Esved ibn Yezid en-Nehaî
Esved b. Yezid anılınca akla, namaz, oruç, hac, çokça Kur'ân okuma, zühd ü takva ve Allah karşısında havf ü haşyet gelir. Esved bütün zamanını oruçla geçirir, az uyur, onun uykusu akşam namazı ile yatsı arasındaki kısacık bir zamandır.
Hakkında söz söylenilmesi zor olan mevzulardan birisi, kanaatimizce tâbiûn dönemi ve bu dönemin büyük imamlarıdır. Baş döndürücü ilim, takat getirilmez ibâdet u taat, meleknümûn ahlâk ve fazîlet sahibi bu büyük insanlar, Allah Resûlü’nün ilk talebeleri olan sahabe-i kiramdan din-i mübini alarak nesilden nesile günümüze kadar intikâl ettirmişlerdir. Gösterdikleri geceli gündüzlü gayretleri ve himmetleri, Allah Taâlâ tarafından takdirle karşılanmış ve İlahî kelâmda kendilerine yer verilmiştir. Onlar için Allah Taâlâ, (İslâm’da) birinci dereceyi kazanan muhacirler ve ensar ile onlara güzellikle tâbi olanlar (Tabiin-i kiram) (yok mu?) Allah onlardan razı olmuştur. Onlar da Allah’tan razı olmuşlardır. (Allah) bunlar için -kendileri içinde ebedî kalıcı olmak üzere- altlarından ırmaklar akan cennetler hazırladı. İşte bu en büyük bahtiyarlıktır."(1) buyurmuştur. Sahabinin yanıbaşında yerlerini alan Tâbiîn'in Allah Resûlü nezdinde de değeri çok büyüktür. Tabiînin yaşadığı asrı, Peygamberimiz (s.a.v.) şu hadisiyle medhetmiştir. "Asırların en hayırlısı benim asrım sonra onu takib eden, sonra da onu takib eden asırdır."
İşte bu hayırlı asrın hayırlı insanlarından biri, Kur'ân'ın bahtiyarlar zümresinden saydığı, şerefli büyük tabiîn imamı, eşsiz insan ESVED b. YEZİD b. KAYS EN-NEHAÎ'dir. Aczimizi ve fakrımızı hesaba katmadan, O'nu anlamaktan fersah fersah uzak olmama rağmen, maneviyatından istimdad ederek alâ kaderi'l-imkân okuyucularımıza, toplumumuzda çok az bilinen ve duyulan bu zâtı takdime çalışacağım. Yüce Mevlâm'ın tevfîkini niyaz ederim.
İsmi, Esved b. Yezid'dir. Ebu Amr künyesiyle bilinmektedir. Aslen Yemenlidir. Yemenin iki büyük ailesinden biri olan Neha ailesine mensup olduğu için "Nehaî" nisbetiyle şöhret şiar olmuştur. Kaynak eserler imanın doğum tarihini tesbit edememişlerdir. Hicretten birkaç yıl önce doğmuş olma ihtimali vardır. Efendimizin Muaz b. Cebel'i Yemen'e gönderdiği zaman(2) Esved b. Yezid en-Nehâi'nin Hz. Muaz'dan istifâde ettiğini ve ondan ders aldığını nazara alırsak, Esved'in hem muhadramun'dan(3) olduğu hem de doğduğu yıllar hakkında yaklaşık olarak bir kanaate varmış olabiliriz.
Ashabdan birçok zatla görüşüp onların rahle-i tedrisine oturmuş olması Esved'in tabiîn sayılmasına, Efendimiz zamanını idrak ettiği halde O'nu (A.S.) göremeyişiyle de "Muhadramun"dan sayılmasına sebeb olmuştur. Hafız Hakim Nisaburî, Esved'i tabiûn arasında ikinci tabakanın birincisi olarak zikretmektedir(4). Görüştüğü sahabiler arasında şu zatları zikredebiliriz: Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali, Abdullah b. Mesud, Muaz b. Cebel, Hz. Aişe, Ebu Musa'l-Eş'arî, Hz. Selman, Hz. Huzeyfe, Hz. Bilâl ve Abdullah b. Ömer radiyallahu anhum ecmaîn(5)
İlmin bütün dallarını kendisinde cem etmiş olan Esved, kıraat ilmini Abdullah b. Mes'ud'dan öğrendiğini İbnu'l-Cevzî "İmamü'l-Celil" unvanını kullanarak Tabakatu'l-Kurra'sında kayd eder(6). Kendisinden de kıraat ilmini oğlu İbrahim, Ebu İshak es-Sabîi ve Yahya b. Vessab ve daha başkalarının öğrendiği Miftahu's-Saade'de zikredilmiştir(7).
Kıraat ilminin yanı sıra Kur'ân-ı Kerim'i anlamadaki durumunu da Muhammed Hüseyin ez-Zehebî, Irak Tefsir Okulunu anlatırken şu ifadelerle dile getirir: "İlm-i tefsir çalışmalarıyla çok tabîin bilinmektedir. Ancak bunlar arasında en meşhurları Alkame b. Kays, Mesruk, Esved b. Yezid, Mürretü'l-Hemedanî, Emir eş-Şabi, Hasan Basri ve Katade b. Diame’dir". Hz. Esved b. Yezid'in Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer, Hz. Ali, Hz. Hüzeyfe ve Hz. Bilâl'den rivayet ettiğini de kaydeden müellif, Esved için ayrıca "Allah'ın kitabını anlamada büyük bir iktidarı vardı."(8) demektedir.
Hadis ilminde de büyük bir üne kavuşan Esved'i, İmam Zehebi, Tezkiretu'l-Huffaz'ında hadis hafızları arasında "fakih, zâhid ve âbid" lakabıyla Küfe şehrinin âlimi olarak zikretmiştir.(9) Muaz, İbn-i Mes'ud, Huzeyfe ve Bilâl'den hadis rivayet ettiğini de ilave etmiştir. Sahabînin büyüklerinden yaptığı rivâyetler, başta Buharî, Müslim olmak üzere diğer hadis kitaplarında nakledilmiştir(10) Misâl olarak şunu zikredebiliriz. Buharî'nin rivayet ettiği ve Hz. Aişe vâlidemizden Efendimiz'in gece namazını soran zatın Esved b. Yezid olduğu tasrih edilmiştir.(11)
Esved b. Yezid anılınca akla, namaz, oruç, hac, çokça Kur'ân-ı Kerim okuma, zühd ü takva ve Allah karşısında havf ü haşyet gelir. Esved bütün zamanını oruçla geçirir, az uyur, onun uykusu akşam namazı ile yatsı arasındaki kısacık bir zamandır(12). Bütün geceyi ömrü boyu namaz, zikir ve ilim tahsiliyle geçirir. Zühd ü takvada derinleşmesi devrinin büyük imamlarını hayrete sevketmiştir. Yezid b. Ata, Alkame b. Mersed'den şöyle demiştir: "Zühd ü takva tâbiînden 8 kişide nihayet bulmuştur. Onlardan birisi de Esved b. Yezid'dir. Esved ibâdet, taat hususunda çok gayret gösterir, rengi sararıp soluncaya kadar çok oruç tutardı. Alkame b. Kays kendisine "bu vücuduna niçin bu kadar eza ve cefâ ediyorsun" dediğinde O, "ben bedenimin rahat etmesini istediğim için bunu yapıyorum" şeklinde cevap veriyor.(13) Bir başka defa Alkame yine kendisine "niçin kendine bu kadar eza ediyorsun" demesine karşılık "iş çok ciddî, iş çok ciddî!" şeklinde karşılık vererek gerek Alkame gerekse başkalarının yaptığı tesellilere kulak vermeyip ahirette hesabın çetin olduğunu, kurtuluşun çok zor olduğunu söyleyerek "ben iki emniyeti ve iki korkuyu bir arada toplamam" hadis-i kudsi'sini âdeta kendisine rehber yaparak "ben ahirette bedenimin rahatını istediğim için onu burada rahat ettirmek istemiyorum. Çünkü burada rahat ve emniyet içerisinde olursa orada rahat olmaz" şeklinde cevaplar veriyor.(14)
Hz. İmam'ın namaza karşı gösterdiği hassasiyet tarif edilemeyecek kadar büyüktür. Haris en-Nehaî anlatıyor: Esved'le beraber Mekke'ye yolculuk yaptık. Namaz vakti olunca ne halde olursa olsun, isterse sarp ve haşin bir yerde, isterse devesinin ayağının birisi yüksekte birisi alçakta olsun, hiç beklemeden hemen devesini çöktürür ve namazını kılardı.(15) Bir günde 700 (yediyüz) rekat namaz kıldığını(16) düşünecek olursak namazı hakkında bir kanaate varmış oluruz. Esved'in cemaatle namaz kılmaya olan düşkünlüğünü de zikretmeden geçemeyeceğim. Esved b. Yezid'in cemaati kaçırdığı zaman başka mescide giderek cemaat arayıp, cemaatle namaz kılmanın sevabını ihraz etmeye çalıştığını imam Buharî eserinde zikreder.(17)
Esved b. Yezid'in gece namazıyla alâkalı şu vak'a daha çok ehemmiyetlidir. Esved'in evinin yakınında bulunan komşu çocuğu ne zaman gece dışarı çıksa, Esved b. Yezid'in taraçasında direk olarak zannettiği birşeyin bulunduğunu görür. Bir gün artık o direği yerinde görmeyince annesine "Anneciğim, Esved b. Yezid'in taraçasındaki o direk ne oldu" diye sorar. Annesi "Oğlum o direk değildi. O Esved b. Yezid idi ve geceleri daima kıyamda durur ve namaz kılardı. Fakat dün o zat vefat etti. Onun için sen onu orada göremedin." cevabını verir.
Esved'in orucu mevzuunda bir kanaate varabilmek için bir iki rivayeti kaydedelim. İmam, bayılıp düşünceye kadar oruç tutardı. Bütün zamanı oruçlu geçerdi.(18) Mansur'un arkadaşlarından yaptığı rivayette şöyle söylemiştir: Kırmızı derili develerin bile sıcaktan tahammülsüz kaldıkları şiddetli sıcak günlerde Esved daima oruçlu olurdu.(19) Bu şiddetli günlerdeki orucunun belirtisi olarak sıcaktan dili ağzında dönmez hale gelirdi.(20) Bayılıp düşünceye kadar oruç tuttuğunu görenlerden Enes b. Malik ile Hasan Basri yanına girerek "Allah Taâla bu kadar güçlüğü emretmemiştir. Senin bu yaptığın nedir böyle!" deyince, O şu karşılığı verir: "Ben bir köleyim bütün imkânlarımla hizmet etmek mecburiyetindeyim" demiştir.(21)
Hac mevzuunda gevşek davrananlara karşı Esved'in kat'iyyen müsâmahası yoktu. Oğlu İbrahim en-Nehaî'nin naklettiği haberde şöyle demiştir: Esved b. Yezid, zengin olup da hac yapmadan ölen kimsenin cenaze namazını kılmazdı.(22) Çünkü kendisi yol zahmetine, sıkıntı ve meşakkate katlanarak her sene hac veya umre yapardı. Hatta Ahmed b. Hanbel'in yaptığı rivayette 80 defa hac yaptığı bildirilmiştir.(23)
Bütün ibâdetleri yapma hususunda zirvede olan İmam Esved, Kur'ân-ı Kerim okuma hususunda da akıllara durgunluk verecek derecede idi. Kur'ân-ı Kerim'i çok okur, mânâsında çok derinleşir, havf u haşyetten çok ağlardı. Muhammed b. İbrahim'den yapılan rivâyette, Ramazan ayında iki gecede bir, diğer günlerde de altı gecede bir Kur'ân-ı Kerim'i hatmederdi.(24)
Hz. Aişe-i Sıddıka vâlidemiz, Esved için "Irakta benim nezdimde Esved'den daha kerem sahibi kimse yoktur." buyurmuştur ki, Vak'ayı Abdurrahman b. Yezid rivayet etmiştir.(25)
İmam Şa'bi’ye Esved sorulduğu zaman o, kestirmeden şöyle cevap vermiş: "Esved, çok oruç tutan, çok namaz kılan ve çok hac yapan bir insandır." İmam Şa'bi bu cevabıyla üç mühim ve temel ibâdeti Esved'in en mükemmel şekilde ifa ettiğini veciz bir şekilde dile getirmiştir.(26) Büyük nakkad'dan Ahmed b. Hanbel, Esved için "Ehl-i hayırdan sika bir zattır" derken İbn Hıbban ve Yahya b. Main de yine O'nun sika olduğunu söylemektedirler.(27)
Böylece bütün ilmi ve fazîleti, zühd ü takvayı kendisinde toplamış olan Esved b. Yezid en-Nehaî, bu erişilmez ilim ve fıkıh mirasını oğlu İbrahim vasıtası ile Hammad'a, Hammad da bu kudsî emâneti kıyâmete kadar ümmetin kısmı a'zamına imam olacak olan İmam-ı Âzam'a intikal ettirmiştir.(28)
Kûfe ve Kûfe fıkhı tedvinine kısa bir göz atacak olursak, bu husus daha da iyi anlaşılmış olur. Muhammed Zahid el-Kevserî, eserinde şu mâlumata yer vermektedir: Kûfe şehri, h. 17 yılında Hz. Ömer'in emriyle kurulmuş, Arap kabilelerinin fasih ve beliğ insanları orada ikâmet etmeye başlamışlardı. Hz. Ömer (R.A.) onlara Kur'ân-ı Kerim ve fıkıh öğretmek üzere Abdullah b. Mes'ud'u göndermiş ve: "Abdullah'ı size göndermekle sizi nefsime tercih ettim" buyurmuştu. Böylece Abdullah b. Mes'ud ve Hz. Ali'nin Kûfe'de yetiştirdiği zatlardan birkaçını zikredip bunlar arasında Esved b. Yezid b. Kays'ı, Alkame'yi, İbrahim b. Yezid en-Nehaî'yi ve yine oğlu Abdurrahman'ı zikretmiştir. (29)
Kûfe Medresesi'nde İmam-ı Âzam'ın ders gördüğü, feyiz aldığı meşhur Şureyh b. Haris, Alkame (bu zat Esved'in kardeşinin oğludur, fakat Esved Alkame'den büyüktür. Nehaî ailesinin büyük simalarından birisi de bu zattır), Mesruk, Esved b. Yezid oğlu İbrahim, Emin b. Şerahil, Hammad b. Süleyman gibi zatlar İmam-ı Azam'ın hocalarındandır.(30)
Bu büyük İmam'ın vefatında da çok büyük ibret ve nasihatlar vardır. Hayatı boyunca günaha kapı aralamamış olan ve Kur'ân-ı Kerim'in medh ü sena ettiği sahabe-i kiram arasında neş'et edip onlardan ilim, ahlâk, fazîlet alan, Hz. Ömer ve Abdullah b. Ömer’le beraber hac yapıp Arafat'ta bulunan ve omuz omuza Mina'ya kadar onlarla yürüyen(31) koca İmam, vefat ederken ağlayıp sızlamaya başlıyor. Kendisine bu ağlamasının gereksiz olduğunu söyleyenlere karşı O, "Ağlamaya benden daha lâyık kim var? Ben ağlayıp sızlamayayım da kim ağlasın sızlasın, Allah'a yemin ederim ki, O, beni mağfiret etse de, işlediğim şeylerden dolayı Allah'a karşı duyduğum utanç benim için çok büyüktür."(32)
Ölüme karşı dâima hazır bulunur, onu âdeta bir âşığın ma'şukuna kavuşacağı ânı bekler gibi beklerdi. Nitekim o, gece namaz kılarken hafif hafif sağa sola döner, kendisine bu hareketinin sebebi sorulunca "Azrail'in hangi taraftan geldiğine bakıyorum."(33) derdi.
BEŞER TARİHİNDE, inanan insanların takibe uğramadıkları, hapse atılıp işkence edilmedikleri devri göstermek mümkün değildir. İmanın gereğini yerine getirmenin adeta vazgeçilmez bir parçası olan bu takip ve işkence meselesi elbette Esved b. Yezid zamanında da olacak ve bu büyük imam buna maruz kalacaktı. Ne var ki, bu dünyevî sıkıntıya ve imtihana Esved b. Yezid değil de ismi "Esved" olan birisi isim benzerliğinden dolayı maruz kalmıştır. Mehazını hatırlayamadığım bu vakayı ehemmiyetine binaen faydalı bulduğum için naklediyorum.
Esved isimli birisi Esved b. Yezid zannedilerek hapse atılır. İşkence, eza ve cefaya maruz bırakılır. Çok sıkıntı ve zahmet çektikten sonra, Esved b. Yezid olmadığı anlaşılınca serbest bırakılır. Esved isimli bu zata niçin Esved b. Yezid olmadığını söylemedin, denilince O, akıllara durgunluk veren ve sır saklamanın ehemmiyetini ifade eden şu sözleri söyler: "Bir mü'mini ele vermek ve ona işkence ettirmektense kendimin buna maruz kalması daha iyidir. "Yani inanan insan, hayatı pahasına da olsa mü'minlere zarar vermemek için sır saklamasını bilmeli ve ufak tefek işkencelerle, hapislerle ve tazyiklerle mü'minleri katiyyen zalimlere ihbar etmemelidir.
Esved b. Yezid en-Nehaî, Kûfe'de hicretin 75. yılında vefat etmiştir.
Dipnotlar:
(1) Tevbe suresi, a. 100.
(2) Tabakat-ı İbn Sa'd, 6/70.
(3) Üsdü'l-Gabe fi Marifeti's-Sahabe, 1/88.
(4) Marifeti Ulumil-Hadis, Hakim en-Nisaburi. s. 42.
(5) Tabakat-ı ibn Sa'd, 6/70, Üsdü'l-Gabe, 1/88.
(6) Gayetu'n-Nihaye fi tabakati'l-Kurra, 1/171.
(7) Miftahu's-Saade, Taşköprüzade, 2/20.
(8) et-Tefsîr ve'l-Mufessirun, c/120-121.
(9) Tezkiretü'l-Huffaz, 1/43.
(10) el-İsabe fi Temyizi's-Sahabe, 1/106,
(11) Tecrid-i Sarih Tercemesi. 4/116.
(12) Sıfatu's-Sahve. 1/23. Hilyetü'l-Evliya 2/103.
(13) Hilyetü'l-Evliya, 2/103; Kitabü'z-Zühd, Ahmed b. Hanbel, s. 348.
(14) Hilye, 2/104; Sıfatu's-Safve, 1/23. Kitabu'z-Zühd, s.347.
(15) Tabakat-ı ibn Sa'd, 6/71.
(16) Şezeratu'z-Zehep, 1/82.
(17) Tecrid-i Sarih Tercemesi, 2/607.
(18) Tabakat-ı ibn Sa'd. 6/70; Sıfatu's-Safve, 3/24.
(19) Aynı yerler.
(20) Tabakat-ı İbn-i Sa'd, 6/70-
(21) İhya tercemesi, 4/736.
(22) Tabakat-ı İbn-i Sa'd, 6/73.
(23) Hilyetul-Evliya, 2/103, bkz. Sıfatu's-Safve, 3/23.
(24) Sıfatu's Safve, 3/23, Gayetu'n-Nihaye, fi Tabakati'l-Kurra, 1/171.
(25) Tabakat-ı ibn-i Sa'd. 6/73; Kitabu'z-Zühd. S.348/ Hilye. 2/103.
(26) Hilye, 2/103.
(27) et-Tefsir ve'l-Mufessirun, 1/121.
(28) Ebu Hanife, Ebu Zehra, Tercüme, Osman Keskioğlu, s. 117-119.
(29) Fıkhu ehli'l-lrak ve Hadisuhum, Muhammed Zahid Kevseri, s. 44
(30) Duha'l-İslam Ahmed Emin, 2/180.
(31) Tabakat-ı ibn-i Sa'd, 1/157.
(32) İhya Tercemesi, 4/819.
(33) Sıfatu's-Safve, 3/24, Üsdü'l-Gabe. 1/88.