Kurtuluşu Arayanlar için, Şehr-i Ramazan





Author: Wise Institute - min read. - Post Date: 05/06/2019
Clap

Oruç, (riya ve süma ile veya diğer aza ve cevarihe oruç tutturmamak suretiyle) zayi edilmediği, yırtılıp delinmediği sürece insan için koruyucu bir zırh ve kalkandır...

1-Abdullah İbn Ömer (radıyallâhu anhuma) anlattığına göre, bir adam kendisine: Gazveye çıkmıyor musun?” diye sorar. Abdullah şu cevabı verir: “Ben Hazreti Peygamber’i (sallallâhu aleyhi ve sellem) işittim, şöyle buyurmuştu: “İslâm beş esas üzerine bina edilmiştir: Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in O’nun kulu ve elçisi olduğuna şehâdet etmek, namaz kılmak, oruç tutmak, Kâbe’ye haccetmek, Ramazan orucu tutmak.” (Buhârî, îmân 1; Müslim, îmân 22)

 

2-Talha İbn Ubeydillah haber veriyor: Hazreti Peygamber’e (sallallâhu aleyhi ve sellem) Necid ahalisinden bir adam geldi. Saçları karışıktı. Kulağımıza sesinin mırıltısı geliyordu, ancak ne dediğini anlayamıyorduk. Hazreti Peygamber’e (sallallâhu aleyhi ve sellem) iyice yaklaşınca gördük ki, İslâm’dan soruyormuş. Hazreti Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem): “Gece ve gündüzde beş vakit namaz.” demişti ki adam tekrar sordu: “Bu beş dışında bir borcum var mı?”

Hazreti Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem): “Ramazan orucu da var.” deyince adam: Bunun dışında oruç var mı? diye sordu. Hazreti Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem): “Hayır!” Ancak dilersen nâfile tutarsın.” dedi.

Hazreti Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem), ona zekâtı hatırlattı. Adam: “Zekât dışında borcum var mı?” dedi. Hazreti Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem): “Hayır, ama nafile verirsen o başka!” dedi.

Adam geri döndü ve gider ayak: “Bunlara ilâve yapmayacağım gibi noksan da tutmayacağım” dedi.

Hazreti Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem) de: “Sözünde durursa kurtuluşa ermiştir. Veya sözünde durursa Cennet’e girer.” buyurdu. buyurdu. (Buhârî, îmân 34; Müslim, îmân 8)

 

3-Abdullah İbn Ömer şöyle demiştir: Babam Ömer İbnu’l-Hattâb (radıyallâhu anh) bana şunu anlattı:

“Ben Hazreti Peygamber’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) yanında oturuyordum. Derken elbisesi bembeyaz, saçları simsiyah bir adam yanımıza çıkageldi. Üzerinde, yolculuğa delalet eder hiçbir belirti yoktu. Üstelik içimizden kimse onu tanımıyordu da. Gelip Hazreti Peygamber’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) önüne oturup dizlerini dizlerine dayadı. Ellerini bacaklarının üstüne hürmetle koyduktan sonra sormaya başladı: “Ey Muhammed! Bana İslâm hakkında bilgi ver!” Hazreti Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem) açıkladı: “İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına, Muhammed’in O’nun kulu ve elçisi olduğuna şehâdet etmen, namaz kılman, zekât vermen, Ramazan orucu tutman, gücün yettiği takdirde Beytullah’a haccetmendir.” Yabancı: “Doğru söyledin.” diye tasdîk etti. Biz hem sorup hem de söyleneni tasdik etmesine hayret ettik.

Sonra tekrar sordu: “Bana iman hakkında bilgi ver?”

Hazreti Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem) açıkladı: “Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Kadere yani hayır ve şerrin Allah’tan olduğuna da inanmandır.”

Yabancı yine: “Doğru söyledin!” diye tasdik etti. Sonra tekrar sordu: “Bana ihsan hakkında bilgi ver?”

Hazreti Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem) açıkladı: “İhsan Allah’ı sanki gözlerinle görüyormuşsun gibi Allah’a ibadet etmendir. Sen O’nu görmesen de O seni görüyor.”

Adam tekrar sordu: “Bana kıyametin ne zaman kopacağı hakkında bilgi ver?”

Hazreti Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem) bu sefer: “Kıyamet hakkında kendisinden sorulan, sorandan daha fazla birşey bilmiyor!” karşılığını verdi.

Yabancı: “Öyleyse kıyametin alâmetinden haber ver!” dedi. Hazreti Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem) şu açıklamayı yaptı:

“Köle kadınların efendilerini doğurmaları, yalın ayak, üstü çıplak, fakir davar çobanlarının yüksek binalar yapmada yarıştıklarını görmendir.”

Bu söz üzerine yabancı çıktı gitti. Ben epeyce bir müddet kaldım. Hazreti Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem) Ey Ömer, sual soran bu zatın kim olduğunu biliyor musun? dedi. Ben: “Allah ve Resûlü daha iyi bilir.” deyince şu açıklamayı yaptı: “Bu Cebrail’di. Size dininizi öğretmeye geldi.” (Buhârî, îmân 37, tefsîru sûre (31) 2; Müslim, îmân 5, 7)

 

Ramazan Ayı ve Orucunun Fazileti

1-Hazreti Ebû Hüreyre’den (radıyallâhu anh): “Resûlullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) buyurdular ki: “Ademoğlunun her ameli katlanır. Zira Cenab-ı Hakk’ın bu husustaki sünneti şudur: Hayır ameller en az on misliyle yazılır, bu yedi yüz misline kadar çıkar. Allah Teâla Hazretleri (bir hadis-i kudside) şöyle buyurmuştur: “Oruç bu kaideden hariçtir. Çünkü o sırf benim içindir, ben de onu (dilediğim gibi) mükâfaatlandıracağım. Kulum benim için şehvetini, yiyeceğini terk etti. Oruçlu için iki sevinç vardır: Biri, orucu açtığı zamanki sevincidir; diğeri de Rabbisine kavuştuğu zamanki sevincidir. Oruçlunun ağzından çıkan koku (halûf), Allah indinde misk kokusundan daha hoştur.” ” (Buhârî, savm 2, 9, libâs 78, tevhîd 35, 50; Müslim, sıyâm 161, 163)

2-Hazreti Ebû Hüreyre (radıyallahu anh) Resûlullah’ın (salla’llâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğu rivayet etmiştir: “Oruç bir kalkandır; (oruçluyu beşerî ihtiraslardan hıfz eder). Oruçlu kem söz söylemesin! Oruçlu, kendisiyle itişmek ve dalaşmak isteyene iki defa, “Ben oruçluyum!” desin!. Ruhum yed-i kudretinde olan Cenâb-ı Hakk’a yemîn ederim ki, oruçlu ağzın (açlık) kokusu, Allah Teâlâ indinde misk kokusundan daha temizdir. Cenâb-ı Hak buyurmuştur ki: Oruçlu kimse benim (rızam) için yemesini, içmesini, cinsî arzusunu bırakmıştır. Oruç, doğrudan doğruya bana edilen (riyâ karışmayan) bir ibadettir. Onun (sayısız) ecrini de doğrudan doğruya ben veririm. Hâlbuki başka ibadetlerin hepsi on misliyle ödenmektedir.” (Buhârî, savm 2; Müslim, sıyam 160)

3-Hazreti Ebû Ubeyde’den (radıyallahu anh): Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Oruç, (riya ve süma ile veya diğer aza ve cevarihe oruç tutturmamak suretiyle) zayi edilmediği, yırtılıp delinmediği sürece insan için koruyucu bir zırh ve kalkandır.” (Nesâî, sıyâm 43; Abdurrezzak, el-Musannef 4/307)

4-Hazreti Ebû Hüreyre’den (radıyallâhu anh): “Resûlullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) buyurdular ki: “Kim Allah Teala yolunda bir gün oruç tutsa, Allah onunla ateş arasına, genişliği sema ile arz arasını tutan bir hendek kılar.” (Tirmizi, cihâd 3)

5-Ebû Ümâme’den (radıyallâhu anh): “Ey Allah’ın Resülü dedim, bana öyle bir amel emret ki (yaptığım takdirde) Allah beni mükâfaatlandırsın.”

Allah’ın Resülü, “Sana” dedi, “orucu tavsiye ederim, zira onun bir eşi yoktur.” buyurdular. (Nesâî, sıyam 43)

6-Sehl İbn Sa’d’den (radıyallâhu anh): “Resûlullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) buyurdular ki: “Cennet’te Reyyân denilen bir kapı vardır. Oradan sadece oruçlular girer. Oruçlular girdiler mi artık kapanır, kimse oradan giremez.” (Buhâri, savm 4, bed’ü’l-halk 9; Müslim, sıyâm 166; Tirmizî, savm 55)

Tirmizi’nin rivayetinde şu ziyâde vardır: “Oraya kim girerse ebediyyen susamaz.”

7-Hazreti Ebû Hüreyre’den (radıyallâhu anh): “Resûlullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) buyurdular ki: “Ramazan ayı girdiği zaman Cennet’in kapıları açılır, Cehennem’in kapıları kapanır ve şeytanlar da zincire vurulur.” (Buhâri, svm 5, bed’ü’l-halk 11, Müslim, sıyâm 2, (1079))

8-Resûlullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuşlardır: Ramazan girince bir münâdi, her gece şöyle nida edip seslenir: “Ey hayır isteyen, gel! Ey şer isteyen kendini şerden tut!” (Nesâi, savm 5)

 

İftar Duası

1-Resûlullah (aleyhissalâtu vesselam) iftar ettiği zaman şöyle dua ederdi:

اَللَّهُمَّ لَكَ صُمْتُ وَعَلَى رِزْقِكَ أَفْطَرْتُ

“Allah’ım Senin için oruç tuttum ve Senin rızkınla iftar ettim.” (Ebû Dâvûd, savm 23; el-Beyhakî, es-Sünenü’l-kübrâ 4/239)

2-İbn Abbas (radıyallâhu anhuma) şöyle demiştir: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselam) iftar ettiği zaman şöyle dua ederdi:

اَللَّهُمَّ لَكَ صُمْتُ، وَعَلَى رِزْقِكَ أَفْطَرْتُ فَتَقَبَّلْ مِنِّي إِنَّكَ أَنْتَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ

“Allah’ım! Senin rızan için oruç tuttum ve rızkınla iftar ettim. Benden (orucumu) kabul et. Muhakkak Sen her şeyi işitensin, bilensin.” (et-Taberânî, el-Mu’cemü’l-kebîr 12/146)

3-Ebû Hureyre (radıyallâhu anh) şöyle demiştir: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselam) iftar ettiği zaman şöyle dua ederdi:

الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي أَعَانَنِي فَصُمْتُ، وَرَزَقَنِي فَأَفْطَرْتُ

“O Allah’a hamd olsun ki, bana yardım etti oruç tuttum; bana rızık verdi iftar ettim!” (İbn Ebî Şeybe, el-Musannef 2/344)

 

Ramazan’da İftar Ettirme

1-Hazreti Ebû Hüreyre’den (radıyallâhu anh): “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselam) buyurdular ki: “Kim bir oruçluya iftar ettirirse, kendisine onun sevabı kadar sevap yazılır. Üstelik bu sebeple oruçlunun seyabından hiçbir eksilme olmaz.” (Tirmizi, savm 82; İbn Mâce, sıyâm 45)

2-Hazreti Selman-ı Farisî’den (radıyallâhu anh), o şöyle demiştir: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselam) bir Şaban ayının son gününde şöyle hitap etti: “Ey insanlar! Yüce ve mübarek bir ayın gölgesi üzerinize düştü. O ayda bir gece vardır ki bin aydan daha hayırlıdır. Allah, o ayda oruç tutmayı farz kıldı. Geceleyin ibadet yapmayı (teravih) kılmayı nafile kıldı. O ayda bir hayır işleyen kimse diğer aylarda bir farz işlemiş gibi olur. O ayda bir farz işleyen ise diğer aylarda yetmiş farz işleyen gibidir. O, sabır ayıdır, sabrın karşılığı ise Cennet’tir. O, yardımlaşma ayıdır. O ayda müminin rızkı bollaştırılır. O ayda kim bir oruçluyu iftar ettirirse bu, günahlarının bağışlanmasına ve Cehennem’den kurtulmasına sebep olur. Aynı zamanda oruçlunun sevabı kadar sevap verilir. Oruçlunun sevabından da bir şey noksanlaşmaz.” Ashab-ı Kiram; “Ya Resûlellah! Hepimiz oruçluyu iftar ettirecek bir şey bulamıyoruz.” deyince Resûlullah (aleyhissalâtu vesselam): “Allah bu sevabı, oruçluyu kuru bir hurma ile veya bir yudum su ile ya da bir yudum süt karışığı ile iftar ettirene de verir. O öyle bir aydır ki; evveli rahmet, ortası mağfiret ve sonu da Cehennem ateşinden kurtuluştur. O ayda köle ve hizmetçilerinin yükünü hafifleten kimseyi Allah bağışlar ve Cehennem ateşinden kurtarır.” (el-Beyhakî, Şuabü’l-îmân 3/305-306)

 

Misafirlikte İftar Edenlerin Yapacağı Dua

1-Hazreti Enes (radıyallahu anh) şöyle demiştir: Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem), bir gün Sa’d İbn Ubâde’nin yanına geldi. Sa’d derhal bir parça ekmek ve zeytin çıkarıp Resûlullah’a ikram etti. Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem) bunları yedikten sonra ona şöyle dua etti:

أَكَلَ طَعَامَكُمُ الْأَبْرَارُ وَصَلَّتْ عَلَيْكُمُ الْمَلَائِكَةُ وَأَفْطَرَ عِنْدَكُمُ الصَّائِمُونَ

“Yemeğinizi hep iyiler yesin, melekler duacınız olsun, evinizde hep oruçlular iftar etsin!” (el-Beyhakî, es-Sünenü’l-kübrâ 4/240)

 

Ramazan Gecelerini Namazla Geçirme ve Teravih Namazı

1-Hazreti Ebû Hüreyre’nin (radıyallahu anh) anlattığına göre: “Resûlullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) onları, kesin bir emirde bulunmaksızın Ramazan gecelerini ihyaya teşvik ederdi. Bu maksatla derdi ki: “Kim Ramazan gecesini, sevabına inanarak ve bunu elde etmek niyetiyle namazla ihya ederse geçmiş günahları affedilir.”

Resûlullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) -bu tavsiyesi herhangi bir değişikliğe uğramadan- vefat etti. Bu durum (teravihin ferden tek başına kılınması) Hazreti Ebû Bekir’in hilâfeti zamanında böylece devam etti, Hazreti Ömer’in hilâfetinin başında da böyle devam etti.’’(Buhârî, İman, 27; Müslim, salâtu’l-müsâfirîn, 173,174)

2-Bir rivayette şöyle Peygamber Efendmiz şöyle buyurmuştur: ”Kadir gecesinin, kim sevabına inanıp onu kazanmak ümüidiyle ihya ederse geçmiş günahları affedilir.’’ (Buhârî, terâvih 1, Müslim, salâtü’l-müsâfirîn 174 (759)

3-Hazreti Aişe (radıyallahu anhâ) anlatıyor: “Resûlullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) Ramazan ayında, diğer aylarda görülmeyen bir gayrete girerdi. Ramazanın son on gününde ise çok daha şiddetli bir gayrete geçerdi. Son on günde. geceyi ihya eder, ailesini de (gecenin ihyası için) uyandırırdı, izârını da bağlardı.” (Buhârî, fadlu leyleti’l-Kadr 5, Müslim, î’tikâf 8, (1175))

4-Hazreti Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: ”Resûlullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) Ramazan’da geceleyin namaz kılardı. (Bir gece) gelip yanında ben de namaza uydum. Sonra bir erkek daha geldi, o da namaza uydu, derken (sayımız arttı ve) bir cemaat olduk. Resûlullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) bizim arkasında olduğumuzu hissedince namazı hızlandırdı. Sonra da selam verip ayrıldı ve evine girdi. Orada bizim yanımızda kılmadığı bir namaz kıldı. Sabah olunca kendisine:

“Bizim arkanıza durduğumuzu geceleyin fark etmiş miydiniz?” diye sordum. Bana:

“Evet. Ve işte bu, beni o yaptığıma sevk eden şeydir. (Yani sizi arkamda hissedince namazı hızlı kılarak yanınızdan ayrıldım).” buyurdu. (Müslim, sıyam 59, (1104))

5-Hazreti Aişe (radıyallahu anhâ) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhisalâtu vessalâm) (bir gece) mescidde (nafile) namazı kılmıştı. Bir çok kimsede (ona uyarak) namaz kıldı. (Sabah olunca “Resûlullah geceleyin mescidde namaz kıldı.” diye konuştular.) Ertesi gece de Efendimiz namaz kıldı. (Halk yine onları konuştu, katılacakların) sayısı iyice arttı. Üçüncü (veya dördüncü) gece halk yine toplandı. (Öyle ki mescid, insanları alamayacak hâle gelmişti.) Ancak Allah Resûlü (aleyhissalâtu vesselâm) (bu dördüncü gecede) yanlarına çıkmadı. Sabah olunca da Efendimiz:

“Yaptığınızı gördüm. Size çıkmamdan beni alıkoyan şey, namazın sizlere farz oluvermesinden korkmamdır.” dedi. İşte bu hâdise Ramazan’da cereyan etmişti.” (Buharî, salâtü’t-terâvih 1, cum’a 29, 5; Müslim, salâtü’l-müsafirîn, 177)

6-Hazreti Ebû Hüreyre (radıyallahu anh) buyurdular ki: “Resûlullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) Ramazan’da, mescidin bir kenarında namaz kılan bir guruba uğramıştı. “Bunlar ne yapıyor?” diye sordu. “Bunlar, yanlarında (ezberlenmiş fazla) Kur’ân bulunmayan kimselerdir, Übeyy İbn Ka’b (radıyallahu anh) bunlara namaz kıldırıyor!” dediler. Allah Resûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem): “İsabet etmişler, bu davranış ne kadar iyi!” buyurdular. (Ebû Dâvûd, salât 318, ( 1377))

7-Hazreti Ebû Zer (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resûlullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) ile (bir Ramazan) ayında beraber oruç tuttuk. Ay boyunca bize son yedi güne kadar hiç (ziyade) namaz kıldırmadı. Ayın son yedinci gününde gecenin üçte biri geçinceye kadar bize namaz kıldırdı. Altıncı gününde yine bir şey kıldırmadı. Beşinci gününde gecenin yarısı geçinceye kadar namaz kıldırdı: Kendisine: “Bu gecemizin geri kalan kısmında da bize nafile kıldırsanız!” dedik.

Talebimize karşı: “Kim imamla namaza başlar, sonuna kadar devam ederse, kendisine gecenin tamamını namazla geçirmiş (sevabı) yazılır.” buyurdular. Sonra Resûlullah (sallallâhu aleyhi ve sellem), aydan son üç gece kalıncaya kadar başka namaz kıldırmadılar. Üçüncü gece bize namaz kıldırdılar. Ehline ve kadınlarına dua ettiler. Bize (o kadar uzun) namaz kıldırdılar ki “Felâh’’ı kaçırmaktan korktuk. (Ebû Zerr ‘e:) “Felâh nedir?” diye soruldu.

“Sahur!’’ cevabını verdi. “(Sonra ayın geri kalan kısmında bize namaz kıldırmadı.)” Ebû Dâvûd, salât 318; Tirmizî, Savm 81)

8-Abdullah İbn Ebî Bekir anlatıyor: “Ubeyy (radıyallahu anh)’i dinledim, diyordu ki:

“Ramazan’da (teravih) namazından ayrılıp, hizmetçilerden alel-acele sahur yemeği getirmelerini isterdik, çünkü vaktin çıkmasından korkardık.’’ (Muvatta, es-salât fi’r-Ramazân 7.

 

Ramazan’da Umre

1-İbn Abbâs (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ensârdan bir kadına “Senin bizimle beraber hac etmene mâni olan nedir?” buyurdu. Kadın: “Bizim su taşıyan iki devemizden başka malımız yoktur. Oğlum ile babası develerin birine binerek hacca gittiler. Bize su taşımak için yalnız bir deve bıraktılar.” dedi. Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): “Öyleyse Ramazan geldiği vakit umre yap çünkü Ramazan’da yapılan umre hacca bedeldir.” buyurdular. (Buhârî, umre 4, cezâu’s-sayd 26; Müslim, hac 221, 222)

Author: Wise Institute - min read. - Post Date: 05/06/2019