Ölüm ve Sonrası Ailevî Sorumluluklar
İnsanın hakları ölümle sona ermez, ölümden sonra da devam eden bazı hak ve sorumluluklar vardır...
Müslüman bir kişinin, yakın ve uzak akraba ve arkadaşlarına karşı farklı görev ve sorumlulukları vardır. Bunların bir kısmı dünya, bir kısmı da ahiret hayatına yöneliktir. Ahirete yönelik olarak bir Müslüman’ın, ölen yakınlarına, dostlarına veya sevdiği, alaka duyduğu kimselere hediye göndermesi, yerine göre bir hak veya vefa borcudur.
Gönderilecek hediyeyi ve makbuliyetini belirleyecek olan da Allah tarafından Gaybın Son Habercisi olarak gönderilen Peygamber Efendimiz’in getirdiği dünya ve ukbanın yol haritasını bildiren dindir. Bu yazıda, vefat eden kimsenin/kimselerin ardından, dinimizin yapılmasını tavsiye ettiği şeyleri kısaca ele almak istiyoruz.
1-Borcunun Ödenmesi
Ölen bir kimsenin ardından yapılması gereken en önemli işlerden biri, onun borçlarını ödemektir. Kul hakkına taalluk etmesi ve ölen insanın rahatlatılması son derece önemlidir. Bunun içindir ki, vefat eden kimsenin borcunu ödeyerek onun üzerinden kul hakkının kalkmasına yardımcı olmak, mirasçılarının ve yakınlarının öncelikli olarak ele almaları gereken bir görevdir. Maalesef günümüzde, dinimizin çok önem verdiği bu konu, hafife alınmakta ve gereken hassasiyet pek gösterilmemektedir. Ölen bir kimsenin borçlarının miras taksim edilmeden önce ödenmesi gerekir. Borcun ödenmesine ölenin bıraktığı miras yeterli değilse, mirasçılar borcu ödemekle sorumlu değillerdir. Bununla birlikte ödemeleri de bir vefa borcudur. Borcu ödeyecek kişinin ölenin mirasçısı veya yakını olması şart değildir; herhangi bir kimse, vefat edenin borcunu ödeyebilir. Borcun ödenmesi, ölen kimsenin uhrevi mesuliyetten kurtulması adına oldukça önemlidir. Konuyla ilgili bazı hadisler şu şekildedir:
نَفْسُ الْمُؤْمِنِ مُعَلَّقَةٌ بِدَيْنِهِ، حَتَّى يُقْضَى عَنْهُ
“Ölen bir bir müminin canı, borcu ödeninceye kadar ipotek altındadır.” (Tirmizî, Sünen, 1078; Ebû Dâvûd, Sünen, 3341; Ahmet b. Hanbel, Müsned, 10599; el-Hâkim, el-Müstedrek, 2219)
Bu konudaki bir diğer rivayet de şu şekildedir:
صَاحِبُ الدَّيْنِ مَغْلُولٌ فِي قَبْرِهِ لَا يَفُكُّهُ إِلَّا قَضَاءُ دَيْنِهِ
“Borçlu kimse kabirde eli kolu bağlıdır. Ancak borcunun ödenmesi onun kelepçelerini çözer.” (et-Taberanî, el-Mu’cemu’l-Evsat, 893)
Bu durumdaki bir kimsenin, borcu ödeninceye kadar ne cennete girmesine ne de salih insanlarla arkadaşlık etmesine izin verilir. Hasenatından alacaklılara verilerek veya borcu kadar onların günahlarından yüklenerek veyahutta dilerse Allah’ın borcunun verilmesini talep edenleri razı etmesiyle kurtulur. (Aliyyü’l-Kâri, Miftahu’l-Mefatih, 5/1959)
Vefat eden kimsenin ahirette borcundan ötürü mesuliyetini gösteren bir diğer hadis te şu şekildedir :
يُغْفَرُ لِلشَّهِيدِ كُلُّ ذَنْبٍ إِلَّا الدَّيْنَ
“Şehidin borç hariç günahları mağfiret edilir.” (Müslim, 1886; Ahmet b. Hanbel, Müsned, 7051) buyrulmaktadır.
Bu hadisteki borç ile bütün kan, mal ve namus gibi kul hakları kastedilmektedir. (Münavî, Feyzü’l-Kadir, 10016) Görüldüğü gibi şehitlik gibi yüce bir payeye erişen bir insan bile kullara olan borcundan muaf tutulmamaktadır. Bu itibarla vefat eden bir kimsenin borcunun ödenmesi ve onun rahatlatılması çok hayatî bir öneme sahiptir. Ölenin yakınlarının, dostlarının, sevenlerinin -imkânlar ölçüsünde- onun geride bıraktığı borçlara sahip çıkıp ellerinden gelen gayreti göstererek ödemeye çalışmaları bir vefa borcudur.
2-Dua ve İstiğfar
Ölen kimsenin ardından dua ve istiğfar etmek, Kur’ân ve Sünnet’te vurgu yapılan bir husustur. Kur’ân, vefat eden insanların ardından onların bağışlanması için dua etmenin çok önemli bir Müslüman ahlâkı olduğuna dikkatleri çekmektedir: Konuyla ilgili bir âyet-i kerimede Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “Onlardan sonra gelenler (başta muhacirler olarak, kıyamete kadar gelecek müminler): ‘Ey Kerim Rabbimiz, derler, bizi ve bizden önceki mümin kardeşlerimizi affeyle! İçimizde müminlere karşı hiçbir kin bırakma! Duamızı kabul buyur Rabbenâ. Çünkü Sen Rauf’sun, Rahîm’sin!” (Haşir sûresi, 59/10). Ayrıca Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) de değişik hadislerde vefat eden insanlar için dua ve istiğfarda bulunulmasını tavsiye etmiştir. Bunlardan birinde Allah Resûlü:
إِذَا صَلَّيْتُمْ عَلَى الْمَيِّتِ فَأَخْلِصُوا لَهُ الدُّعَاءَ
“Vefat eden insanın namazını kıldıktan sonra onun için yürekten dua edin!” (Ebû Dâvûd, Sünen, 3199; İbn Mâce, Sünen, 1487) buyurmuştur. Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) bu tavsiyesinin yanında bizzat kendileri de vefat eden kimseler için Allah’ın mağfiret etmesi için dua etmiştir. Nitekim sahabeden vefat eden Ebû Seleme için şöyle dua etmiştir:
اَلَّلهُمَّ اغْفِرْ لِأَبِي سَلَمَةَ، وَارْفَعْ دَرَجَتَهُ فِي الْمَهْدِيِّينَ، وَاخْلُفْهُ فِي عَقِبِهِ فِي الْغَابِرِينَ، وَاغْفِرْ لَنَا وَلَهُ يَا رَبَّ الْعَالَمِينَ، وَافْسَحْ لَهُ فِي قَبْرِهِ، وَنَوِّرْ لَهُ فِيهِ
“Allah’ım, Ebû Seleme’yi mağfiret buyur! Derecesini hidayete erenler arasında yükselt. Geride kalan nesline sen halef ol (onları koruyup gözet) Ey Alemlerin Rabbi! Ona da bize de mağfiret buyur! Kabrini genişlet ve onu orada nurlandır!” (Müslim, 920; Ebû Dâvûd, Sünen, 3118)
Ayrıca Peygamber Efendimiz’den, vefat eden insanın mağfiret edilmesi için dua etmenin, hediye göndermek anlamında olduğu rivayet edilmektedir:
وَإِنَّ هَدِيَّةَ الْأَحْيَاءِ إِلَى الْأَمْوَاتِ اْلِاسْتِغْفَارُ لَهُمْ
“Hayattakilerin ölenlere hediyesi onlar için istiğfar etmektir.” (Beyhakî, Şuabu’l-Îman, 7527; Deylemî, Müsned, 6323)
Aynı zamanda selef-i salihinden de, ölen kimse için yapılan duaların, ona dağlar şeklinde, ipek bohçalara veya daha başka ambalajlar içinde sarılı bir nur halinde hediye olarak ulaştığı yönünde pek çok rivayet ve nakledilen rüyalar vardır. (Suyûtî, Şerhu’s-Sudûr bi Hâli’l-Mevtâ ve’l-Kubûr, s. 307)
Hayatta olan müminlerin, vefat etmiş yakınlarına, dostlarına ve sahabe efendilerimizden günümüze dinin bize tebliğ ve temsilinde çok önemli yeri olan, ruhun ufkuna yürüyen ilim ve maneviyat büyüklerine de dua etmek hem bir vefa borcu hem bir hediye hem de sevap kazanma yoludur. Bu duaları yaparken ismin zikredilmesi de oldukça önemlidir. Zira Peygamber Efendimiz, vefat eden Ebû Seleme’ye ismen dua etmiştir. Bu itibarla isim zikredilerek yapılan dua, tıpkı şahsa özel adrese postalamak gibidir.
3-Sadaka Vermek
Peygamber Efendimiz, vefat eden bir kimsenin dünyada bıraktığı hayır ve hasenat kaynaklarının onun için sürekli sevap kaynağı olacağını bildirmiş, arkada kalanların, ölen yakınları için toplumun o anda ihtiyacı olan şeyleri tasadduk etmelerini tavsiye buyurmuşlardır.
Nitekim Allah Resûlü insan öldüğünde, amel defterinin kapanacağını, ancak şu üç kişinin bundan istisna edildiğini haber vermiştir:
إِذَا مَاتَ الْإِنْسَانُ انْقَطَعَ عَنْهُ عَمَلُهُ إِلَّا مِنْ ثَلَاثَةٍ: إِلَّا مِنْ صَدَقَةٍ جَارِيَةٍ، أَوْ عِلْمٍ يُنْتَفَعُ بِهِ، أَوْ وَلَدٍ صَالِحٍ يَدْعُو لَهُ
“İnsan öldüğü zaman ameli, şu üç şey dışında kesilir: Sadaka-i cariye, faydalı ilim ve kendisi için dua eden salih bir çocuk.” (Müslim, 1631; Ebû Dâvûd, Sünen, 2880)
Sahabeden birisi Peygamber Efendimiz’e babasının vefat ettiğini ve geriye mal da bıraktığını, fakat kendisine herhangi bir vasiyette bulunmadığını söyleyerek, kendisinin babası adına sadaka vermesinin onun günahlarına keffaret olup-olmayacağını sormuş, Allah Resûü de “Evet.” buyurarak, ölen kimseler için sadaka vermenin önemini hatırlatmıştır. (Müslim, 1630; Nesâî, Sünen, 3652)
Sa’d b. Ubade, Efendimiz’e annesi için tasaddukta bulunmayı sormuş, Allah Resûlü’nün onayı ile hurma bahçesini sadaka olarak vermiştir. (Buhârî, 2756) Bir diğer rivayette de Sa’d b. Ubade, vefat eden annesi için hangi sadakanın daha faziletli olduğunu sormuş, Allah Resûlü su kuyusu kazdırmasını tavsiye etmiş, sahabi de annesi adına bir su kuyusu açtırmıştır. (Ebû Dâvûd, Sünen, 1681)
Konu ile ilgili hadislerden anlaşıldığına göre toplumun, insanların ihtiyacını karşılayacak malî imkânların sadaka olarak verilmesi önem arzetmektedir. Vefat edenlere yapılan dualar, istiğfarlar, sadakalar vs. ahiret âlemine göre bir hediye şeklinde onlara ulaşmaktadır. Nitekim, Hazreti Enes b. Malik, bu durumu Peygamber Efendimiz’e sormuş, Allah Resûlü de şu şekilde cevap vermiştir:
عَنْ أَنَسٍ قَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ إنَّا نَتَصَدَّقُ عَنْ مَوْتَانَا وَنَحُجُّ عَنْهُمْ وَنَدْعُو لَهُمْ، فَهَلْ يَصِلُ ذَلِكَ لَهُمْ؟ قَالَ نَعَمْ، إنَّهُ لَيَصِلُ إلَيْهِمْ، وَإِنَّهُمْ لَيَفْرَحُونَ بِهِ كَمَا يَفْرَحُ أَحَدُكُمْ بِالطَّبَقِ إذَا أُهْدِيَ إلَيْهِ
Enes b. Malik, “Ey Allah’ın Resûlü biz ölülerimiz için sadaka veriyoruz, onlar için hac yapıyoruz ve onlara dua ediyoruz. Bu yaptıklarımız kendilerini ulaşıyor mu?” diye sorunca Allah Resûlü, “Evet, yaptıklarınız mutlaka ulaşır ve sizden birisine bir tabak yemek ikram edildiğinde sevindiği gibi, onlar da sizin kendileri için yaptıklarınıza çok sevinirler.” (Aynî, Umdetü’l-Kâri, 3/119; İbn Âbidin, 2/596; Ali b. Ahmet el-Hekkârî, Hediyyetü’l-ahya li’l-emvât ve ma yesılü ileyhim mine’n-nef’i ve’s-sevab alâ memerri’l-evkat, s.177)
Vefat eden insanın ardından dua, sadaka ve borcunun ödenmesinden ötürü sevabının ulaşmasında ittifak edilmiştir. (Nevevî, el-Minhac Şerhu Sahihi’l-Müslim, 11/85) Bir insanın yaptığı bir amelin sevabının bir diğer insana ulaşmasıyla ilgili rivayetler tevatür derecesine ulaşmaktadır. (İbn Âbidin, 2/596)
Nafile olarak tasaddukta bulunan kimsenin, bütün inanan erkek ve bayanları niyet etmesi daha faziletli bir davranıştır. Zira verilen sadakanın sevabı, verenden hiçbir eksilme olmaksızın niyet edilen herkese ulaşmaktadır. Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat’ın görüşü bu şekildedir. (İbn Âbidin, 2/243) Bu itibarla, vefat eden bir kimse adına yapılan sadaka, ibadet, Kur’ân tilâveti gibi taat ve kurbetlerden hasıl olan sevabı, başta Peygamber Efendimiz, sahabe, selef-i salihin, mezhep imamları ve maneviyat büyükleri olmak üzere günümüze kadar üzerimizde hak ve emeği olan kimselere, yakınlarımıza, dostlarımıza ve bütün müminleri niyet ederek bağışlamak hem vefa, hem sevap kazanma, hem de ahirette o insanlarla dünyada iken bir dostluk kurma adına önemli olsa gerektir. Elbette ki böylesine geniş kapsamlı bir duada, bizzat bağışlamak istediğimiz insanların ismini söylemek de adrese teslim etmek gibidir.
Aklımıza şöyle bir soru gelebilir: Peki nasıl olup da yapılan bir hayrın sevabı, binlerce milyonlarca insana aynı anda ulaşacaktır? Şunu hatırlatmak gerekir ki, dünyada internet, uydu yayını gibi değişik iletişim vasıtalarıyla bir görüntü, ses veya bilgi, aynı anda milyonlarca, milyarca insan ulaşmaktadır.
Vefat eden insanlara gönderilen hediyeler konusuna “Kur’ân Okuma” ile devam edeceğiz.