Abdestin Hükümleri -1
Vudû ve vedû, vedue kelimesinin masdarıdırlar. Vedû, ayrıca kendisiyle abdest alınan şey manasına gelir (su gibi). Abdest demek olan vudû kelimesi, vedâe kökünden alınmıştır. Güzellik ve nezafet demektir. Veduer-racül dediğimizde, “Adam güzel ve temiz oldu” demek isteriz. Abdest, özel bir temizlik şekli olarak meşru kılınmıştır. Lügat manasıyla beraber düşündüğümüzde, abdest alan kişinin dünyada azaları temiz ve güzel olur, ahirette de o azalar pırıl pırıl parlayarak güzelliğini ortaya koyar. Çünkü bu azalar, Mevla’nın hizmetinde kullanılmıştır. Sıralamada abdest gusülden önce anlatılmıştır. Çünkü abdest ayetinde (Maide 6) o, gusülden önce zikredilmiştir. Abdestin sebebi, şartı, hükmü, rüknü ve sıfatı vardır. Abdestin rükünleri dörttür. Bunlar farzdır: Birincisi yüzü yıkamaktır. Çünkü ayette “Yüzlerinizi yıkayın” (Maide, 6) denilmektedir. Gasl = yıkamak, gusl = özel bir temizlik şekli olan gusül, gısl = kendisiyle temizlik yapılan sabun gibi şeyler manasındadır. Yıkamak, suyu aza üzerinde, yere bir iki damla da olsa damlayacak şekilde akıtmak demektir. En sahih görüşe göre azayı yıkadıktan sonra yere en az iki damla damlaması gerekir. Damlama olmaksızın sadece suyu aza üzerine akıtmak yeterli değildir. Yüzün sınırları uzunlamasına, alnın en üstünden başlar çenenin altında biter. Başta saçın olup olmaması önemli değildir. Alnın üst sınırı bellidir. Çene, sakalların bittiği kısımlardan ibarettir. Yüzün enlemesine sınırı ise, iki kulağın yumuşakçaları arasıdır. Yumuşakça, küpenin takıldığı yerdir. Faullerle kulaklar arasındaki beyaz kısım da yüzden sayılır. Sadece İmam Yusuf, sakal çıkmadığı için o bölgeyi yüzden saymamıştır. İkinci rükün, elleri dirseklere kadar yıkamaktır. Dirseklerden bir tanesinin yıkanması ayetin ibaresinden, ikincisinin yıkanması ise ayetin delaletinden anlaşılmaktadır. Çünkü toplu şeyler karşılıklı olduğu gibi tek tek olanlar da birbirinin karşılığıdır. Birine uygulanan hüküm ikincisini de içine alır. Ayrıca ikinci dirseğin yıkanması gerektiği konusunda icma vardır. Dirsek lügatte, pazu ile kol kemiklerinin birleştiği yere denir. Üçüncü rükün, ayakların yıkanmasıdır. Çünkü ayette “Ayaklarınızı yıkayın” buyurulmuştur. Ayrıca Allah Resulü, ayaklarını yıkadıktan sonra “İşte bu abdesttir. Allah, namazı ancak böyle bir abdest ile kabul eder” buyurmuştur. Ayaklanızı manasına gelen ercüleküm kelimesi, bazı kıraatlerde ercüliküm şeklinde lam harfi esreli olarak okunmuştur. Bu, başa mesh verilmesini emreden ibareye bir atıf değildir. Bu yüzden çıplak ayaklara da baş gibi mesh edilmez. Buradaki hareke beraberliği, atıftan değil, yan yana gelmekten kaynaklanan bir durumdur. Kaldı ki, diğer kıraatler bu ibareyi hep ercüleküm şeklinde okuyarak vücûheküm = yüzlerinizi yıkayın ibaresine atfederler. Bu da yüz gibi ayakların da yıkanmasını gerektirir. Ayaklar ka’b denilen aşık kemikleriyle beraber yıkanmalıdır. Ka’b, yükselti demektir. Aşık kemikleri de ayakların iki tarafında birer çıkıntı, yükselti halinde bulunurlar. Bu manadan dolayı Beytullah’a da Ka’be denilmiştir. Çünkü o da yerden yüksek bir yapıdır. Abdestin dördüncü rüknü ise başa mesh vermektir. Hanefilere göre başın dörtte birine mesh vermek gerekir. Çünkü Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, başının ön tarafını (yani üstünü) mesh etmiştir. Bu kısım başın dörtte birine tekabül eder. Mesh yapılacak kısım, kulaklardan yukarısıdır. Yani saçın başın derisine denk gelen kısımlarıdır. Bu yüzden kulaklardan ve enseden aşağı sarkan ya da başın yukarısında toplanıp bağlanan saçlara mesh yapılmaz. Mesh, şeriatta ıslak elin uzva temas etmesi demektir. Bu ıslaklık, yeni bir suyla olmalıdır, diğer organların ıslaklığından elde edilmemelidir. Eğer abdest esnasında başın dörtte birine su, yağmur isabet ederse bu da mesh yerine geçer.
الدرس التاسع والعشرون
أحكام الوضوء
أركان الوضوء أربعة وهي فرائضه: الأول غسل الوجه. وحدُّه طولا من مبدأ سطح الجبهة الى أسفل الذقن. وحده عرضا ما بين شحمتي الأذنين. والثاني غسل يديه مع مرفقيه. والثالث غسل رجليه مع كعبيه. والرابع مسح ربع رأسه.
الوضوء: بضم الواو وفتحها وهو مصدر. وبفتحها فقط ما يتوضأ به. وهو لغةً مأخوذ من الوَضاءة والحسن والنظافة. يقال وضُؤ الرجل أي صار وضيئا. وشُرع نظافة مخصوصة. ففيه المعنى اللغويّ، لأنه يحسن أعضاء الوضوء في الدنيا بالتنظيف وبالآخرة بالتحجيل، للقيام بخدمة المولى. وقُدم على الغسل لأن الله قدمه عليه. وله سبب وشرط وحكم وركن وصفة:
"أركان الوضوء أربعة وهي فرائضه: الأول" منها "غسل الوجه" لقوله تعالى: {فَاغْسِلُوا وُجُوهَكُمْ} [المائدة: من الآية 6]. والغسل بفتح الغين مصدر غسلته، وبالضم الاسم، وبالكسر ما يغسل به من صابون ونحوه. والغسل إسالة الماء على المحل بحيث يتقاطر. وأقله قطرتان في الأصح، ولا تكفي الإسالة بدون التقاطر.
"وحدّه" أي جملة الوجه "طولا من مبدأ سطح الجبهة" سواء كان به شعر أم لا. والجبهة ما اكتنفه الجبينان "إلى أسفل الذقن" وهي مجمع لحييه، واللَّحْي منبت اللحية. "وحده" أي الوجه "عرضا" بفتح العين مقابل الطول، "ما بين شحتي الأذنين" الشحمة معلق القرط. والبياض الذي بين العذار والأذن فيفترض غسله في الصحيح، وعن أبي يوسف سقوطه بنبات اللحية.
"و" الركن "الثاني غسل يديه مع مرفقيه" أحد المرفقين غسله فرض بعبارة النص. لأن مقابلة الجمع بالجمع تقتضي مقابلة الفرد بالفرد. والمرفق الثاني بدلالته لتساويهما وللإجماع. وهو لغة: ملتقى عظم العضد والذراع. "و" الركن "الثالث غسل رجليه" لقوله تعالى: {وَأَرْجُلَكُمْ} ولقوله عليه السلام بعدما غسل رجليه: "هذا وضوء لا يقبل الله الصلاة إلا به" وقراءة الجر للمجاورة. "مع كعبيه" لدخول الغاية في الْمُغَيَّا. والكعبان هما العظمان المرتفعان في جانبي القدم، واشتقاقه من الارتفاع كالكعبة.
"و" الركن "الرابع مسح ربع رأسه" لمسحه صلى الله عليه وسلم ناصيته. ومحل المسح ما فوق الأذنين. فيصح مسح ربعه لا ما نزل عنهما. فلا يصح مسح أعلى الذوائب المشدودة على الرأس. وهو لغة إمرار اليد على الشيء. وشرعا إصابة اليد المبتلة العضو. ولا ببلل أخذ من عضو. وإن أصابه ماء أو مطر قدر المفروض أجزأه.