Aile ve Sosyal Çevrede Ders ve Sohbet Meclisleri
Hicret edilen diyarlarda herkesin, o baskın kültürlerden öğreneceği, alacağı pek çok husus olacaktır, olmalıdır da. Fakat dinin, dini hayatın ve temel değerlerin korunması adına özel bir çaba sarfedilmesi gerektiği de müsellemdir.
Hepimizin bizden önceki nesillerden devraldığımız, gelecek nesillere aktarmamız gereken bir kısım değerler manzumesi var. Bu değerlerin şahs-ı manevi içinde, bilhassa çocuklara, sağlıklı bir şekilde ulaştırılması vazifesi, başta anne babalar olmak üzere şahs-ı maneviyi oluşturan bütün rükünlerin önünde duran önemli bir vazifedir.
Eğer biz bu değerleri, bizden sonraki nesillere, şartlar ne olursa olsun sağlıklı bir şekilde aktarmazsak, dünyanın dört bir yanına dağılan, bulundukları ülkelerdeki baskın kültürün menfi tesirlerine maruz kalan çocuklarımızın olumsuz bir kısım değişim ve dönüşümlere uğramaları kaçınılmaz olacaktır. Meseleyi olumlu bir ifade tarzıyla söylemeye çalışırsak, eğer biz şartların zorluğuna rağmen, temel değerlerimizi gelecek nesillere aktarmada başarılı olabilirsek onlar hangi kültür ortamında olurlarsa olsunlar, kendi öz değerleriyle sahip olmakla beraber hem o baskın kültürle uyum içinde yaşayabilecek hem de kendi öz, temel manevi değerleri ile ayakta kalabileceklerdir.
Hicret edilen diyarlarda herkesin, o baskın kültürlerden öğreneceği, alacağı pek çok husus olacaktır, olmalıdır da. Fakat dinin, dini hayatın ve temel değerlerin korunması adına özel bir çaba sarfedilmesi gerektiği de müsellemdir. Temel dini değerlerin öncelikle menfi tesirlerden korunması, sonra da onun beslenmesi ancak ferdi gayretlerin yanında tüm şahs-ı manevinin desteği ile mümkün olacaktır.
Topluca, birlikte…
Yeni hicret edilen diyarlarda mentör, öğretmen ve rehberlik işini deruhte edenlerin ellerinden geldiğince, şartlar elverdiğince, nesillerimizle ilgilenmekte oldukları, dini, dini hayatı, temel değerleri aktarma gayreti içerisinde bulundukları görülmektedir. Onların rol model olarak çocuklarımıza sundukları, kattıkları çok değerli ve çok önemlidir. Fakat şu da unutulmamalıdır ki bu manevi mirasın çocuklarımıza ve nesle kazandırılması topyekün bir meseledir. Başta aile, yani anne babanın, okulda, eğitim yuvalarında mentör, öğretmen, idareci gibi rehberlerin, en geniş dairede dini, sosyal ve kültürel muhitte eş, dost, akraba, arkadaş çevrelerinin, buna ilaveten kültür merkezleri, medya dünyası ve sivil yapıların da böyle hayati konularda, benzer uygulamalarla, aynı noktaya vurgu yapmaları, meseleyi çocuklar ve genç nesillerin belleklerinde iz bırakacak şekilde ele almaları gerekmektedir.
Çocuklara ve nesle, din, dini hayat ve temel değerler gibi manevi mirasın önemli bir kısmı, aileden, diğer bir kısmı mentör, öğretmen, idareci gibi rehberlerden, diğer bir kısmı da dini, sosyal, kültürel çevreden aktarılmaktadır. Öyle değerler vardır ki çocuğa bunları yuvada sadece anne baba kazandırılabilir. Şuuraltı kazanımları gibi. Öyle değerler de vardır ki bunu yalnız okul ve okuldaki mentör, öğretmen, idareci emsali rehberler verebilir. Öyle değerler de vardır ki çocuklar onları dini, sosyal kültürel çevre vasıtasıyla elde ederler. Her birinin yeri ve önemi ayrı ayrıdır.
Müstahsen âdetler
Yakın geçmişte dinin, dini hayatın, temel değerlerden oluşan manevi mirasın çocuklara ve gençlere aktarımında, kültürel, sosyal ve aile çevresinde uygulanan ve pek çoğumuzun yetişmesine büyük katkı sağlayan çok güzel uygulamalar vardı. Bunlardan sadece biri, kitap okuma ve ders yapma âdetiydi. Değerli bir büyüğümüzün “müstahsen (güzel) âdetlerimiz” dediği âdetlerden biri idi bu. Bu âdet veya bu önemli vazife, şahs-ı maneviyi dünden bugüne taşıyan, besleyen, motive eden en önemli âdetlerden biri idi. Bizim yaşlardaki emsallerimiz bilirler, dersanelerde, evlerde, aile ziyaretlerinde ne zaman üç-beş insan bir araya gelse kısa bir hasbihal ve hal-hatır sormadan sonra o meclisten biri hemen kalkar kütüphaneden bir kitap alır, kendi aralarında kendilerinden daha önde bildikleri birinin eline kitabı tutuşturur, “Abi/abla! Bir ders yapsanız da dinlesek.” derdi. Bazen mesele tevazuya takılır, ”Estağfirullah, siz buyrun!” deyip kitabı yanındakine verir, kitap bazen meclistekilerin elinde birkaç tur atardı. Fakat neticede biri o işi yapar ve orada küçük, basit, mütevazi de olsa, mutlaka bir ders yapılır o meclistekiler de dinlerlerdi. Bu basit fakat önemli uygulama, aslında çocuklara ve gençlere dini ve dini duygu ve düşünceyi, kitap okumayı, öğretme ve öğrenme aşkını, ilme ve alime, bilene değer verme ve saygıyı, ders meclisi ve o meclisteki dinleme oturma-kalkma konuşma adabını, soru-cevap kültürünü -ki bunlar gibi temel değerlerin nesillerimize kazandırılmasında çok önemli faktörlerdir- nazara vermesi açısından gelecek nesillere aktarmada çok ehemmiyetli bir işlev görmüştür.
Dünden bugüne bu şahs-ı manevinin merkezini, kitap, kitap okumaya değer verme, ilim, öğretme-öğrenme aşkı sohbet ve ders halkaları tuttu denilebilir. İnsanlar kitapla, beraberce okuma ve ders halkaları ile beslendi, motive oldu. Öyle ki hizmet gönüllüleri, kısacası, kitap, kitap okuma öğretme ve öğrenme, sohbet ve ders halkaları oluşturma denilince emsalleri arasında parmakla gösterilen bir noktaya ulaştı. Böylelikle onlar kalp-kafa bütünlüğüne ulaşmış münevverler topluluğu haline geldiler. Kendileri aydınlandıkları gibi başkalarını da aydınlattılar. Bu özellik aynı zamanda, farkında idiler veya değildiler, tevafuken, üzerinde durulan konular itibariyle bazı ferdi ailevi problemlerin de çözümüne katkı sağlıyordu. Zira orada okunan hususlar tarafsız, objektif bir şekilde ele alındığında pek çok soru cevabını bulmuş, birçok içinden çıkılmaz meseleye de değinilmiş oluyordu. Bu uygulama fertler, aile ve cemiyet içinde birlik beraberliği sağladığı gibi her türlü dağınıklıktan da kurtarıcı önemli bir dinamikti.
Çocuklar için
Belli seviyede bu ders ve sohbetlerin yapıldığı ilim meclislerinin devam ettiği muhakkak. Konu biraz daha daraltılarak çocuklar özelinde ele alınacak olursa, meselenin onların yetişmesinde aktif rol alan bütün aktörler tarafından topyekün ele alınması, aynı noktaya vurulması gerektiği gerçeği ortaya çıkacaktır.
Çocuklarımızda dini duygu, düşünce ve temel değerlerin oluşmasının en önemli vesilelerinden olan kitapla meşguliyet, onlarda okuma, ilim öğrenme ve öğretme aşkının oluşması, başta yuvada anne babadan başlayan bir vetire ile daha sonra da eğitim yuvalarında mentör, öğretmen ve idareci gibi rehberlerden dini, sosyal çevrede de yakın dost, arkadaş, aile muhitine hatta yazılı görsel medyaya varıncaya kadar herkesin destek ve gayretiyle mümkün görülmektedir.
Yuvada
Herhangi bir hayır tümden elde edilemese de tamamen terketmemek evla olduğundan öncelikle yuvada bu konu ile ilgili anne babalara bir kısım vazifeler düşüyor. Uzmanların bu hususla alakalı yuvada “daha başka neler yapılmalıdır?”la ilgili anne babalara verecekleri çok değerli başka tavsiye ve uygulama örnekleri mutlaka olacaktır.
Bütün bunlara ilaveten şimdilik genel ve temel iki meseleye dikkat çekmek yararlı olacaktır.
1-Öncelikle çocuk kendini fark ettiği andan itibaren evde anne babanın kitapla meşguliyetini görmelidir. Bu görme, çocuğun şuuraltı kazanımları adına çok önemlidir.
Hatta belli periyotlarla anne-baba kendi aralarında kitap okuma saatleri koyarak kitap müzakereleri yapmaları faydalı olacaktır. Çocukların yaşları ne olursa olsun ister anlayacak yaşta olsunlar isterse de olmasınlar, evde buna sıklıkla şahit olmalıdırlar. Öyle ki çok ileri yaşlarda çocuk, anne-babasından bahsederken söyleyeceği en önemli hususlardan birinin mutlaka “Anne ve babamın elinden kitap eksik olmazdı. Bazen de aralarında konuları tartışır, müzakere ederlerdi.” gibi cümleler olmalıdır. Böyle bir anne-baba ileriki yaşlarda çocuğuna “Kitap okumalıyız.” dediği zaman inandırıcı ve samimi olacaktır. Anne-baba her türlü faydalı eseri okuyabileceği gibi, bilhassa konumuz olan din, dini hayat, temel değerlerle alakalı eserleri okumada daha bir hassasiyet sergilemelidirler.
2-İlk çocuktan itibaren bu şekilde hareket eden anne-babalar, ileriki yıllarda bütün (büyük-küçük) bütün çocuklarıyla beraber, aile olarak, asla zorlamanın olmadığı aile içi, gönüllü, teşvikli, ödüllü katılıma dayalı belli periyotlarda en azından haftada bir toplu “aile dersi” saati koymaya gayret göstererek bu hayati konuya verdikleri önemi gösterebilirler.
3-Bu “aile ders”lerini anne babadan biri yapabileceği gibi, uzmanlık isteyen bazı önemli konularda sahasında uzman kişiler eve davet edilerek de yapılabilir. Böylelikle okumada bir farlılık bir farkındalık sağlanmış olacaktır.
4-Bazen de yaş ve seviyelerine göre bazı konuları çocuklarımızın hazırlaması teşvik edilerek (ödül, mükâfat) aile üyelerine “aile ders”lerini aile üyelerine yapabilirler. Bu da onlara konuşma, kendini ifade etme, medeni cesaret gibi pek çok önemli kazanımlar elde etmesine vesile olabilir.
5-Anne babalar bir taraftan “aile ders”lerini cazip hale getirmeye çalışırlarken diğer taraftan da onu sevimsiz, nefret edilen bir birliktelik haline getirmemeye de dikkat etmeli ve çocukları “aile dersi”ne katılıma zorlamamalıdırlar. Onların “aile dersi”ne katılıp katılmamaları anne-babaların çocuklarına karşı olan temel (anne-babalık) haklarına katiyen tesir etmemelidir.
Eğitim yuvalarında
Eğitim yuvaları kitap okuma saatlerinden, kitap okuma yarışlarına varıncaya kadar çocuklara kitabı sevdirme, okumayı özendirme ve okuma, öğrenme, araştırma şevkini yerleştirme adına belki de vazifeleri gereği bu konuya en çok eğilen aktördür denilebilir. Onun için eğitim yuvalarında bu konu ile ilgili yapılması gerekenleri gerçek eğitimcilere bırakmak daha uygun olacaktır.
Sosyal çevrede
Bizim bu yazıda daha çok vurgu yapmayı düşündüğümüz şey, yuvada anne babanın, dini, sosyal, kültürel çevrede de lokal olarak bilhassa aile ziyaretlerinde bu konu ile ilgili yapılabilecek birkaç uygulamadır.
Çocuklarımızla beraber hepimiz zaman zaman aile ziyaretleri yapıyoruz. Bu ziyaretlerin tanışma, kaynaşma, dertleşme karşılıklı yardımlaşmaya vesile olmak gibi pek çok faydaları olduğu muhakkaktır. Bu tür birlikteliklerde hasbihal etme, hal-hatır sorma, ictimai sosyal kültürel bir kısım konulardan bahsetme, fikir alışverişinde bulunmanın tabii ve fıtri bir ihtiyaç olduğunda da şüphe yok. Bazen meşru dairede samimi ortamlar oluşturma şakalar, latifeler de bu tür birlikteliklerde bunca sıkıntıların yanında teneffüs ve inşirah adına olmazsa olmaz hususlardan. Bu tür ziyaretlerde genellikle büyükler kendi aralarında muhabbet ederken çocuklar da emsalleriyle koşar, oynar, gençlerde bazen büyüklerin sohbetlerine dahil olur bazen de sıkılır, odalarına çekilir, bir şeylerle meşgul olurlar.
Aile ziyaretlerinde ikramlar, hasbihal doygunluk noktasına ulaştığında bu “müstahsen âdet”in yani “ders ve sohbet halkası” oluşturma âdetinin hemen devreye sokulması meclisleri bereketlendiren önemli bir unsur olacaktır. Bu bakımdan aile ziyaretleri aslında kitabın önemi, okuma, dinleme adabı, soru sorma, öğretme ve öğrenme aşkı, ilim ve ders meclisleri, ilme ve bilene (alime) saygı gibi değerlerin aktarılmasında önemli bir fırsattır. Bunun için aile büyükleri yani anne-babalar, aile ziyaretlerinde bu konuyla ilgili bazı adımlar atabilirler.
1-“Hayra delalet eden o hayrı işleyen gibidir.” (Tirmizî, İlim, 14) hadisinin ifade ettiği hayrı kazanmak için o meclisten biri hemen bir kitabı alarak birine takdim edebilir, o derse ve ilim meclisinin oluşmasına öncülük yaptığı için de mükafatı katlanır.
2-Böyle bir derse anne-babaların (mahremiyet çerçevesi korunarak) beraberce iştirak etmeleri çok önemlidir. Böylelikle çocuklarına, öğretme-öğrenme aşkı, ilim, ilme ve bilene değer verme vs. gibi hayati konular ve bunların önemini vurgulama da çocukların şuuraltı müktesebatlarına önemli bir mesaj vermiş olacaktır.
3-Böyle bir ders, sohbet meclisine orada bulunan çocuklar da -zorlama yapmadan- davet edilebilir. Oyun çağındaki bazı çocuklar böyle bir davete iltifat etmeyebilirler. Hatta yetişkin çocuklar da bu ortamları bazen sıkıcı bulabilirler. Buna karşılık tabii ki her iki gruptan da gelip derse sohbete katılanlar da olabilir. Onlar katılsa da katılmasa da önce katılıp belli bir süre sonra ayrılsalar da anne babalar bunları problem etmemeli, dersin ahengini bozmamaya çalışmalıdırlar. Onlar her ne kadar ilgi duymuyor gibi görünseler de basiretli anne-babaların sundukları bu tablo çocuklarının belleklerine ileriki dönemlere ait kalıcı bir iz bırakacaktır.
Çocuk sıkılıyorsa
Kitaptan, kitap okuma ve okunmasından, bu tür uygulamalardan sıkılan çocuklar da mutlaka olacaktır. İster bu çocuklar için olsun isterse de bu tür uygulamalardan hoşlanan çocuklar için olsun -çeşitlilik adına- maksat dini, dini hayatı, temel değerleri nesillerimize kazandırmak ise bu tür evlatlarımıza teknolojinin sunduğu nimetlerden istifade ile hazırlanmış eğlenceli, hobilerine hitap eden görsel, sesli, animasyon gibi eğitici öğretici dokümanlardan da istifade etmek çok yararlı ve faydalı olacaktır, hatta gereklidir. Çünkü esas olan sevdirmektir, nefret ettirmek değil kolaylaştırmaktır, zorlaştırmak değil.
Dini duygu düşüncenin nesillere aktarılma yolu tabii ki sadece evde, sosyal çevrede kitap, kitap okuma, ders ve sohbet halkalarından ibaret değildir. Belki bu o yollardan bir yoldur.
Burada üzerinde durulmaya çalışılan husus, evde ve sosyal çevrede bilhassa lokal olarak aile ziyaretlerinde, çocuğun nazarında kitabın, kitap okumanın, ilim, ders ve sohbet meclislerinin öneminin vurgulanmasıdır. Tabii ki aile ziyaretlerinde çocuklarımıza dostluk, misafirperverlik, ikram, kardeşlik gibi temel, manevi, kültürel değerler de aktarılmaktadır. Bunun yanında “ders ve sohbet meclisleri” ile tabii olarak, kitabın önemi, okuma, öğretme ve öğrenme aşkı, ilim, ilim meclisleri, alime, öğretmene saygı atmosferi oluşturulabilirse çocuklarımızın dini ve irfan hayatı adına kalıcı bir katkı sağlanmış olacaktır.