsen, Hak celle ve alâ o borcu sana ödettirir." Ben de "Pekiyi, öğretiniz" dedim. Buyurdular ki

اَللّٰهُمَّ فَارِجَ الْهَمِّ وَكَاشِفَ الْكَرْبِ مُجيِبَ دَعْوَةِ الْمُضْطَرِّ رَحْمٰنَ الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ وَرَحيِمَهُمَا اَنْتَ تَرْحَمُنيِ فَارْحَمْنيِ رَحْمَةً تُغْنِنيِ بِهَا عَمَّنْ سِوَاكَ  (Hâkim, el-Müstedrek, 1/515)

Hazreti Muaz b. Cebel'den (radıyallahu anh) mervî olmak üzere Hazreti Resûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem Efendimiz, Muaz'a buyurmuşlar: "Sana bir dua öğreteyim mi ki o duayı sen okuduğunda üzerinde dağlar kadar borç olsa Hak teâlâ o borcu eda eder." Hazreti Muaz dahi "Evet, öğretiniz" demişler. Onun üzerine Hazreti Rasûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem "Şu duayı et buyurmuşlardır: (Heysemî, Mecmau'z-zevâid, 10/185-186)

اَللّٰهُمَّ مَالِكَ الْمُلْكِ تُؤْتيِ الْمُلْكَ مَنْ تَشَاءُ وَتَنْزِعُ الْمُلْكَ مِمَّنْ تَشَاءُ وَتُعِزُّ مَنْ تَشَاءُ وَتُذِلُّ مَنْ تَشَاءُ بِيَدِكَ الْخَيْرُ اِنَّكَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَديِرٌ تُولِجُ الَّليْلَ فيِ النَّهَارِ وَتوُلِجُ النَّهَارَ فيِ الَّليْلِ وَتُخْرِجُ الْحَيَّ مِنَ الْمَيِّتِ وَتُخْرِجُ الْمَيِّتَ مِنَ الْحَيِّ وَتَرْزُقُ مَنْ تَشَاءُ بِغَيْرِ حِسَابٍ رَحْمٰنَ الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ وَرَحيِمَهُمَا تُعْطيِ مَنْ تَشَاءُ مِنْهُمَا وَتَمْنَعُ مَنْ تَشَاءُ فَارْحَمْنيِ رَحْمَةً تُغْنِنيِ بِهَا عَنْ رَحْمَةِ مَنْ سِوَاكَ اَللّٰهُمَّ أَغْنِنيِ مِنَ الْفَقْرِ وَاقْضِ عَنيِّ الدَّيْنَ وَتَوَفَّنيِ فيِ عِبَادِكَ وَجِهَادٍ فيِ سَبيِلِكَ

Hazreti Ali (kerremallahu vecheh ve radıyallahu anh) bir kimseye "Rasûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem Hazretleri'nin bana ta'lim buyurmuş oldukları kelimâtı sana öğreteyim mi ki üzerinde Sebîr dağı kadar borç olsa o dua kelimelerinin bereketiyle Hak celle ve alâ o borcu sana ödettirir." buyurup şöyle dua et demişlerdir:

اَللّٰهُمَّ اكْفِنيِ بِحَلاَلِكَ عَنْ حَرَامِكَ وَأَغْنِنِي بِفَضْلِكَ عَمَّنْ سِوَاكَ

(Hâkim, el-Müstedrek, 1/538)

Mâruf-u Kerhî Hazretleri "Her kim yatağına girerken

سُبْحَانَ اللهِ وَالْحَمْدُ لِلهِ وَلاَاِلَهَ اِلاَّ اللهُ وَأَسْتَغْفِرُ اللهَ اَللّٰهُمَّ اِنيِّ اَسْأَلُكَ مِنْ فَضْلِكَ وَرَحْمَتِكَ فَاِنَّهُمَا بِيَدِكَ لاَ يَمْلِكُهُمَا اَحَدٌ سِوَاكَ

derse mutlaka Cenâbı Hak kullarının ihtiyaçlarını, isteklerini yerine getirmekle vazifeli olan Hazreti Cibril'e 'Yâ Cibril, şu kulumun isteklerini yerine getir.' buyurur." demişlerdir. (Ebû Nuaym, Hilyetü'l-evliyâ, 8/366)

Said b. Müseyyeb Hazretleri buyurmuş ki:

"Bana sıkıntı veren bir olay oldu. Geceleyin Mescid-i Nebeviye gittim. Mescid-i Şerif'in içine girdiğimde yerdeki çakıllarda ses duydum, bakındım, kimseyi göremedim. Yalnız bir ses işittim ki bana: 'Şu mükedder olduğun iş için Cenâbı Allah'a dua et ve şöyle de diyor idi':

اَللّٰهُمَّ اِنيِّ اَسْأَلُكَ فَاِنَّكَ لَنَا مَالِكٌ وَاِنَّكَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَديِرٌ مُقْتَدِرٌ وَاِنَّكَ مَا تَشَاءُ مِنْ اَمْرٍ يَكُنْ

Said b. Müseyyeb derler ki: Hangi konuda bu duayı etti isem kabul olduğunu buldum." (İbn Asakir, Tarih-i Dimeşk, 64/354)

 

Netice

Fudâle b. Ubeyd (radıyallahu anh) rivayetiyle gelen bir habere göre Resûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem Mescid-i Şerif'de otururlar iken bir adam gelip namaz kıldı, ardından اَللّٰهُمَّ اغْفِرْليِ وَارْحَمْنيِ diye dua etti. Aleyhissalâtü vesselâm Hazretleri buyurdular ki:

"Ey namaz kılan, sen acele ettin. Namaz kılıp oturduğun vakit Hak Teâlâ'ya hamdetmeli ve sonra Peygamber'e salavât okumalı ve ardından dua etmelisin." Daha sonra başka birisi gelip namaz kıldı, Hak Celle ve Alâ'ya hamdden ve Nebiyy-i Ekrem'e salavâttan sonra dua etmişti. Aleyhissalâtü vesselâm Hazretleri de ona "İsteyeceğini iste, sana verilir." buyurdular. (Heysemî, Mecmau'z-zevâid, 10/156)

Hazreti Ali b. Ebî Talib (radıyallahu anh):

"Her dua, Hazreti Peygamber'e ve O'nun tertemiz ailesine salavât getirilmedikçe icâbet olunmaz yani kabul edilmez." (Heysemî, Mecmau'z-zevâid, 10/160) buyurmuştur. Ahmed b. Ebi'l-Havârî naklediyor: Bana Ebû Süleyman dedi ki

"Hak Teâlâ'dan bir şey istediğin vakit duaya salavât-ı şerife ile başlayıp sonra ihtiyacını iste ve duayı yine salavât-ı şerife ile bitir. Çünkü iki başta okunan salavât-ı şerife reddolunmayacak bir duadır. Artık onların ikisi arasında edilen dua geri çevrilmez." (İbn Asakir, Tarih-i Dimeşk, 12/41)

* * *

İmam Süyûtî Hazretlerinin risalesi burada bitti. Duanın âdâbıyla alâkalı sadece şu iki hadîsi hatırlatarak makaleyi bitirelim:

Efendimiz (Aleyhi Ekmellüttehâyâ) şöyle buyururlar:

"Bir Müslüman günah olan bir şeyi istememek ve akrabalarla münasebeti kesmemek ve acele etmemek şartıyla Allah'a dua ederse, Allah onun duasını mutlaka kabul eder. Efendimiz'e sorulur: "Acele etmek nasıl olur Ey Allah'ın Resulü?" Şöyle buyurdular: Dua eden kişi, 'dua ettim, dua ettim de bana cevap verilmedi' deyip yorulur ve duayı terkeder." (Müslim, zikir 92)

Başka bir rivayette de Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyuruyorlar:

"İçinde günah ve akrabalarla ile münasebeti kesmek olmayan bir dua eden Müslüman'a Allah şu üç şeyden birini ona mutlaka verir: Ya onun duasını hemen kabul eder, ya duasını onun için âhirette azık yapar veya duası nispetinde ona kötülüklerin gelmesini önler." Orada bulunanlar: "Öyleyse çok dua edelim." dediklerinde, Allah Resûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem): "Evet, Allah duayı çok kabul edendir." buyurmuştur. (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 3/18)

Author: Selçuk CAMCI - min read. - Post Date: 10/30/2022