Zilzal Suresinin Tefsiri ve Günümüze Bakan Yönleri -1
Zilzal suresi, muhataplarına öldükten sonra dirilişi, kıyamet gününün dehşeti ile o gün gerçekleşecek olan hesaplaşma anını anlatmakta ve böylece dinleyenlerden ileriye dönük yapılması gerekenleri yapmalarını istemektedir.
Tefsir ilmi oluşum sürecini tamamlayıp, yazılı eserler vermeye başlayınca kendine has bazı metotlar çerçevesinde gelişmeye devam etmiştir. Bazı müfessirler, dil merkezli yorum geleneğine yoğunlaşırken bazıları da rivayetler üzerinde durmuşlar bu sebeple de tefsirler rivayet ve dirâyet bağlamında ele alınmıştır. Daha sonraki dönemlerde, daha da zenginleşmiş ve yeni yeni yaklaşımların sergilendiği bir alan haline gelmiştir. Özellikle sosyolojik ve psikolojik açılımlar da bu çerçevede değerlendirilebilir. Tüm bu gayretler sonucu oluşturulan eserler ve çalışmalar sadece Allah (celle celâluhû)’ın Kelâmını daha iyi anlamak ve anlatmak için yapılmıştır.
Nuzûl döneminde Hazreti Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem) Kur’ân ayetlerinin anlaşılması gereken yerleri açıkladığından dolayı sahabelerin anlama konusunda ciddi problemler yaşamadığını görmekteyiz. Hazreti Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem) vefât edince ashâb, vahyin inişine şahit olduklarından dolayı çoğu kez Kur’ân’ın, Kur’ân ve Sünnetle tefsiriyle yetinmişler ve bununla beraber kendi yorumlarını da ilâve etmişlerdir.
İleriki dönemlerde, İslâm Coğrafyası genişlemiş, yeni toplum ve milletler İslâmı kabul etmişlerdir. İşte bu dönemlerde Kur’ân ayetlerinin yorumlanması konusunda yeni kültür ve yeni anlayışlardan dolayı problemlerin çoğaldığı görülmüştür. Sahabe, tâbiûn ve sonraki nesiller, âyetleri anlamada yeni metotlar geliştirmişler ve bu bağlamda günümüzdeki müfessirlere öncülük etmişlerdir. Dolayısıyle günümüz ilâhiyatçısına ve Kur’ân tefsiriyle uğraşan araştırmacılara düşen görev; günümüzü iyi tanıması ve ortaya çıkan yeni problemlerin çözümlerini, bilhassa tefsir kaynaklarından araştırarak, günümüz insanının anlayabileceği şekilde ortaya koymasıdır.
Çalışmanın Önemi
Hazreti Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem)’den günümüze kadar yüzlerce tefsir eseri te’lif edilmiş, geniş bir külliyât oluşturulmuştur. Ancak bu kadar geniş bir külliyyâttan yararlanmak, istenilen bilgiye ulaşmak, hem zor olmakta, hem de çok zaman almaktadır. Dolayısı ile bu tezimizde ele aldığımız surenin tefsirinin tarihî seyrini göz önünde tutarak, müfessirlerin, âyetlerin tefsiri hakkındaki bir zenginlik olan farklı görüşleri ortaya çıkarmak hedeflenmiştir. Böylece geniş tefsir külliyyâtından daha kolay yararlanılmış olacak ve bu çalışmalar sonraki çalışmalara Allah (celle celâluhû)’ın izniyle ışık tutacaktır.
Bu çalışmada kaynakların zengin olması, elde edilen bilgilerin ilgili konulara yerleştirilmesi, çalışmanın ana problemi olmuştur. Bu problem, kaynak olarak aldığımız tefsirler kronolojik sıraya göre incelenerek ve belli konulara yoğunlaşmış müfessirlerin görüşlerine, tezimizdeki konularda daha çok müracaat edilerek, çözüm yoluna gidilmeye çalışılmıştır.
Konu olarak aldığımız, Zilzâl suresi; kelimelerin izahı, kıraat, i’rab, belâğât, nâsih ve mensuh, sebebi nüzûl, münasebet, âyetle ilgili gerekli izahlar, âyetlerin kronolojik açıdan değerlendirilmesi ve âyetten çıkartılan temel hedefler ve hükümler üzerinde durulacaktır.
Ayrıca modern bilimin verileri ile ayetler arasında paralellik kurulmaya çalışılacaktır.
Çalışmanın Metodolojisi
Suredeki konular incelenirken, tefsir kaynakları kronolojik sıraya göre taranacak bazen de klasik ve modern müfessirlerin görüşleri cem edilerek ortak sonuçların çıkarılmasına çalışılacaktır. Müfessirlerimizin pek çoğunun iyi tanındığı için vefat tarihlerini vermeyi gerekli görmediğimizi de belirtmekte fayda vardır.
Kelimelerin izahı konusunda, Ferra ve Ragıb elİsfahani gibi dilcilerin eserleri yanı sıra erken dönem tefsirlerden başlayarak kelime analizlerini günümüze kadar takip ettik.
İ’rab, kıraat ve belâğât konularında âyetlerin anlamlarına te’sir eden i’rab, kıraat ve belâğâtlar sade bir şekilde izah edilmiş olup bu konularda temayüz etmiş olan Zemahşerî, İbni Atiyye, Râzî, Kurtubî, Nisâbûrî bibliyografyaya eklenecek, Ebû Hayân ve Şevkânî’nin eserleri temel olarak alınmıştır. Bu konulardaki önemli olan kelime ve cümleler koyulaştırılarak belirtilmiştir.
Âyetlerin sebebi nüzûl konusunda farklı rivayetler alınmaya çalışılmış, bu farklı rivayetler detaylarıyla verilmeye çalışılmıştır. Genel değerlendirmeler özellikle Taberî, Râzî ve Kurtubî gibi hem dil hem de rivayet zengini tefsirler ışığında yapılmıştır. Çağdaş dönem müfessirlerinden de sık sık istifade edildiğini hatırlatmakta fayda vardır. Öncelikli olarak Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, Mevdudî, Seyyid Kutub, Said Havva, Vehbe Zuhaylî vb isimlere yer verilmiştir.
Aynı konuyla ilgili değişik rivayet zincirleriyle nakledilen hadislerin sadece bir tanesi alınmıştır. Rivayet zincirleri hazfedilmiş olup, hadislerin kaynaklardaki yerleri dipnotlarda gösterilmiştir. Tefsir kaynaklarında, âyetlerle ilgili zaman zaman birçok görüş zikredilmiştir. Bu durumda müfessirin naklettiği görüşler arasından kendisinin tercih ettiği görüş de belirtilmiştir.
1.BÖLÜM : ZİLZAL SURESİNE GENEL BAKIŞ
1.1. SURE HAKKINDA GENEL BİLGİLER
Bu başlık altında surenin içeriği ve temel konuları ele alınacaktır. Daha sonra da surenin ismi ve faziletiyle ilgili rivayetler değerlendirilecektir.
1.1.1. Surenin İçeriği
Sure, muhataplarına öldükten sonra dirilişi, kıyamet gününün dehşeti ile o gün gerçekleşecek olan hesaplaşma anını anlatmakta ve böylece dinleyenlerden ileriye dönük yapılması gerekenleri yapmalarını istemektedir. Çünkü gizli dosyaların tamamının açığa çıktığı gündür o gün. Yapılan işlerin hepsi amel defterinde kayıtlıdır. Sure, insanlardan bu bilinci şuur derecesinde idrak etmeyi istemektedir. Böylece insanlar hayır işlemeye özendiriliyor, şer işlemekten de sakındırılıyor. Bu açıdan sureye bakıldığında tüm zaman ve mekânları kuşatan evrenel bir direktif niteliğindedir. Surede ayrıca Yüce Yaratıcının adaletinin mükemmelliği dikkatleri çekmektedir. Hiç kimseye haksızlık yapılmayacağını anlatan sure, insanların öbek öbek hesap meydanına geldiklerinde amelleriyle baş başa kalacaklarını belirtmektedir. Bundan sonraki bölümlerde detaylı bir şekilde işlenecek olan surenin şimdi metni ve mealiyle yetinelim:
﴿إِذَا زُلْزِلَتِ الْأَرْضُ زِلْزَالَهَا﴾ ﴿وَأَخْرَجَتِ الْأَرْضُ أَثْقَالَهَا﴾ ﴿وَقَالَ الْإِنْسَانُ مَا لَهَا﴾ ﴿يَوْمَئِذٍ تُحَدِّثُ أَخْبَارَهَا﴾ ﴿بِأَنَّ رَبَّكَ أَوْحٰى لَهَا﴾ ﴿يَوْمَئِذٍ يَصْدُرُ النَّاسُ أَشْتَاتًا لِيُرَوْا أَعْمَالَهُمْ﴾ ﴿فَمَنْ يَعْمَلْ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ خَيْرًا يَرَهُ﴾ ﴿وَمَنْ يَعْمَلْ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ شَرًّا يَرَهُ﴾
Meâl:
Rahmân ve Rahîm Allah’ın Adıyla
- 1.Yer o müthiş depremiyle sarsıldığı zaman,
- 2.Ve yer bağrındaki ağırlıkları çıkardığı zaman,
- 3.İnsan şaşkın şaşkın: “Ne oluyor buna!” dediği zaman,
- 4.İşte o gün yer, üstünde olan biten her şeyi anlatır:
- 5.Çünkü Rabbin ona bunları vahyeder.
- 6.İşte o gün bölükler halinde insanlar, kabirlerinden çıkıp Yüce Divana dururlar, tâ ki yaptıklarının karşılığını görüp alırlar.
- 7.Zerre ağırlığınca hayır yapan onu bulur,
- 8.Zerre ağırlığınca şer yapan da onu bulur.
1.1.2. Surenin ismi
Sure isimleri genellikle sure içinde geçen garip bir kelime veya ifadeden ya da sure içinde anlatılan kıssanın etrafında döndüğü şahsiyetlerin isimlerinden alınmıştır. Kur’ân surelerinin pek çoğu ad(ları)nı doğrudan Peygamber Efendimiz’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) tevcihlerinden almaktadır. Surelerin isimlerinin tevkifi olup olmadığı konusu usul kitaplarında tartışılmış ancak genel kanatın tamamının tevkifi olduğu noktasında yoğunlaştığını görmekteyiz. Bu sebeple Zilzâl suresinin de isimlerinin temel referansı Hazreti Peygamber’dir (sallallâhu aleyhi ve sellem). İçerisinde Kıyamet günü vuku bulacak korkunç zelzeden bahsettiği için Zelzele ya da Zilzâl isimlerini alan sureye Câmia veya Fâzzetu’l-câmia adları da verilmiştir. Bu son iki ismin verilmesinin asıl sebebi ise insanların işlediği zerre ağırlığınca da olsa şer ve hayır tüm amellerin hesaba katılacağını bildirmesinden dolayıdır. Ayrıca Resûlüllah (sallallâhu aleyhi ve sellem) tarafından Kur’ân’ın yarısına veya dörtte birine muadil tutulması da Câmia manasının arkasındaki inceliğe işaret etmektedir. Zaten bu isimleri de sureye bizzat Hazreti Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem) vermiştir. Sonuç olarak surenin dört ismi de surenin muhtevasını açık bir şekilde yansıtmaktadır.
1.1.3. Surenin Fazileti
Surelerin faziletiyle ilgili rivayetlerin fazlalığı bazı kimseleri bu rivayetlere karşı temkinli davranmaya sevketmiştir. Her ne kadar konuyla ilgili selefin müstakil eser verdiğini büyük âlim Suyuti’den öğrenmekteysek de kendisinin de bu rivayetlerle ilgili bazı çekinceler taşıdığı dikkatlerden kaçmamaktadır. İtkan’da konuyla ilgili bir eser yazdığını (Hamâilu’z-Zehr fi Fadâili’s-Suver) kaydeden Suyûti sure faziletleri ile ilgili mevzu rivayetlere iltifat etmediğini söylemektedir. Titiz âlim Suyuti eserinde Zilzâl suresinin faziletiyle ilgili Tirmizi rivayetine yer vermektedir. Tirmizî'nin, Enes b. Malik'ten rivayetine göre Rasûlullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
"Her kim "İzâ zülzilet: yer... sarsıldığı zaman" sûresi'ni okursa bu onun için Kur'ân'ın yarısına denk gelir. Kim de "Kul yâ eyyuhel kâfirûn: De ki: Ey kâfirler (Kâfirun) sûresi'ni okursa, bu onun için Kur'ân'ın dörtte birine denk gelir. Kim de: "Kul huvallahu ehad (İhlas Sûresi)"ni okursa bu da onun için Kur'ân'ın üçte birine denk gelir."
Bu hususta İbn Abbas'tan gelmiş rivayet de vardır. Ayrıca Mutezili müfessir Zemahşerî’nin Ehli Beytt’en naklettiği bir hadiste de Allah Resûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmaktadır: “Kim Zilzâl suresini dört kez okursa bütün Kur’ân’ı okumuş olur.”
Suyuti’nin özetle sunduğu bu rivayeti pek çok müfessir tam metin halinde eserlerinde zikretmektedirler. Buna göre rivayetin aslı şöyledir: Enes b. Malik diyor ki:
"Resûlüllah, sahabilerinden birisine: "Ey filan evlendim mi?" dedi. Adam: "Hayır, vallahi ya Resûlüllah. Benim evlenecek bir şeyim yok." dedi. Resûlüllah: "Sen İhlâs suresini ezbere biliyor musun?" dedi. Adam: "Evet " dedi. Resûlüllah: "O, Kur'an’ın üçte biridir." dedi ve buyurdu ki: "Nasr suresini ezbere biliyor musun?" Adam: "Evet " dedi. Resûlüllah: "O Kur'an’ın dörtte biridir." dedi ve buyurdu ki: " Kafirûn suresini ezbere biliyor musun? " Adam: “Evet " dedi. Resûlüllah: "O, Kur’ân’ı dörtte biridir." dedi ve buyurdu ki: "Zilzâl suresini ezbere biliyor musun? " Adam "Evet " dedi. Resûlüllah: "O, Kur’ân’ı dörtte biridir." dedi ve adama: "Evlen, evlen." buyurdu.
Birinci rivayette Kur’ân’ın yarısına muadil olan Zilzâl suresi ikinci rivayette dörtte birine muadil addedilmiştir. Müfessirlerimiz ilk bakışta çelişki gibi görünen bu rivayetlerin aralarını da değişik bir yorumla telif etmeye çalışmışlardır. İlk rivayet hakkında yapılan açıklamaya göre Kur’ân’ın ahkâmı dünya ve ahiret olmak üzere iki kısımdır. Bu surede genel anlamda ahiret ahkâmı işlenmektedir. Özellikle surede geçen yeryüzünün ağırlıklarını dışarı çıkarması ve değişik haberleri vermesi ifadeleri ahireti tasvir eden diğer surelere ilave bir anlam zenginliği katmaktadır. Bu açıdan konu ele alındığında müfessirlerimiz surenin Kur’ân’ın yarısına muadil olmasını hadisin ışığında oldukça anlamlı bulmaktadırlar. İkinci rivayetteki Kur’ân’ın dörtte birine muadil olmasını ise müfessirler başka bir hadisin rehberliğinde açıklamaktadırlar. Buna göre surenin konu edindiği öldükten sonra dirilmeye iman meselesi Tirmizi hadisi çerçevesinde iman esaslarının dörtte biridir. Söz konusu hadiste Allah Resûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem) “Bir kul şu dört şeye iman etmedikçe mümin olmaz buyurmaktadır: Allah’tan başka Tanrı olmadığına ve benim Allah’ın hak ile gönderdiği Resûlü olduğuma şehadet etmek, ölüme, ölümden sonra dirilmeye ve kadere iman etmek. Surenin faziletiyle ilgili rivayetler yukarıdakilerle sınırlı değildir. Hatta yukarıdaki rivayetlerin farklı versiyonları da vardır. Fakat biz detaylardan kaçınarak daha farklı bir hadise dikkat çekmek istiyoruz. Ebû Davud ve Nesâî’nin Sünenleri, Ahmed İbn Hanbel’in Müsned’i ve Hakim’in Müstedrek’inde Abdullah b. Amr'dan şöyle dediğini rivayet ettiler:
"Bir adam Resûlüllah’a (sallallâhu aleyhi ve sellem) gelip: "Bana Kur’ân’dan bir şeyler öğret ya Resûlellah!" dedi. Ona: "Elif Lam Ra ile başlayan üç uzunca sure okudu ve bunları öğrenmesini tavsiye etti." Adam: "Yaşım ilerledi, kalbim sertleşti, dilim kalınlaştı. Ben bunları öğrenemem (ezberleyemem)." dedi. Bunun üzerine Hazreti Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem) "Hâ mîm bulunan surelerden okudu ve bunları öğrenmesini tavsiye etti." İlk sözü gibi bir söz söyledi. Bu defa: "Sebbeha şeklinde başlayan üç sure oku." buyurdu. Aynı sözü söyledi. Adam: "Ya Resûlellah! Bana kısa ama manası geniş bir sure öğret." dedi. Hazreti Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem) de ona sonuna kadar Zelzele suresini okudu ve öğretti. Adam: "Seni nebi olarak gönderene yemin olsun ki, üzerine fazlasını koymam." dedi. Adam gitti. Resûlüllah (sallallâhu aleyhi ve sellem) : "Adamcağız kurtuldu. Adamcağız kurtuldu." buyurdu.
Bu rivayette surenin fazileti ile ilgili en dikkat çekici nokta söz konusu meçhul şahsın Hazreti Peygamber’den (sallallâhu aleyhi ve sellem) toplayıcı/kapsayıcı bir sure okutmasını istemesi (akraenî sûraten câmiaten) ve Allah Resûlü’nün hiç tereddüt etmeksizin ve zaman kaybetmeden Zilzâl suresini okumasıdır. Bir taraftan kitab-ı zikir olan Kur’ân’ın bu sure ile söz konusu yönünün vurgulanması, diğer taraftan da bir suresinin adeta öteki sureleri içeren bir fihrist hükmünü iş’ar eden kitab-ı fikir yönü hadisten anlaşılmaktadır. Bunlara ilaveten câmiiyet yönünün bir diğer iması da gerçek anlamda toplanma mekânı olan mahşerin sure ile tekrar hafızalara kazınması ve inanan insanların buna göre hareket etmesini sağlamasıdır. Seyyid Kutub’un ifadesiyle “Bu sure gafil kalpler için şiddetli bir sarsıntıdır”, bu sebeple ebedi hayata hazırlığı fevkalade derecede teşvik etmekten daha faziletli ne olabilir ki!