Ramazan Orucu
Oruç, lügatte bir fiil ya da sözden kendini men etmek, tutmak, yasaklamak manasına gelir. Dinî manada ise, gündüz boyunca, karına ya da karın hükmünde olan bir yere kasten ya da yanlışlıkla bir şey sokmaktan ve ayrıca şehveti gidermekten alıkoymak, menetmek manasına gelir. Tarifte geçen gündüz kelimesi gecenin zıddıdır ve fecr-i sadık dediğimiz imsak vaktinden güneşin batışına kadar olan vakti ifade eder. Karna sokulan şey ister yenilmesi içilmesi adet haline gelmiş olan şeylerden olsun isterse de bunun dışında bir şey olsun fark etmez. Burada “sokulması” diye bir kayıt getirilmiş ve bununla da “girmesi” fiili hariç bırakılmıştır. Yani bir şeyin karna sokulmasıyla oruç bozulsa da o şeyin karna girmesiyle oruç bozulmayabilir. Mesela tozun kişi tarafından vücuda sokulmasıyla oruç bozulsa da tozun kendiliğinden girmesiyle bozulmaz. Tarifte kasten ya da yanlışlıkla denilmiştir. Kasten ifadesi rahatlıkla anlaşılmaktadır. Yanlışlıkla denilmesi ise unutmayı hariç bırakmak için özellikle belirtilmiştir. Zira yanlışlıkla yenildiğinde oruç bozulsa da unutarak yenildiğinde bozulmaz. İkisinin farkı, yanlışlıkla yiyen kişi oruç olduğunu biliyordur. Unutan kişi ise o anda oruç olduğunu bilmiyordur. Buna göre mesela abdest alırken oruç olduğunu bildiği halde yanlışlıkla boğazından içeriye su kaçıran kişinin orucu bozulur. Çünkü bu bir kastî hareket gibi kabul edilir. Tarifte karın bölgesine bir şeyin sokulmasından bahsedilmiştir. Bu ister ağızdan ister burundan isterse de karın bölgesindeki bir yaradan olsun fark etmez. Her üç durumda da oruç bozulur. Ayrıca karın hükmünde olan, kişinin başındaki âmme denilen ve beyin zarına kadar ulaşan bir yaradan da içeriye bir şey sokulduğunda oruç bozulur. Oruç aynı zamanda gündüz vakti kişinin kendini şehvetini gidermekten de men etmesi demektir. Şehvetini gidermek ya cinsî münasebetle olur ya da meniyi boş yere akıtmakla yani istimnâ ile olur. Bunların ikisi de oruçlu için yasaktır. Oruçta niyet şarttır. Çünkü niyet ibadeti âdetten ayırır. Oruç aynı zamanda ehli tarafından tutulmalıdır. Bununla, âdet, loğusa, kâfir ve mecnunun oruç tutamayacağı belirtilmek istenmiştir. Bütün bu anlatılanlardan orucun kısaca tarifi şu şekildedir: Oruç, oruç bozucu şeylerden uzak durulması gereken, Allah için niyet ederek tutulan, Allah’ın izniyle ve belli bir vakitte yerine getirilen bir ibadettir. Ramazan orucunun farz olmasının sebebi, Ramazan ayında oruç tutmaya uygun bir zaman parçasına yetişmektir. Bu ifadeyle gece vakti ve zevalden sonrası dışarıda bırakılmıştır. Zira gece oruç tutulamayacağı gibi, zevalden sonra da artık oruca niyet edilemez. Ramazan’ın her bir günü o günkü orucun eda sebebidir. Çünkü oruçta her bir gün ayrı ayrı değerlendirilir. Yani Ramazan’ın başında bütün günler için toptan niyet edilmez. Bir kimse Ramazan’ın ilerleyen günlerinde buluğa erse ya da Müslüman olsa, geriye kalan günlerde oruç tutmalıdır. Geçmiş günler için ise oruç tutması gerekmez. Ramazan orucu farz-ı ayındır (yani her ehil kişi için farzdır). Bu orucun hem edası hem de kazası için geçerlidir. Bunun için kişinin dört vasfa sahip olması gerekir. Bunlardan birincisi Müslüman olmaktır. Çünkü bu, şeriatın furuatı (ibadetler vs) ile mesul olmak için şarttır. İkincisi akıldır. Zira mükellef olmak için akıllı olmak gerekir. Üçüncüsü buluğdur. Mükellefiyet için bu da şarttır. Dördüncüsü ise orucun farz olduğunu bilmektir. Tabi bu son şart, darulharpte Müslüman olup da iki adil kişinin kendisine orucun farz olduğunu bildirdiği kişi için geçerlidir. Ayrıca oruç tutmak için İslam ülkesinde bulunmak yeterlidir. Zira böyle bir yerde bulunan kimse için orucun farz olduğunu bilmemek mazeret değildir.
الدرس التاسع كتاب الصوم هو الإمساك نهارا عن إدخال شيء عمدا أو خطأ بطنا أو ماله حكم الباطن، وعن شهوة الفرج، بنية من أهله. وسبب وجوب رمضان شهود جزء منه، وكل يوم منه سبب لوجوب أدائه. وهو فرض أداء وقضاء على من اجتمع فيه أربعة أشياء: الإسلام والعقل والبلوغ والعلم بالوجوب لمن أسلم بدار الحرب، أو الكون بدار الإسلام. معنى الصوم لغة: الإمساك عن الفعل والقول: وشرعا "هو الإمساك نهارا" النهار ضد الليل، من الفجر الصادق إلى الغروب. "عن إدخال شيء" سواء كان يؤكل عادة أو غيره. وقيد الإدخال، يخرج الدخول كالغبار. وكونه "عمدا أو خطأ" يُخرج النسيانَ. والمخطئ من سبقه ماء المضمضة إلى حلقه فهو كالعمد. سواء أدخله "بطنا" من الفم أو الأنف أو من جراحة في البطن تسمى الجائفة. "أو" أدخله في "ما له حكم الباطن" وهو الدماغ كدواء الآمَّة. "و" الإمساك نهارا "عن شهوة الفرج" شمل الجماع والإنزال بعبث. "بنية" لتمتاز العبادة عن العادة "من أهله" احترازا عن الحائض والنفساء والكافر والمجنون. واختصار هذا الحدُّ الصحيحُ: إمساك عن المفطرات منوي لله تعالى بإذنه في وقته. "وسبب وجوب رمضان" يعني اُفترض صومه "شهود جزءٍ" صالحٍ للصوم "منه" أي من رمضان، خرج الليل وما بعد الزوال. "وكل يوم منه" أي من رمضان "سبب لأدائه" أي لوجوب أداء ذلك اليوم لتفرق الأيام. فمن بلغ أو أسلم يلزمه ما بقي منه لا ما مضى. "وهو" أي صوم رمضان "فرض" عين "أداءً وقضاءً على من اجتمع فيه أربعة أشياء" هي شروط لافتراضيته، والخطاب به، وتسمى شروط وجوب. أحدها "الإسلام" لأنه شرط للخطاب بفروع الشريعة. "و" ثانيها "العقل" إذ لا خطاب بدونه. "و" ثالثها "البلوغ" إذ لا تكليف إلا به. "و" رابعها "العلم بالوجوب" وهو شرط "لمن أسلم بدار الحرب" وإنما يحصل له العلم الموجب بإخبار رجلين عدلين أو رجل وامرأتين. "أو الكون" شرط لمن نشأ "بدار الإسلام" فإنه لا عذر له بالجهل.