İlmin Fazileti ve Üstünlüğü (Muhtasar Riyâzus-Sâlihîn)
İlim tahsil etmek maksadıyla yola çıkan kimseye Allah Teâlâ Cennet yollarını açar. Melekler, ilme ve onu tahsil edene karşı hürmet ederek kanatlarını gererler. Göklerde ve yerdeki her şey, hatta su içindeki balıklar bile ilim talibi için Allah’tan rahmet diler.
وَقُلْ رَبِّ زِدْني عِلْمًا
“De ki: Ya Rabbi, benim ilmimi artır.” {Tâhâ Sûresi, 20/114}
قُلْ هَلْ يَسْتَوِي الَّذينَ يَعْلَمُونَ وَالَّذينَ لَا يَعْلَمُونَ
“De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” {Zümer Sûresi, 39/9}
يَرْفَعِ اللهُ الَّذينَ آمَنُوا مِنْكُمْ وَالَّذينَ أُوتُوا الْعِلْمَ دَرَجَاتٍ
“Allah sizin gibi iman, hele hele bir de ilim nasip edilenlerin derecelerini yükseltsin.” {Mücadile Sûresi, 58/11}
إِنَّمَا يَخْشٰى اللهَ مِنْ عِبَادِهِ الْعُلَمَاءُ
“Kulları içinde ancak âlimler, Allah’ı gerektiği tarzda tazim ederler.” {Fâtır Sûresi, 35/28}
عَنْ مُعَاوِيَةَ رَضِي اللهُ عَنْهُ قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللّٰهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ و سَلَّمَ
«مَنْ يُرِدِ اللّٰهُ بِهِ خَيْرًا يُفَقِّهْهُ فِي الدّينِ»
Muaviye radıyallahu anh demiştir ki: Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Allah Teâlâ kimin hakkında hayır murad ederse ona din hususunda büyük bir anlayış verir (onu dinî konularda fakih seviyesine yükseltir)” [Buhari, İlm, 10; Müslim, İmâre 175]
عَنْ سَهْلِ بْنِ سَعْدٍ رَضِي اللهُ عَنْهُ أَنَّ النَّبِيَّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ و سَلَّمَ قَالَ لِعَلِيٍّ رَضِي اللهُ عَنْهُ
«فَوَاللهِ لَأَنْ يَهْدِيَ اللّٰهُ بِكَ رَجُلاً وَاحِدًا خَيْرٌ لَكَ مِنْ حُمْرِ النَّعَمِ»
Sehl İbn Sa’d radıyallahu anh demiştir ki: Resûl-i Ekrem sallallâhu aleyhi ve sellem Hz. Ali’ye radıyallahu anh hitaben şöyle buyurdu:
“Ya Ali! Allah’a yemin ederim ki, Cenâb-ı Hakkın senin vasıtanla bir kişiyi hidayete erdirmesi, sana (paha biçilmez) kızıl develerin bahşedilmesinden (senin de onları tasadduk etmenden) daha hayırlıdır.” [Buhari, Megazî 38; Müslim, Fedâilu’s-sahabe 34]
عَنْ عَبْدِ اللهِ بْنِ عَمْرِو بْنِ الْعَاصِ رَضِي اللهُ عَنْهُماَ أَنَّ النَّبِيَّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ و سَلَّمَ قَالَ
«بَلِّغُوا عَنّي وَلَوْ آيَةً، وَحَدِّثُوا عَنْ بَني إِسْرَائيلَ وَلَا حَرَجَ، وَمَنْ كَذَبَ عَلَيَّ مُتَعَمِّدًا فَلْيَتَبَوَّأْ مَقْعَدَهُ مِنَ النَّارِ»
Abdullah İbn Amr İbn Âs radıyallahu anhumâ demiştir ki: Resûl-i Ekrem sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bana nazil olan Kur’ân’dan bir âyet bile olsa (öğrendiklerinizi) insanlara bildirin (ulaştırın). İsrailoğullarının ibretlik kıssalarından da rivayet etmenizde beis yoktur. Fakat her kim kasden benim üzerime yalan uydurursa (söylemediğim şeyleri söyledi diye anlatırsa), Cehennem’deki yerine hazırlansın.” [Buhari, Enbiya 50]
عَنْ أَبي هُرَيْرَةَ رَضِي اللهُ عَنْهُ أَنَّ رَسُولَ اللّٰهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ و سَلَّمَ، قَالَ
«وَمَنْ سَلَكَ طَريقًا يَلْتَمِسُ فِيهِ عِلْمًا سَهَّلَ اللهُ لَهُ بِهِ طَريقًا إِلَى الْجَنَّةِ»
Ebû Hureyre radıyallahu anh demiştir ki: Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kim ilim tahsil etmek için bir yola girerse, Allah Cennete giden yolu ona kolaylaştırır.” [Müslim, Zikr 39]
عَنْ أَبِي الدَّرْدَاءِ رَضِي اللهُ عَنْهُ قَالَ: سَمِعْتُ رَسُولَ اللّٰهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ و سَلَّمَ يَقُولُ
«مَنْ سَلَكَ طَريقًا يَبْتَغي فِيهِ عِلْمًا سَهَّلَ اللهُ لَهُ طَريقًا إِلَى الْجَنَّةِ، وَإِنَّ الْمَلَائِكَةَ لَتَضَعُ أَجْنِحَتَهَا لِطَالِبِ الْعِلْمِ رِضًا بِمَا يَطْلُبُ، وَإِنَّ الْعَالِمَ لَيَسْتَغْفِرُ لَهُ مَنْ فِي السَّمٰوَاتِ وَمَنْ فِي الْأَرْضِ حَتّٰى الْحيتَانُ فِي الْمَاءِ، وَفَضْلُ الْعَالِمِ عَلَى الْعَابِدِ كَفَضْلِ الْقَمَرِ عَلٰى سَائِرِ الْكَوَاكِبِ، وَإِنَّ الْعُلَمَاءَ وَرَثَةُ الْأَنْبِيَاءِ وَإِنَّ الْأنْبِيَاءَ لَمْ يُوَرِّثُوا دينَارًا وَلَا دِرْهَمًا وَإِنَّمَا وَرَّثُوا الْعِلْمَ، فَمَنْ أَخَذَهُ أَخَذَ بِحَظٍّ وَافِرٍ»
Ebu’d-Derdâ radıyallahu anh demiştir ki: Resûlullah’ı sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyururken işittim:
“İlim tahsil etmek maksadıyla yola revan olan kimseye Allah Teâlâ Cennet yollarını açar. Melekler, ilme ve onu tahsil edene karşı hürmet ederek kanatlarını gererler. Göklerde ve yerdeki her şey, hatta su içindeki balıklar bile ilim talibi için Allah’tan rahmet diler. Âlimin, âbide (ibadet eden kimseye) üstünlüğü; dolunayın, diğer bütün yıldızlara üstünlüğü gibidir. Âlimler peygamberlerin varisleridir. Peygamberler, miras olarak altın ya da gümüş değil, sadece ilmi bırakırlar. Kim o miras kalan ilimden nasiplenmişse büyük ve değerli bir kısmete nail olmuş demektir.” [Tirmizi, İlm 19; Ebû Davud, İlm 1]
عَنِ ابْنِ مَسْعُودٍ رَضِي اللهُ عَنْهُ قَالَ: سَمِعْتُ رَسُولَ اللهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ و سَلَّمَ يَقُولُ
«نَضَّرَ اللهُ امْرَءًا سَمِعَ مِنَّا شَيْئًا فَبَلَّغَهُ كَمَا سَمِعَهُ، فَرُبَّ مُبَلَّغٍ أَوْعٰى مِنْ سَامِعٍ».
İbn Mes’ûd radıyallahu anh demiştir ki: “Resûlullah’ı sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyururken işittim:
“Allah, bizden bir şey işitip de onu başkalarına tebliğ eden kimsenin ahlâk ve şerefini güzelleştirip yüzünü ak etsin. Kendisine bu tebliğin ulaştığı nice kimseler vardır ki o bilgiyi bizzat benden işitip nakledenden daha anlayışlı ve kavrayışlı olurlar.” [Tirmizi, İlim 7]
عَنْ أَبي هُرَيْرَةَ رَضِي اللهُ عَنْهُ قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ و سَلَّمَ
«مَنْ سُئِلَ عَنْ عِلْمٍ فَكَتَمَهُ، أُلْجِمَ يَوْمَ الْقِيَامَةِ بِلِجَامٍ مِنْ نَارٍ»
Ebû Hureyre radıyallahu anh demiştir ki: Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Her kime ilminden istifade etmek için bir bilgi sorulur da onu ketmederse (söylemeyip kendine saklarsa) âhirette onun ağzına ateşten bir gem vurulur.” [Tirmizi, İlim 3]
عَنْ أَبي هُرَيْرَةَ رَضِي اللهُ عَنْهُ قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ و سَلَّمَ
مَنْ تَعلَّمَ عِلْمًا مِمَّا يُبْتَغٰى بِهِ وَجْهُ اللهِ لَا يَتَعَلَّمُهُ إِلَّا لِيُصيبَ بِهِ غَرَضًا مِنَ الدُّنْيَا لَمْ يَجِدْ عَرْفَ الْجَنَّةِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ. يَعْنِي: ريحَهَا
Ebû Hureyre radıyallahu anh demiştir ki: Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Allah rızasının esas maksat yapılması gereken bir ilmi, sırf dünyalık menfaatlere ulaşma gayesiyle öğrenen (o ilmi dünyalığa basamak ve alet eden) kimse, kıyamet günü cennetin kokusunu bile alamaz.” [Ebû Davud, İlim 12]
عَنْ عَبْدِ اللهِ بْنِ عَمْرِو بْنِ الْعَاصِ رَضِي اللهُ عَنْهُمَا قَالَ: سَمِعْتُ رَسُولَ اللهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ و سَلَّمَ يَقُولُ
إِنَّ اللهَ لَا يَقْبِضُ الْعِلْمَ انْتِزَاعًا يَنْتَزِعُهُ مِنَ النَّاسِ، وَلٰكِنْ يَقْبِضُ الْعِلْمَ بِقَبْضِ الْعُلَمَاءِ حَتّٰى إِذَا لَمْ يُبْقِ عَالِمًا، اِتَّخَذَ النَّاسُ رُؤُوسًا جُهَّالاً فَسُئِلُوا فَأَفْتَوْا بِغَيْرِ عِلْمٍ، فَضَلُّوا وَأَضَلُّوا
Abdullah İbn Amr İbn Âs radıyallahu anhumâ demiştir ki: Resûlullahı sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyururken işittim:
“Allah, ilmi, insanların sadırlarından çekip almak suretiyle değil hakiki âlim kalmayıncaya kadar ulemanın ruhlarını kabzederek ortadan kaldırır. Bundan sonra ise halk, bir kısım cahilleri kendilerine rehber edinirler. Bu âlim görünümlü insanlara birtakım meseleler sorulduğunda ilimleri olmadığı halde fetva verirler. Böylece hem kendileri sapıtır, hem de halkı sapıklığa sürüklerler.” [Buhari, İlim 34; Müslim, İlim 13]