Editörden: İlim Her Müslümana Farzdır
Her ferdin tek tek öğrenip bilmesi gereken ilimlerin yanında, öğrenme sorumluluğu toplumun tamamına yüklenmiş Tıp, Matematik, Terzilik, Marangozluk gibi ilimler de vardır.
“İnsanoğlu için gerçek hayat, ilim ve irfanla kâbil olacağından, öğrenip öğretmeyi ihmal edenler, hayatta olsalar dahi ölü sayılırlar. Zira, insanın yaratılışının en önemli gâyesi, görüp bilmek ve öğrendiklerini başkalarına bildirmekten ibarettir.”
Evet, hayatın merkezinde ilim vardır ve insan bu dünyaya; kendini, çevresini ve Yaratıcısını tanımak için gönderilmiştir. Konuları dolayısıyla ilimler tabii ki birbirlerinden ayrılacaktır; ancak bizim için bütün ilimler Rabbimizi ve dünyadaki icraatını tanımak için farklı vesilelerdir. Vesilelerin değeri ulaştırdıkları şeye göre olduğuna göre, bütün ilimler büyük değeri haizdirler.
Allah Resûlü (aleyhissalatu vesselam) “İlim talep etmek, kadın-erkek bütün müslümanlara farzdır.” (İbn Mâce, Mukaddime 17) buyurarak bir çerçeve çizer. Ulema bu hadisteki "ilim" kelimesinin "ilm-i hal" manasına geldiğini söyleyip bunları da bir müslümanın günlük hayatında yapmakla yükümlü olduğu namaz, oruç, hac ve benzeri ibadetler ile sahih bir iman sahibi olmasını sağlayacak temel akaid bilgileri şeklinde açıklamışlardır. Normal insanlar için bu yerinde bir değerlendirmedir. Bununla beraber, toplumun az bir kesimini oluşturan ilim ehli kimseler için bunun çerçevesini daha geniş bir şekilde ele alabiliriz.
Tek tek her ferdin bilmesi şart olan bilgilerin yanında, toplumların da genel olarak ulaşması gereken ilmi seviye vardır. İmam Gazali, devasa eseri İhyâu Ulûmid-dîn’de, ilimleri konularına göre belli kısımlara ayırır herkese farz olan ilmin yanında, topluma farz olan, yani “farz-ı kifaye” diyebileceğimiz ilimlerden de bahsederek şöyle der:
“Öğrenilmesi farz-ı kifâye olan ilim, dünya işlerinin doğru-düzgün bir şekilde yürümesini sağlayan, mesela beden sağlığını korumak için gerekli olan tıp, ticaret, vasiyet ve miras gibi meseleler için bilinmesi zarurî olan hesap/matematik gibi ilimlerdir. Eğer bir memlekette bu ilimleri bilen hiç kimse kalmazsa, o memleket halkının tamamı günahkâr sayılır. Fakat bir beldede bu ilimleri bilen bir kişi de olsa, diğerlerinin üzerinden bu sorumluluk düşer.
Tıp ve matematik ilimlerinin farz-ı kifâye olduğunu söylememiz garip gelmesin. Dahası, toplumun ihtiyacı olan çiftçilik, dokumacılık, siyaset, terzilik gibi sanatların esası olan ilimler de farz-ı kifâye sayılır.
Eğer İslâm diyarında hastaları tedavi edecek doktor bulunmazsa, Müslümanlar helâk olmuşlar demektir. Kendilerini bu felâkete sürüklemiş olmaları sebebiyle de hepsi topyekûn sorumludurlar. Zira, “derdi veren Allah, o derdin devasını da vermiştir.” O devayı bulacak kabiliyet ve imkanları da insanoğluna bahşetmiştir. Bu bakımdan İslâm beldelerinde, sözü edilen ilimleri yeterince bilenler bulunmalıdır. Zira bu ilimleri öğrenmemek, Müslümanları felâketle başbaşa bırakmak anlamına gelir.”
Bu haftaki dosyalarımız “İlim” merkezli. İslami İlimlerin farklı dallarından bir “İlim seçkisi” derledik; istifade ümidiyle.