Namazların Vakitleri





Author: Rasim HANER - min read. - Post Date: 03/30/2020
Clap

 Namazın farz olması, yani şahsın namazla mükellef olması için üç şey gerekir: Birincisi müslüman olmaktır. Çünkü müslüman olmak, şeriatın hükümlerine muhatap olmak için şarttır. İkincisi büluğa ermektir (ergenlik). Çünkü ergenliğe ulaşmamış çocuğa mükellefiyet yoktur. Üçüncüsü akıldır. Çünkü akıl olmadan mükellefiyet yoktur. Bununla beraber, çocuklar yedi yaşına ulaştıklarında onlara da namaz öğretilmelidir. Allah Resulü bu konuda şöyle buyurur: “Yedi yaşında çocuklarınıza namazı öğretin.” Namazların sebebi, vaktin girmesidir. Vakit girince namaz, geniş vakitli bir farz olarak kişiye vazife olur. (Geniş vakitliden kasıt, aynı vakitte başka farzların da yapılabilmesidir. Mesela aynı vakitte farzın kazası da kılınabilir.) Dolayısıyla vaktin sonunda namazı eda etmekte de bir günah yoktur. Ancak Allah’ın kesin  emri olduğundan, namazı vaktinde kılmayıp kazaya bırakmak günahtır.  İlk olarak sabah namazının vaktine bakalım. Vakit, zamanın her hangi bir iş için ayrılmış küçük bir miktarıdır. Sabah namazının vakti, fecrin doğuşundan başlar. Çünkü Cebrail aleyhisselam, Efendimize sabah namazını bu vakitte kıldırmıştır. Fecirden maksat fecr-i sadıktır. Bu, şafağın atıp ufukta enlemesine yayılmasıdır. Fecr-i kazip ise, şafağın boylamasına dik bir şekilde ortaya çıkıp kaybolmasıdır. Ümmetin uleması, sabah namazının vaktinin fecr-i sadıkın başından güneşin doğuşunun birazcık öncesine kadar oluşunda ittifak etmiştir. Çünkü Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Sabah namazının vakti, güneşin ilk ışıkları doğmadıkça devam eder.” İkinci olarak öğle namazının vakti, ittifakla güneşin zevalinden, yani güneşin tam tepe noktadan batıya doğru meyletmeye başladığı andan itibaren başlar ikindi vaktine kadar devam eder. Öğle vaktinin son sınırıyla alakalı iki rivayet vardır. İmam Azam’dan gelen rivayete göre her şeyin gölgesinin -güneşin tam tepe noktada bulunduğu andaki gölge hariç- o şeyin iki katı oluncaya kadar devam eder. İmam Azam’ın böyle düşünmesinin sebebi, konuyla alakalı rivayetlerin farklı yorumlara açık olmasıdır. Doğru olan da bu görüştür. Ulemanın ve fıkıh kitaplarının çoğunluğu da bu görüşü benimsemiştir. İkinci rivayet ise İmam Ebu Yusuf ile İmam Muhammed’den (İmameyn’den) gelmiştir. Onlara göre öğle namazının son sınırı, -yine tem tepedeyken oluşan gölge hariç- her şeyin gölgesinin bir katı oluncaya kadardır. İki rivayette de güneş tam tepedeyken oluşan gölge hariç tutulmuştur. Hemzeli ‘fey’ kelimesi ‘şey’ kelimesi gibi okunur ve gölge manasına gelir. (Öğleden önceki gölgeye fey, öğleden sonrakine zıl dendiği de ifade edilmiştir.) Hanefi ulemasından Tahavi hazretleri, İmameyn’in görüşünü tercih etmiştir. Çünük ona göre Cebrail aleyhisselam, Efendimize öğle namazını, son sınır olarak o vakitte kıldırmıştır. Fakat tespitime göre ulemanın çoğunluğu, İmam Azam’ın görüşünü benimsemiştir. Bu görüşü benimsemek, kesin olarak insanı borçtan kurtaracağı için daha tedbirli bir yaklaşımdır. Çünkü namazı vaktinden önce kılmak geçerli değildir. Ancak vakit çıktıktan sonra -kaza şeklinde de olsa- geçerlidir. İmam Azam’ın görüşüne göre her şeyin gölgesi iki katına ulaşıncaya kadar öğle vakti devam etmektedir ki, bu vakitte kılınan namaz ittifakla hayli hayli geçerlidir. İkindi namazının vakti, az önce zikrettiğimiz ihtilafa binaen bir şeyin gölgesi bir ya da iki katı olunca başlar, meşhur olan görüşe göre güneş batıncaya kadar devam eder. Çünkü Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Güneş batmadan önce ikindi namazından bir rekat kılan kimse, ikindi namazına yetişmiş olur.”  Akşam namazının vakti güneşin batışından, fetvaya esas olan görüşe göre kırmızı şafağın batışına kadar devam eder. Bu, İmam Azam’dan rivayet edilmiş, fetva buna göre verilmiş, İbn Ömer’in rivayetine binaen İmameyn de bu görüşü benimsemiştir. Kırmızı şafağın ne olduğuyla alakalı sahabenin pek çoğundan rivayet gelmiştir ki, dil uleması da bu açıklamalara mutabakat etmiştir.  Yatsı ve vitir namazlarının vaktine gelince bu, kırmızı şafağın batışından itibaren başlar, fecr-i sadıkın doğuşundan az öncesine kadar devam eder. Bu konuda selefin icmaı vardır. Allah Resulü şöyle buyurmuştur: “Allah size fazladan bir namaz yazmıştır. O vitir namazıdır. Onu yatsı ile fecrin doğuşu arasında kılınız.” Vitir namazı yatsıdan önce kılınmaz. Çünkü bu konuda hadis vardır. Ayrıca farz olan yatsı ile vacip olan vitir arasındaki tertip de (sıralama) bunu gerektirir. Yatsı ile vitrin vaktinin girmediği yerlerde, bu namazlar kişiye farz ve vacip olmaz. Rusya’daki Bulgar beldesi ve uzak doğuda bazı yerler böyledir. Buralarda en kısa gecelerin yaşandığı mevsimlerde fecir, akşam şafağı kaybolmadan önce doğar. Namazın sebebi olan vakit girmediğinden namaz da şart değildir. (Fakat tercih edilen görüşe göre, namazın esas sebebi Allah’ın emridir. Bu sebeple zahiri sebep olan vakit girmese de, esas sebep her zaman mevcut olduğundan bir şekilde o namaz kılınmalıdır. Mesela beş vakit namazın kılındığı en yakın yere kıyasla yatsı vakti takdir edilebilir.)

الدرس الثامن والأربعون

أوقات الصلاة

"يشترط لفرضيتها" أي لتكليف الشخص بها "ثلاثة أشياء الإسلام" لأنه شرط للخطاب بفروع الشريعة. "والبلوغ" إذ لا خطاب على صغير. "والعقل" لانعدام التكليف دونه. "و" لكن "تؤمر بها الأولاد" إذا وصلوا في السن "لسبع سنين". قال صلى الله عليه وسلم: "مروا أولادكم بالصلاة لسبع." 

"وأسبابها أوقاتها وتجب" أي يفترض فعلها "بأول الوقت وجوبا موسعا" فلا حرج حتى يضيق عن الأداء، فيتوجه الخطاب حتما ويأثم بالتأخير عنه. أولها "وقت" صلاة "الصبح" الوقت مقدار من الزمن، مفروض لأمر ما. "من" ابتداء "طلوع الفجر" لإمامة جبريل حين طلع الفجر "الصادق" وهو الذي يطلع عرضا منتشرا، والكاذب يظهر طولا ثم يغيب. وقد أجمعت الأمة على أن أوله الصبح الصادق وآخره "إلى قُبيل طلوع الشمس" لقوله عليه السلام: "وقت صلاة الفجر ما لم يطلع قرن الشمس الأول." 

"و" ثانيها "وقت" صلاة "الظهر من زوال الشمس" عن بطن السماء بالاتفاق، ويمتد إلى وقت العصر. وفيه روايتان: في رواية عن الإمام "إلى" قبيل "أن يصير ظل كل شيء مثليه" سوى فيء الزوال، لتعارض الآثار، وهو الصحيح، وعليه جل المشايخ والمتون. والرواية الثانية عن الإمامين أشار إليها بقوله "أو مثلَه" مرة واحدة "سوى ظل الاستواء" فإنه مستثنى على الروايتين. والفيء بالهمز بوزن الشيء، بمعنى الظل. 

"واختار الثاني الطحاوي وهو قول الصاحبين" أبي يوسف ومحمد، لإمامة جبريل العصر فيه. ولكن علمت أن أكثر المشايخ على اشتراط بلوغ الظل مثليه، والأخذ به أحوط لبراءة الذمة بيقين. إذ تقديم الصلاة عن وقتها لا يصح، وتصح إذا خرج وقتها، فكيف والوقت باق اتفاقا.

"و" أول "وقت العصر من ابتداء الزيادة على المثل أو المثلين" لما قدمناه من الخلاف. "إلى غروب الشمس" على المشهور، لقوله صلى الله عليه وسلم: "من أدرك ركعة من العصر قبل أن تغرب الشمس فقد أدرك العصر". "و" أول وقت "المغرب منه" أي غروب الشمس "إلى" قبيل "غروب الشفق الأحمر على المفتى به". وهو رواية عن الإمام وعليها الفتوى وبها قالا لقول ابن عمر. الشفق الحمرة وهو مروي عن أكثر الصحابة وعليه إطباق أهل اللسان. 

"و" ابتداء وقت صلاة "العشاء والوتر منه" أي من غروب الشفق "إلى" قبيل طلوع "الصبح" الصادق لإجماع السلف. وقال صلى الله عليه وسلم: "إن الله زادكم صلاة ألا وهو الوتر فصلوها ما بين العشاء الأخيرة إلى طلوع الفجر." "ولا يقدم" صلاة "الوتر على" صلاة "العشاء" لهذا الحديث و "للترتيب اللازم" بين فرض العشاء وواجب الوتر عند الإمام. "ومن لم يجد وقتهما" أي العشاء والوتر "لم يجبا عليه" بأن كان في بلد كبلغار وبأقصى الشرق يطلع فيها الفجر قبل مغيب الشفق في أقصر ليالي السنة، لعدم وجود السبب وهو الوقت.

 

 

Author: Rasim HANER - min read. - Post Date: 03/30/2020