Vitir Namazı -2
93. DERS
Kunutun bir manası da vitir namazında yapılan duadır. İbn Mesud Hazretlerinden rivayet edilen kunut duası şu şekildedir: Allahım Sen’den yardım dileriz. Yani taat üzere yaşamak için yardım talep ederiz. Bizi mağfiret etmeni dileriz. Yani ayıplarımızı örtmeni, bizi o ayıplarla mahcup etmemeni bekleriz. Sen’den hidayet, yani Seni razı edecek yollarda yürütmeni isteriz. Sana, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe, hayrıyla şerriyle kadere iman ederiz, yani kalplerimizle tasdik eder, dillerimizle bunu ikrar ederiz.
Sana tevbe ederiz. Tevbe günahtan dönmek demektir. Dinen tevbe, Allah’ın emrini tazimin gereği geçmiş günahlardan pişman olmak, şu anda o günahlardan el çekmek, gelecekte de onlara dönmemeye azmetmek demektir. Eğer günahta kul hakkı varsa, helallik dilemek ve hak sahibini razı etmek gerekir.
Aczimize binaen işlerimizi Sana havale ederek Sana tevekkül eder, Sana dayanırız.
Bütün hayırları Sen’den bilir, Seni hayırlarla metheder, bütün nimetlerini bir ihsan ve lütuf olarak bildiğimizi ikrar ederiz.
Nimet olarak verdiğin azaları yaratılış gayesi istikametine yönlendirmek suretiyle Sana şükranlarımızı arz eder ve asla küfrana, nankörlüğe girmeyiz. Yani bize lutfettiğin nimetleri bile bile inkar etmeyiz, o nimetleri başkasından bilmeyiz. Burada küfür, şükrün zıddı olarak gelmiştir.
Boyunlarımızdaki küfür yularını çıkarıp atar, Seni hoşnut etmeyecek hiç bir şeyi kendimize bağ yapmayız. Arapça’da ‘At yularını hal’ etti’ denir ki, çıkarıp attı demektir.
Senin nimetlerini bile bile inkar eden ve Senden başkasına kullukta bulunanları terk ederiz.
Allahım yalnız Sana ibadet ederiz. Bu ifadeyle tekrar Allah’ı senaya dönülmüş oldu. Ardından ibadeti yalnız Allah’a has kılma söz konusudur. Çünkü mefulün önce gelmesi, hasrı ifade eder. Yani yapılan işin sadece O’na ait olduğu vurgulanır.
Senin için namaz kılarız. Burada namaz hem kıymetinden hem de diğer ibadetleri de kapsadığından dolayı özel olarak zikredilmiştir.
Sana secde ederiz. Namazın tahsisinden sonra secdede ayrı bir tahsis daha yapılmıştır. Çünkü secde, insanın Mabuduna, Rabbine en yakın olduğu andır.
Sana koşarak geliriz. Bu ifade, kudsî hadisteki manayı hatırlatmaktadır. Hadiste Rabbimiz şöyle buyurur: “Kim Bana koşarak gelirse, ben ona daha da hırz-ı cân ederek gelirim.” Bu sözün manası şudur: Bizi Sana yaklaştıracak şeyleri elde etmek için amelde gayret sarfederiz.
Kulluğumuzu eda etmek için dinç bir şekilde hareket eder, koştururuz. Buradaki ‘hafd’ kelimesi, sürat manasına gelir. Hizmetçilere, efendilerinin hizmetlerine hızlı hareket ettikleri için hafede denir.
Yolunda koşturmak ve taat yolunda çalışmak suretiyle rahmetinin devamını, lütuf ve atâının sürekliliğini reca ederiz. Sen Kerim’sin. Sen’den recada bulunanları, hayal kırıklığına ve hüsrana uğratmazsın.
Yasakladıklarından kaçınmak, mekrinden emin olmamak suretiyle azabından korkarız. Senin azabın, kafirlere layıktır, onlara ulaşır. Mülhik kelimesi, hâ harfi kesreli alarak daha fasihtir. Fethalı olması daha fasihtir diyenler de olmuştur. Fethalı olarak mülhak dendiğinde, Allah azabı onlara ulaştırır, azap onlara ilhak olunur manasına gelir.
الدرس الثالث والتسعون
صلاة الوتر -2
والقنوت معناه الدعاء، وهو أن يقول: اللهم إنا نستعينك ونستغفرك ونستهديك ونؤمن بك ونتوب إليك ونتوكل عليك ونثني عليك الخير كله نشكرك ولا نكفرك ونخلع ونترك من يفجرك. اللهم إياك نعبد ولك نصلي ونسجد واليك نسعى ونحفد نرجو رحمتك ونخشى عذابك إن عذابك بالكفار ملحق.
"والقنوت" من "معناه الدعاء" في الوتر. "وهو" باللفظ الذي روي عن ابن مسعود "أن يقول اللهم" أي يا الله "إنا نستعينك" أي نطلب منك الإعانة على طاعتك. "ونستغفرك" أي نطلب منك سَتر عيوبنا فلا تَفضَحنا بها. "ونستهديك" أي نطلب منك الهداية لما يرضيك "ونؤمن" أي نصدق معتقدين بقلوبنا ناطقين بلساننا فقلنا آمنا "بك" وبما جاء من عندك وبملائكتك وكتبك ورسلك وباليوم الآخر وبالقدر خيره وشره.
"ونتوب إليك" التوبة الرجوع عن الذنب، وشرعا الندم على ما مضى من الذنب، والإقلاعُ عنه في الحال، والعزم على ترك العود في المستقبل، تعظيما لأمر الله تعالى. فإن تعلق به حق لآدمي فلا بد من مسامحته وإرضائه. "ونتوكل" أي نعتمد "عليك" بتفويض أمورنا إليك لعجزنا. "ونثني عليك الخير كله" أي نمدحك بكل خير مقرين بجميع آلائك إفضالا منك. "نشكرك" بصرف جميع ما أنعمت به من الجوارح إلى ما خلقته لأجله، "ولا نكفرك" أي لا نجحد نعمة لك علينا ولا نضيفها إلى غيرك الكفر نقيض الشكر. "ونخلع" أي نُلقي ونطرح ونزيل رِبْقَة الكفر من أعناقنا وربقة كل ما لا يرضيك. يقال خلع الفرس رَسَنه، ألقاه. "ونترك" أي نفارق "من يفجرك" بجحده نعمتك وعبادتِه غيرَك.
"اللهم إياك نعبد" عود للثناء وتخصيص لذاته بالعبادة أي لا نعبد إلا إياك، إذ تقديم المفعول للحصر. "ولك نصلي" أفردت الصلاة بالذكر لشرفها بتضمنها جميع العبادات. "ونسجد" تخصيص بعد تخصيص إذ هو أقرب حالات العبد من الرب المعبود. "وإليك نسعى" هو إشارة إلى قوله في الحديث حكاية عنه تعالى: "من أتاني سعيا أتيته هرولة" والمعنى نجهد في العمل لتحصيل ما يقربنا إليك. "ونحفد" نسرع في تحصيل عبادتك بنشاط. لأن الحَفْد يعني السرعة ولذا سميت الخدم حفدة لسرعتهم في خدمة ساداتهم.
"نرجو" أي نأمل "رحمتك" دوامها وإمدادها وسعة عطائك بالقيام لخدمتك والعمل في طاعتك وأنت كريم فلا تخيب راجيك. "ونخشى عذابك" مع اجتنابنا ما نهيتنا عنه فلا نأمن مكرك. "إن عذابك بالكفار ملحق" أي لاحق بهم، بكسر الحاء أفصح، وقيل بفتحها، يعني أن الله سبحانه وتعالى ملحقه بهم.