Namazda Sütre Edinmek
90. DERS
NAMAZDA SÜTRE EDİNMEK
Namaz kılmak isteyenin, önünden birinin geçebileceğine inanıyorsa, önüne bir sütre dikmesi müstehaptır. Bunun delilini daha önce rivayet etmiştik. Ayrıca Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Namaz kılan, ok ile de olsa kendine sütre yapsın.”
Sütrenin bir zira (yaklaşık 70 cm) ve daha yukarısı olması müstehaptır. Çünkü Efendimiz’e (sallallahu aleyhi ve sellem) sütre konusu sorulduğunda bunun devenin arka kısmına konulan mü’hira kadar olduğunu beyan buyurmuştur. Mü’hira ise, deveye binenin başıyla aynı hizada olan bir değnektir. Bu da bir zira ya da daha yukarısı olarak yorumlanmıştır. Sütrenin kalınlığı ise bir parmak kadardır. Bu onun en ince ölçüsüdür. Çünkü bundan daha incesini, bakan biri göremez. Bu durumda maksat hasıl olmaz.
Sünnete uygun olan, namaz kılanın sütreye yakın durmasıdır. Zira Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Sütreye doğru namaz kılan, ona yakın dursun. Böylelikle şeytan onunla namazın arasını kesmemiş olur.” Bu konuda diğer bir sünnet de, insanın sütreyi iki kaşından birinin hizasına denk gelecek şekilde durmasıdır. Yani iki kaşının arasına denk gelecek şekilde ona yönelmesi doğru değildir. Bunun delili sahabeden Hazreti Mikdat’ın (radıyallahu anh) şu rivayetidir. “Allah Resulünü, bir değneğe ya da ağaca doğru namaz kılarkan, onu sağ ya da sol tarafına denk getirdiğini gördüm. Ona tam olarak yönelmiyordu.” Yani ona, ortalayacak şekilde tam yönelmiyor, birazcık sağa ya da sola meylediyordu.
Dikilecek bir şey bulamazsa, mütekaddimîn ulema çizgi çizilmesini gereksiz görmüşlerdir. Müteahhirîn ulema ise bunu caiz görmüş ve sünnete uymanın evlâ olduğunu belirtmişlerdir. Çünkü Sünen kitaplarında rivayet edilen bir hadiste Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Değnek yoksa, bir çizgi çizsin.” Sütreden, sütre yoksa çizgi çizilmesinden maksat, hayali toparlamak suretiyle zihni raptetmek ve böylece namazda dağınıklığa düşmemektir.
Çizgi çizen bunu, önünde dikilmiş bir değnek gibi düz çizgi şeklinde (kıbleye doğru uzunlamasına) çizebileceği gibi enine de çizebilir. Enine çizdiği çizgi, hilal şeklinde olabilir. Eğer yer sertse ve çizgi çizemiyorsa, yanındaki herhangi bir şeyi uzunlamasına önüne koyar. Bu da önce dikilmiş sonra düşmüş bir değnek gibi kabul edilir. Hanefi alimlerden Ebu Cafer et-Tahavi bu görüşü tercih etmiştir. Hişam b. Abdullah şöyle demiştir: İmam Ebu Yusuf hazretleriyle hacca gittim. Namaz kılacağı zaman yanındaki kamçıyı sütre olarak önüne atıyordu.
İmamın sütresi, cemaatin sütresi yerine de geçer. Bunun delili, Efendimiz’in (sallallahu aleyhi ve sellem) Ebtah’ta namaz kıldırırken önüne bir değnek koyduğu halde, cemaatin önünde sütrenin olmamasıdır. Değnek manasına gelen ‘aneze’ kelimesi, alt kısmında demir halkası bulunan bir değnektir.
Namaz kılan ister sütre edinsin ister edinmesin, önünden geçenle mücadele etmeyi terk etmesi müstehaptır. Çünkü namazda sakin durmak esastır. Geçene mani olunması gerektiğine dair rivayete gelince, bu ruhsat ifade eder. Tıpkı namazda yılan veya akrebin öldürülmesini ifade eden rivayette olduğu gibi. Bu bir mutlak emir değil, gerektiğinde öldürülebileceğine dair bir ruhsattır.
Namazın önünden geçenin baş, göz veya başka bir şeyle işaret ederek engellenmesine de ruhsat vardır. Nitekim Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), namaz kılarken Ümmü Seleme validemizin iki çocuğu önünden geçmek istediklerinde onları bu şekilde ikaz etmiştir. İkazın tesbihle yapılması da mümkündür. Buna dair şöyle bir rivayet vardır: “Namaz kılanın önünden biri geçecek olursa, onu tesbih ifade eden bir kelimeyle ikaz etsin.” Hem işaret hem de tesbihi bir arada yapmak mekruh görülmüştür. Çünkü bunlardan biri yeterlidir.
Erkek, namazdayken önünden geçeni, kıraat yaparkenki normal sesinden biraz daha yüksek sesle okumak suretiyle de olsa ikaz eder. Kadın ise bu ikazı işaretle ya da sağ elinin içini sol elinin üstüne vurmak (tasfik) suretiyle ses çıkarak yapar. Çünkü tasfik onlar için caiz görülmüştür. O, ne kıraat yaparken ne de tesbihlerini okurken sesini yükseltmez. Çünkü bunda bir imtihan/fitne unsuru vardır. Fitne olacaksa, onun önünden geçeni engellemesi şart görülmemiştir.
Namaz kılan kişi, önünden geçenle mücadeleye girişmez. Mücedeleye girebileceğine dair gelen rivayet ise, -ki o rivayet şöyledir: “Biriniz namaz kılarken, önünden geçecek olanı bırakmasın, gücü yettiğince onu engellesin. Geçmekte ısrar ederse onunla mücadele etsin. Zira o bir şeytandır.” - İslam’ın başında buna cevaz verildiği şeklinde yorumlanmıştır. Ki, o dönemde namazda namaza aykırı hareketler de mübah görülüyordu. Sonra bunlar nesh edilmiştir.
الدرس التسعون
اتخاذ السترة في الصلاة
إذا ظَن مرورَه يستحب له أن يَغرِز سترة. تكون طول ذراع فصاعدا في غلَظ الإصبع. والسنة أن يقرب منها، ويجعلها على أحد حاجبيه ولا يصمُد إليها صَمْدا. وإن لم يجد ما ينصبه فليخط خطا طولا، وقالوا بالعرض مثل الهلال. والمستحب ترك دفع المار، ورخص دفعه بالإشارة أو بالتسبيح، وكره الجمع بينهما، ويدفعه برفع الصوت بالقراءة، وتدفعه بالإشارة أو التصفيق بظهر أصابع اليمنى على صفحة كف اليسرى، ولا ترفع صوتها لأنه فتنة. ولا يقاتل المار وما ورد مؤول بأنه كان والعمل مباح وقد نسخ.
"إذا ظن" أي مريد الصلاة "مروره" أي المار "يستحب له" أي مريد الصلاة "أن يغرز سترة" لما روينا، ولقوله صلى الله عليه وسلم: "ليستتر أحدكم ولو بسهم." "وأن تكون طول ذراع فصاعدا". لأنه سئل رسول الله صلى الله عليه وسلم عن سترة المصلى فقال: "مثل مؤخرة الرحل" بضم الميم وهمزة ساكنة وكسر الخاء المعجمة، العود الذي في آخر الرحل يحاذي رأس الراكب على البعير، وتشديد الخاء خطأ، وفسرت بأنها ذراع فما فوقه. "في غلظ الأصبع" وذلك أدناه، لأن ما دونه لا يظهر للناظر فلا يحصل المقصود منها.
"والسنة أن يقرب منها" لقول النبي صلى الله عليه وسلم: "إذا صلى أحدكم إلى سترة فليدن منها لئلا يقطع الشيطان عليه صلاته." "ويجعلها على" جهة "أحد حاجبيه ولا يصمد إليها صمدا" لما روي عن المقداد رضي الله عنه أنه قال: "ما رأيت رسول الله يصلي إلى عمود ولا شجرة إلا جعله على جانبه الأيمن أو الأيسر. ولا يصمد صمدا." أي لا يقابله مستويا مستقيما بل كان يميل عنه.
"وإن لم يجد ما ينصبه" منع جماعةٌ من المتقدمين الخط، وأجازه المتأخرون لأن السنة أولى بالاتباع، لما روي في السنن عن النبي صلى الله عليه وسلم أنه قال: "إن لم يكن معه عصا "فليخط خطا." إذ المقصود جمع الخاطر بربط الخيال به كيلا ينتشر. ويجعله إما "طولا" بمنزلة الخشبة المغروزة أمامه. "و" كما "قالوا" أيضا بجعله "بالعرض مثل الهلال" وإذا كانت الأرض صلبة يلقي ما معه طولا كأنه غرز ثم سقط. هكذا اختاره الفقيه أبو جعفر رحمه الله تعالى. وقال هشام حججت مع أبي يوسف وكان يطرح بين يديه السوط. وسترة الإمام سترة لمن خلفه لأن النبي صلى الله عليه وسلم صلى بالأبطح عنَزة ركزت له ولم يكن للقوم سترة. العنزة عصا ذات زُجّ حديد في أسفلها.
"و" إذا اتخذها أو لم يتخذ كان "المستحب ترك دفع المار" لأن مبنى الصلاة على السكون، والأمر بالدرء في الحديث لبيان الرخصة كالأمر بقتل الأسودين في الصلاة. "و" كذا "رخص دفعه" أي المار "بالإشارة" بالرأس أو العين أو غيرهما كما فعل النبي صلى الله عليه وسلم بولدي أم سلمة. "أو" دفعه "بالتسبيح"لقوله صلى الله عليه وسلم: "إذا نابت أحدكم نائبة في الصلاة فليسبح." "وكره الجمع بينهما" أي بين الإشارة والتسبيح لأن بأحدهما كفاية.
"ويدفعه" الرجل "برفع الصوت بالقراءة" ولو بزيادة على جهره الأصلي "وتدفعه" المرأة "بالإشارة أو التصفيق بظهر أصابع" يدها "اليمنى على صفحة كف اليسرى" لأن لهن التصفيق "ولا ترفع صوتها" بالقراءة والتسبيح "لأنه فتنة" فلا يطلب منهن الدرء به. "ولا يقاتل" المصلي "المار" بين يديه. "وما ورد به" من قوله صلى الله عليه وسلم: "إذا كان أحدكم يصلي فلا يدع أحدا يمر بين يديه وليدرأ ما استطاع فإن أبى فليقاتله إنما هو شيطان" "مؤول بأنه كان" جواز مقاتلته في ابتداء الإسلام. "والعمل" المنافي للصلاة "يباح" فيها، إذ ذاك "وقد نسخ" بما قدمناه.